Birileri burayı özlemiş sanki
Bölüm yine ve yine hayatımın anlamına (trip atıyor yine gönlünü almam lazım) sessizcegidiyorumm ♡♡
Keyifli okumalar...
"Çık şu banyodan piç! Daha üç gün oldu bu lanet yere tıkılalı. İki kere anca girebildim be! Bir insan günde üç defa duş almamalı! Hoş duş da sayılmaz! Beyefendi her girdiğinde en az iki saat oturuyor! Bir insan altı saat banyoda ne yapabilir ki!?"
Atsumu söylenmeye devam ederken bir an da kapı açıldı. Onlar için bırakılan bornozlardan birini girmiş, küçük havluyu saçlarına atmıştı. Önünü tam kapatmayan bornoz yüzünden her şey ortadaydı. Boyunun kısa olması da yok sayılamayacak bir gerçek tabii. Atsumu gördüğü görüntü ile anında susup zor da olsa gözlerini karşısındaki bedenden çekti. Kendine gelmek için birkaç kez yalandan öksürdü.
"Amma konuştun be! Al çıktım. Ne halin varsa gör!" Sakusa, Atsumu'yu omzundan itip yatak odasına doğru yürüdü. Atsumu ise daha fazla arkasından bakmadan banyoya girdi. Kendisini rahatsız edecek bir durum olmadığını düşünerek güzelce küveti doldurmaya başladı. Suyu fazlasıyla seviyordu. Bedeninde yaşadığı o anlatılmaz hissiyata bayılıyordu(?). Su dolmak üzereyken dolapta bulduğu köpüğü döküp, banyo bombasını attı. Bu adamla geçirdiği kısa -ama asırlar gibi hissettiren- zamanın getirdiği tükenmişliği atmak istiyordu.
Ne Atsumu ne de Sakusa içlerinde yaşadıkları çıkmazları ve kafa karışıklığını asla dışarı vurmuyorlardı. İkisinin de beyninin için soru işaretleriyle doluydu ve bu onları rahatsız ediyordu. Her şeye rağmen hiçbir şey yokmuş gibi kavgalarına devam ediyorlardı. Nereye kadar böyle gidecek bilinmez lakin mümkün olduğunca uzun bir süre bunun muhabbetini yapmayacakları kesin.
Atsumu, küvetin tamamen dolması ile suyu kapattı, üzerinde kalan son parçayı da çıkartıp sepete attı. Yavaş hareketlerle, dikkatlice kendini suya bıraktı. Gözlerini kapatmış, kafasını arkaya yaslamış vaziyette sıcak suyun keyfini çıkartmaya başladı. Aklındaki tüm düşünceleri yok sayıp sadece hareketsizce uzandı. Ta ki dışarıdan gelen bağrış seslerine kadar.
"Küçük böcek! İçeri girmem gerek!"
Atsumu derin bir tıslama ile kafasını yasladığı duvardan kaldırdı. "İki dakika huzur bile yok! Ne istiyorsun piç!" Sakusa duyduğu hakaretle önünde beklediği kapıya vurup "Sanki çok meraklıyım sana! Telefonum orada kaldı. Onu alacağım" dedi. Atsumu ise bir süre etrafına bakıp. Açık dolaptaki rafta bulunan tamamen siyahtan oluşan telefonu gördü. "Ay tüh! Bu telefonda küvete ne yakınmış, düşmese bari"
Atsumu'nun eğlenen sesi, Sakusa'nın çıldırmasına gayet yeterli bir sebepti. "Hele öyle bir şey yap! O suda boğarım seni!" Atsumu bu sefer sesli bir şekilde güldü. "Ben ne yaptın aaa! Senin aptal telefonun buraya kadar gelmiş!" Sakusa derin bir nefes çekip kendini sakinleştirdi, en azından denedi. Ona karşılık vermenin işleri daha kötü bir duruma sokacağının farkındaydı. Olabildiğince sakin tutmaya çabaladığı sesiyle "Atsumu. Tamam, bak ciddiyim. Bayan Kiyoko bize ders ayarlayacağını söylemişti. Onun için, onu aramam gerek. Eğer müsaitsen gireceğim. Değilsen bana uzat" diye içeriye seslendi.
Atsumu, Sakusa'nın ciddileşen sesiyle eğlenmeyi kesti. Şu an buradan çıkmak onun gözünde berbat bir fikirdi. Suyun içine attığı bomba sebebiyle bulanık olmasından faydalanıp "İçeri gir ve kendin al" dedi. Sakusa buna pek inanmış gibi değildi. "Emin misin?" Atsumu bu aptala laf anlatmaktan nefret ediyordu. "Evet gerizekalı. Kalkamam şu an. Gir ve ne alacaksan al" Sakusa 'günah benden gitti' diye düşünerek kapıyı açmaya çalıştı. Tabii pek başarılı olamamıştı çünkü kapı kilitliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Soulmate [Sakuatsu]
Fanfiction(Bir süreliğine askıda) İçindeki boşluğu tamamlayan kişinin en büyük düşmanı olacağını nereden bilebilirdi ki? Sakuatsu BxB içerir