Bölüm 3: Kim?

333 36 10
                                    

Bütün gece uyuyamadım, düşüncelerim ve hislerim, hepsi karışık. Gecenin bi' yarısı yatağımdan kalkıp pencerenin önüne geçtim. Yağmur az olsada yağıyordu, hava kapalıydı. Yıldızları ne zamandır görmedim hatırlamıyorum bile. Elimi camın üstüne koyup üşümesine izin veriyorum. Aynı onun soğuk elleriyle benim elimi tutması gibi. Arkonlar, ne düşünüyorum ben. Daha yeni tanıştık, hem onu tam olarak tanımıyorum bile. Asosyal bi' tipi var zaten... kendini herkesten soyutlayıp kendi dünyasında yaşayan biri. O zaman neden bu herifi kafamdan çıkaramıyorum. Kapşonlusunun altında ne saklıyor acaba. En son merakıma yenik düştüğümde, nolduğunu hatırlamak bile istemiyorum. Elimi ne zaman cama koydum hatırlamıyorum bile. Nedense bedenim titremeye başladı, üşüdüğüm için mi yoksa başka bir şeyden mi bilmiyorum. Nedensiz elimi aniden camdan çektim. O kadar uzun zamandır camda tutmuştum ki titriyordu. Camın altına oturup duvara yaslandım. Bi' süre öyle durarak kafamı boşaltmaya çalıştım, ama olmuyordu...

Saat altı buçuk gibi okul alarmıma kalktım, yatağı başında duran komidinde durmadan ötüyordu. Ben ise hala camın altındaki duvara yaşlanmış vaziyette duruyordum. En son dayanamayıp olduğum yerden kaltım ve telefonu aldığım gibi yatağa fırlattım. Zaten uyumamışken bide saçma sapan sesler sinirimi bozuyordu. Herzamanki gibi hazırlanıp Razor'u da Lisa'ya bırakıp akademiye yürümeye başladım. Yolda giderken bi' kafeden kahve alıp içmeye başladım. Kendimi ölü gibi hissediyorum, yemek bile yemeyi unuttum. Akademiye gelince bütün günü sınıfın en köşesindeki sırada geçirdim. Tighnari'yi gözetlemek bile aklımdan çıkmıştı. Geometri dersinin sonunda biri beni dürttü, ilk geçiştirdim ama tanıdık sesi duyunca kafamı kaldırıp sesin geldiği kişiye baktım. Evet, bu Tighnari'ydi. Bana her zamanki bakışı ile bakıyordu, koluna taktığı postacı çantası da eksik olmuyordu. "Hey Mahamatra," soyadımla hitap ediyor... "yorgun görünüyorsun, iyi misin?"

"Evet, sanırım. Dün gece uyuyamadım da..."

"Sana kahve almamı ister misin?"

"Sağol, istemiyorum."

Tighnari bana bakmaya devam ederken kafamı masanın üstüne koydum, hala yorgundum tabi. Tighnari beni bi' süre izledikten sonra yandaki boş sandalyeyi yakınıma çekti ve çektiği sandalyeye oturdu. Naptığını anladığımı sanmıyorum. Bi' süre öylece bana baktı, sonra çantasından her zamanki gibi o eskiz defterinin çıkardı. Bana sırtını verip yaslandı, kollarını sıvadı ve tekrar çantasından aldığı kalemle bir şey çizmeye başladı. Ve ayrıca bunu sanki duvara yaslanırmışcasına yaptı. Yüzüme masaya koyduğum kollarımın arasına alıp yüzümü kapattım, şuanki yüzümü görmesini istemiyordum. Bu salak neyin peşinde hala anlamış değilim. Biri görse gay olduğumu düşünecek. Bi' süre sonra kafamı oksijen almak için kaldırdım, Tighnari'nin ne çizdiğine bakmaya çalıştım. Gene gözüm kolundaki çizik izlerine takıldı, sanki bilerek görmemi istiyormuş gibi davranıyor sanki. Bir şeyler daha karaladı Tighnari, sonra defteri kafamı koyduğum masanın yanına koyup sanki bakmamı istiyormuş gibi bir bakış attı. Kafamı kaydırıp defterin üzerindeki çizime baktım, ama- o beni çizmişti. Başımı masanın üstüne koyarken ki görüntümü çizmiş, o kadar... o kadar utanç verici bir durumki. Yüzümün kızarmasına engel olamıyorum bile.

"Hoşuna gitmedi mi?" derken yüzüme doğru eğildi. O sırada yüzümü elimle kapatıp saklamaya çalıştım, utanç işte. Gene ne hissedeceğimi şaşırdım sikiyim. En sonda başımı kaldırıp o kızarık yüzüme rağmen konuşmaya başladım, "H.. hayır. Çok güzel çizmişsin." yüzümdeki buruk gülüş nasıldı bilmiyorum aklımı yitiricem. Tighnari söylediklerimi duyar duymaz gülümsedi, bide yüzündeki kızarıklığı da fark etmiş olmalı. Elini yüzüme düşen saçlarıma atıp saçlarımı kulağımın arkasına yerleştirdi. Yanaklarının kızarışı, nedensiz çok tatlı, bunu yaparken utanmamasını beklemiyorum zaten. Bi' anda doğrulup Tighnari'yi omuzlarından tutup sarstım. "S.. Sen..-" konuşamıyorum bile. Tighnari bana gülerek tepki verdi, ne gülüyon?? Şuracıkta ölebilirim şuan. Utancımdan ağlamak üzereyim...

Bütün teneffüsü öyle geçirdiğimize hala inanamıyorum. Bence kriz geçirmediğim için şükretmem lazım. Hayatımda geçirdiğim en utanç verici 15 dakikaydı. Kendine gel Cyno, sen gay değilsin, yoksa öyle misin... aaaaAAAAAAAAAAA

---------------------------------------------

Yemek arasında nöbetçiler odasında uyuya kalmışım, mükemmel. Yorgun olmak yetmiyormuş gibi bide Haitham başıma vurup duruyor. Siktirip gitse keşke... çok sinir bozucu. Kafam bin bir şey düşünürken dinlenmeye çalışmam saçma. Her geçen saniye beyin hücresi kaybediyormuş gibi hissediyorum. Doğal olarak Alhaitham'ın yanında kalmak istemediğim için odadan çıktım, koridor yemek arası olduğu için doluydu. Yorgun olmama rağmen hızlı adımlarla ilerlemeye başladım, ne kadar dalgındım bilmiyorum, karşımdaki koşan kişiye çarpmamla ikimizde yere yığıldık. "Ah..- ü.. üzgünüm önüme bakmıyordum." derken başımı sıvazlıyordum, karşımdaki kişi aniden doğrulup başımda dikildi, "Cyno? Bu cidden sen misin?" dedi tanıdık ses. Kafamı kaldırdığımda, o kişini geçen sene aynı klüpte olduğumuz Nilou olduğunu görünce bi' an dona kaldım. Nilou elimden tutup hızlıca beni yerden kaldırıp sarıldı, özlemiş galiba. "Hey Nilou, tekrar karşılaşacağımızı düşünmemiştim." derken geri sarıldım. Uzun zaman sonra eski bir dostu görmek hoştu. "Görüşmeyeli uzun zaman oldu, nasılsın? Neler yaptın? Hala sap hayatına benim gibi devam mı ediyorsun??"

"......"

"Şaka yapıyorum."

"Ehe-"

Eh, evet. Sap hayatıma devam ediyorum, ama sanki bir şey her şeyi değiştirecek gibi hissediyorum. Geride kalan bütün tenefüsü Nilou ile takılarak geçirdim, Tighnari aklıma bile gelmedi. Derse girmek için sınıfa ilerlerken biri kolumdan tutup hızlıca beni çekiştirdi, kim olduğuna bakmak için döndüğümde bu Tighnari'ydi. Ne olduğunu bile soramadan beni bir yere çekiştirmeye başladı! Neyin peşinde bu? Ders başlıyacaktı ve büyük ihtimalle ben geç kalıcaktım, Tighnari'de aynı şekilde. Beni çekiştire çekiştire tuvalete getirdi, ve hiç beklemediğim bir şeyki, Tighnari benle birlikte bir tuvalet kabinine girip kapıyı kitledi ve nedensiz soğuk bir ifadeyle bana bakmaya başladı. Ne diyebilirdim bilmiyordum, Tighnari tanıştığımızdan beri garip ve gizemli biri(hala neden kapşonlusunu çıkarmadığını merak ediyorum), anlanılması zor bi' kişiliği var. Ağzımı konuşmak için açtığımda elini ağzıma götürüp beni konuşmadan susturdu, itaat ediyormuş gibi hissediyorum, gururum incindi. 

"O kimdi?" ani bir başlangıç oldu, ne dediğini anladığımı sanmıyorum.  Hala ağzımda duran elini çekip bana bakmaya devam etti. "Kim?" derken kim olduğunu tahmin edebiliyordum herhalde, ya da yanılıyorumdur. Tighnari bana sanki söylemek istiyorda söyleyemiyor gibi bi' bakış attı. Ağzını konuşacakmış gibi açıp kapattı sonra bana bakıp arkasını döndü. Söylecek şeyleri vardı ama söyleyemiyordu. İç çektim ve elimi omzuna atıp Tighnari'nin yüzüne doğru eğildim, "Kimden bahsediyorsun artık söyleyecek misin? Ya da, ben tahmin edeyim. Nilou, şu bütün tenefüsü birlikte geçirdiğim turuncu saçlı kız, o değil mi?" der demez Tighnari yüzünü gizlemek amaçlı başka bir yere döndü. Yani, sonuçta niye böyle davrandığını anlamış oldum galiba. Tighnari tepki vermedi, öylece kabinin karalanmış, üstü çizim ve yazılarla dolu duvarına bakıp durdu. Büyük ihtimalle ondan önce cevabı verdiğim için şuan utanç duyuyordur. Tighnari'yi hafif dürttüm, tepki yoktu. Biraz endişe verici. Ve bir süre sonrada kapıyı açıp hızla uzaklaştı, arkasından gitmeye fırsat bile bulamamıştım. Nedense kendimi garip hissediyorum, hadi ama o sadece arkadaşım, bi' anda gitmesi neden bu kadar üzsün ki beni. Ben... ne hissettiğimi bilmiyorum..-

-1012 kelime yey

;; ☆. •° .• 🌾

Belong To Me.. (Cynonari FanFic TR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin