6.Bölüm

454 34 4
                                    

  Yine evimdeydik. Cesetleri zaten gömmüştük. Hepimiz kafa kafaya vermiş -her gün olduğu gibi- bunu yapanın kim olduğunu düşünüyorduk. Kafamda biri vardı ama onu söylersem kesin beni keserlerdi. Kim olduğunu siz tahmin etmeden ben söyleyeyim; tabii ki bunların babası, benimse eski müdürüm. Çünkü yaptığım en büyük şey bu olmuştu. Anneleri -müdürün de karısı- ölmüştü yaptığım ihbardan sonra. Ve müdür 5 ay hapis cezasına çarptırılmış, okulun popüleritesi azalmış, hatta birçok aile çocuğunu okuldan almıştı. Beni tabii ki ailem almadı. Kovuldum. Neyse işte tüm bunları onlara söylersem beni keseceklerinden birşey demiyordum. Jeongin:
"Suzy peki Türkiye'den bir tanıdığın olabilir mi? Mantıklı sonuçta.?? "
"Kahretsin bilmiyorum. Off olabilir ama ben Türkiye'deki çoğu akrabamı bile tanımam. Okulda bile bir tane arkadaşım yoktu ki. Okuldan tek tanıdığım hocalar ve o müdür bozun- yani babanız. Başka da kimseyi tanımıyorum. "
"İyi tamam. "
Yüzleri düşmüş gibiydi. Anneleri gerçekten benim yüzümden mi ölmüştü. Bu konuyu açıp birşeyler söylemem gerekiyordu ama ne bileyim korkuyordum. Aramız biraz olsun düzgünken bu olayı açıp ta aramız bozulsun istemiyordum. O yüzden açmayacaktım.
"Neyse, biraz olsun şu olayı unutmaya çalışalım. Daha da düşünürsek öleceğiz. "
Dedi Chan.
"Pekala."
Dedim ve gülümsedim. Onlar da gülümsedi. Tanrım onlardan başka arkadaşım olmadığından olacak kendimi onlara çok yakın hissediyordum. Neyse konumuz bu değil. Böyle düşünürken karnım guruldamaya başladı. Herkes tarafından da duyulmuştu. E doğal tabi. Nerdeyse akşam olmuştu ve ben sabahki yediğim poğaçayla duruyordum.
  "Sen onu bunu boşver de git bir şeyler ye. Yoksa bizi yiyeceksin."
  "Tamam hyung korkma seni yemem. Hemen gidiyorum. Siz bir şeyler yiyecek misiniz? Eğer yiyeceksiniz hemen yapayım. Noodle? Bibimbap? Makarna da olu-"
  "Sen bizi düşünmeyi bırak da koş ve bir şeyler ye. Şimdi bayılacaksın. "
"A tamam. "
  Bu Bangchan çok düşünceliydi. Tamam bazen çok aksi olabiliyordu ama yine de seviyordum işte. Her neyse. Mutfağa gittim ve hemen bir şeyler tıktım ağzıma. Arkamdan Jisung gelmişti. Ağzımdaki lokmalardan dolayı neden geldiğini soramadım. Yanaklarım ağzımdaki yüzünden kocaman olmuştu. Jisung:
  "Biliyor musun çok tatlı görünüyorsun." dedi ve kıkırdadı. Ben mi tatlıydım? Hadi ama tavşanlar ağlıyor. Ağzımdaki yüzünden konuşamadığım için kafamı sallamakla yetindim. Ağzımdakileri yuttuğumda;
  "Neden geldin? "
  "Sana yardım etmek için. "
  "Ne yardımı? "
  "Ağzına bir şeyler tıkarak doyacağını mı sanıyorsun? Hadi bir şeyler hazırlayalım. "
  "Peki beni düşünmen güzel ama aç deği-"
  "Az önce gördük. "
  "Tamam bunu sen istedin. Ben dokunmam çünkü becerikli olduğum sayılmaz. Zehirlenmek de istemiyorum. O yüzden yemek yapmam. "
  "Tamam o zaman. Sen içeri geç ben yapıp getiriyorum. "
  "İyi bakalım. "dedim ve diğerlerinin yanına gittim. Changbin:
  "Noldu? Hani bir şeyler yiyecektin? "
  "Jisung yemek yapacağını söyledi ben de geldim. "
  "Ne yani yardım etmedin mi? "
  "Ben yemeğe yardım edersem hepimiz zehirleniriz. Bir keresinde annemleri hastanelik etmiștim. Yok yani illa zehirle bizi diyorsanız gideyim. "dedim ve ayağa kalktım. Minho beni çekip koltuğa oturttuktan sonra;
  "Aman aman! Ben yardım ederim. Biz de bir keresinde Hyunjin yüzünden zehirlenmiştik. Ordan biliyorum. Sen otur. Ben gideyim. "
  "Ya ifşa etmesene olm. "
Dedi Hyunjin.
  "İyi madem çok ısrar ediyorsun git. "
Dedim ve kendimi bilmiş bir şekilde sırıttım.
  "Harbi malsın biliyorsun değil mi? "
Dedi ve mutfağa gitti. Changbin dayanamamış olacak ki;
  "Gerçekten yemek yapamıyor musun? "
  "Yoo yapıyorum. Yumurta kırarım mesela. Ama kabuklarıyla beraber pişer hep. Nasıl oluyor ben de anlamıyorum ama hep içine kabuk kaçar. "
  "Bu kadar beceriksiz olduğunu bilmiyordum. "dedi Chan.
  "Şahsen kırıldım. O kadar da beceriksiz değilim. :("
  Ardından hepsi bir kahkaha patlattı.
" Ne yani?! Komik mi?"
" Evet! Ahahahahaha!"
Göz devirdim ve ben de güldüm.
***
40 dakika gibi bir sürenin ardından Jisung ve Minho yemeği yapmış, masayı donatmışlardı. Kimseyi beklemeden daldım. Hepsi beni izliyordu. Ne yani? Acıkmıştım ne var?
  "No vor yo acoktom!"
(Ne var yaa acıktım.) Hepsi halime gülerken ben hala yemek yiyordum. Ağzımdaki lokmayı yutup;
  "Teşekkürler çocuklar. Valla en son annem bana böyle yemek yapmıştı. "dedim. Jisung;
  "Böyle tatlı tatlı yiyeceğini bilsek daha önce yapardık:) "
Birinin bana bebek muamelesi yapmasından her ne kadar hoşlanmasam da gülümsemekle yetindim.Doyduktan sonra;
  "Hepinize afiyet olsun. Minsung sizin de ellerinize sağlık. Valla hep siz yapın yemeği. "
  Hepsi gülüşürken yatak odasına gidip pijamalarımı giydim ve hepsine iyi geceler demek için salona gitmiştim ki Seungmin'in elindeki süslü karta baktıklarını gördüm.
  "O elinizdeki nedir? "
  "Sana sormak lazım. Yarın senin doğum günün ve biz bilmiyoruz. Bize bir açıklama borçlusun. "
Jeongin sinirlenmişe benziyordu. Kahretsin. Ben de sabahtan beri neyi unuttum diyordum. Ama doğum günlerini sevmiyordum. Sonuçta bir yaşıma daha girip yaşlanıyordum. Ve yarın tamı tamına 18 yaşına girecektim.
  "Aa ben bile unutmuştum. Hem boşversenize. Doğum günlerini sevmem. "
  "Alın size bir adet daha Hyunjin."dedi Minho. Ben Hyunjin'e bakarken Jeongin;
  "İkiniz de bir garipsiniz. Doğum günü neden sevilmesin ki?? "
  "Yaşlanmanın nesini seveyim!" dedik aynı anda. Ben de şaşırmıştım.
  "Olum ben size dedim bunların arasında bir bağ var diye! "
Changbin yine saçmalıyordu.
  "Tamam aynı kafadan olabiliriz. Siz onu boşverin de o kart ne? "
  Chan;
  "Annenden gelmiş sanırım. Kim Hyunji yazıyor. Annen mi? "
  "Evet evet. Annem. Hayret hatırlamış mı? Ben bile unutmuşken.? Ne yollamış? "
  "Öğrenmek ister misin? Ahahaha! "dedi Felix gülerek. Changbin de karta baktı ve bir kahkaha attı.
  "Ne gülüyorsun?! Ne yollamış diyorum. "
  "Doğrama makinesi. Puhahaha"
  "Nesi komik? "
  "Notu okursan anlarsın. "
  'Sevgili kızım. Öncelikle doğum günün kutlu olsun,nice yașlara. Hediye sana geç veya erken ulaşabilir. Bu makine babanla sana hediyemiz. Sen şimdi yemek yaparken bir şey doğrarsan büyük ihtimalle elini falan kesersin diye düșündük. Sana bir şey olsun istemeyiz.
Sevgilerimle Annen...'
Anneğğ. Beni bunlara rezil ettin ya sağol. Utancımdan kıpkırmızı olduğuma yemin edebilirim ama kanıtlayamam.
  "Noldu? Kızardın sanki. Ahahahahaha! "dedi Hyunjin. Gıcıık.
  "Ne kızarması ver şunu! "
Hediyeyi aldığım gibi mutfağa koştum. Ve dolaplardan birine yerleştirdim.
  "Utanmana gerek yok. Sen demedin mi zaten beceriksizim diye?" dedi Jisung. Kaybolmak istiyorum.
  "Ha Ha Ha valla çok güldüm. Beceriksizim tamam kabul. Gülmeyin artık! "
  "Tamam tamam. "
  "Neyse ben yatıyorum. Siz sormadan söyleyeyim 18 yaşına gireceğim."
  "Biliyoruz."
  "Ha?" Chan hyung 'ciddi misin?' der gibi yüzüme baktı.
  "Çünkü yaşıtız salak. Hepimiz hemen hemen aynı yaştayız. Ben biraz daha büyüğüm sadece."
  Bu büyük aydınlanmamdan sonra diğerleri de kalktılar. Artık gidiyorlardı. Hepsine iyi geceler dedim. Tam çıkarken Hyunjin seslendi:
  "Suzy bekle! "
  "Evet?"
  "Bugün yatak odasına yatma sırası bende diye hatırlıyorum. "
  "Öyle mi? Ben soğuktan donup öleyim de rahat rahat yat! "
  "Tamam gençler sakin. İkiniz yatıverin. "
  Seungmin aklını kaçırmış olacak ki bu teklifi sunuyordu.
  "Oldu canım. Oldu olucak bi de ninni söyleyeyim de uyusun. "
Hepsi gülerek bana bakıyordu.
  "Ne? Yine ne gülüyorsunuz? "
  "Sana bir şey yapacağımdan korkuyorsan hayır, yapmam! "
  Harika!Aklımda bile olmayan șeyleri aklıma getirmiști.
  "Off ben onu mu diyorum? "
  "Tamam bugünlük yerde yatacağım. Ama 'bugünlük'."
  "Tamam o zaman. Anlaştık! "
  "Anlaştık! "
***
  Sabah kalktığımda Hyunjin'in olmadığını farkettim. Salona gittim. Orada da yoktu. Olduğum yerden bağırdım;
  "Hyunjin! Nerdesin?"
Cevap yok. Neyse hyunglarının yanına gitmiştir. Ben de bu arada kendime kahvaltı hazırlamak istedim ama her zaman dediğim gibi beceriksiz olduğum için zehirlenmek istemiyordum. Dışardan söylemeye karar verdim. Telefonum nerede benim? Ben böyle telefonumu ararken kapı çaldı. Açtığımda Chan ve Jisung kapıda duruyorlardı.
  "Günaydın! :) "
  "Günaydın. Hyunjin'i gördünüz mü? Burda yok d-"
  "Bizim evde. Biz de seni almaya geldik. Doğum gününün Cumartesi'ye denk gelmesi iyi oldu. Hadi orada kutlayacağız. "
  "Teşekkürler hyung. Ama daha önce de dediğim gibi doğum günlerini sevmem! "
  "Beni sinirlendirme de yürü şuraya! Hadi üzerini değiştir! "
  Oflaya puflaya yukarı kata çıktım. Hayır anlamıyorum. Ne ara onlar için bu kadar önemli olmuştum? Herneyse Chan ve Jisung'u daha fazla sinirlendirmeden üzerimi giyindim. Giydiklerim;

Oh My Dear Lover (HyunjinxReader) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin