"Bir Çare Bul"

58 6 10
                                    

Gece, yıldızları saklamıştı o gece...
Ay ise parlaklığını güneşten almamış gibi gururluydu.

Nurgül kafasını meşgul eden cevapsız sorularla bir o yana bir bu yana dönüp duruyordu yatağında.. Sonra birden kalktı yatağından. Ayın pencereye vuran ışığı etrafı görüp düşmesine engel olacağı için sevindi genç kız. Sakardı çünkü, biliyordu kendini.

Yalpalayarak geldi sonunda istediği yere. Mermere koydu ellerini ve gökyüzünü izlemeye koyuldu. Çok severdi tefekkür etmeyi.. Allah ' ın verdiği bunca güzellikleri düşünüp şükretmeyi.. Ama düşünceler bırakmıyordu genç kızı.

Kaldığı yurttaki oda arkadaşı Songül'ün mesajı geldi gözünün önüne. Sırf horluyor diye oda değiştirmesini istemişlerdi ondan. Yetmiyormuş gibi tatilde bile rahat bırakmıyorlardı. "Bir çare bul" demişlerdi ona.Çok kırılmıştı Nurgül, ama kırgınlığını belli etmeyi sevmezdi. Son attığı mesaj yankılanıyordu beyninde "benim babam da horluyor ama biz onu evden atmıyoruz..."

İyiydi, hoştu, havalı sözdü vesselam ama vicdan yaptıran bir sorun vardı: Songül' ün babası ölmüştü...

                                ***
Hazırlığın bitimindeki koskoca üç ay tatil sona ermişti şimdi.. ölgündü o gün genç kız. O kasvetli odaya, kötü insanların yanına gitmek istemiyordu. Annesi Aysu Hanım teselli etmişti yavrusunu.
" Kafana takma hiçbir insanı tamam mı yavrum. Sen sadece derslerini düşün hafta sonu da gelirsin zaten"

İki buçuk saatlik yolculuktan sonra yurdun önünde inmişti. Bavulu zar zor taşıyıp parmak iziyle giriş yaptı yurduna.

                              
Asansörde çalan müzik tekrarlanırken zihninde tövbe çekti.
Zaten yeterince boş işle meşguldü ömrü..

Odaya girip selam verdi. Şükür ki henüz ikisi de gelmemişti. Sevinçle selamını aldı havada kalmasın diye.
" Aleykümselaaammm " 

Dolabını sildi ve güzelce yerleştirdi giysilerini. Yatak nevresimlerini de inip alması gerekiyordu.

Söylenerek aşağı indi Nurgül.. üşenmek en büyük felsefesiydi. temizlik yapmaktan da nefret ederdi zaten.

Şükür ki yatağını hazırlayıp uzanmıştı meşhur yerine. Yatıp telefona bakardı her zaman arkadaşları her odaya geldiğinde pozisyonu aynıydı. Boynu iki büklüm telefona eğilmiş,  sol bacağını kırmış diğer bacağı da onun üstünde.

Çalışmadan geçmesiyle meşhurdu. Bu yüzden orta okuldan beri kıskanılan bir kızdı.

Seviyordu kendini, beğeniyordu. Aynada uzun uzun bakardı ne zaman ne renk olacağı belli olmayan  gözlerine... Giydiği kıyafete göre ya mavi, ya yeşil tonlarında olurdu. Kirpikleri kendiliğinden kıvrıktı.Çok şükür derdi. "Ne kadar güzel yarattın beni Allah' ım... Çok şükür." 

Telefonda kaç saat geçirdi bilmiyordu.
Akşam ezanı çoktan okunmuştu. Zemin kattaki mescide gidip namazını kıldı. Belki de namaz onu kılmıştı.  Asansördeki müzikler kafasında surelerin arka fonu gibiydi kılarken.
Duasını edip odaya çıktı. Kapıyı açtı ki açtığına bin pişman oldu. Gaye tam karşısında ona bakıyordu... 







Aklımın Oyunu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin