9.Bölüm

388 28 1
                                    

Suzy'nin teklifi üzerine Yeji'yi aramıș ve ona bunu söylemișlerdi. Yeji de kabul etmiști. Onlara yardım etmek istiyordu. Zaten patronu olacak o kadını hiç sevmiyordu.
Birkaç kez istifa etmeyi düșünmüștü ama bu sefer de ișsiz kalacaktı.
"Ee, ne yapacağız șimdi? Amacımız ne?" diye sordu Jisung.
Suzy:
"Onların nasıl kötü ișler yaptıklarını ortaya çıkarmamız gerek. Kayıtlar falan olmalı. Ya da teelfon kayıtlarını alırız. Bir șekilde yapmamız gerek."
Jeongin:
"Șey, aslında Park'ın suç kayıtları var."
Chris bir anda ona döndü.
"Sen nereden biliyorsun..?"
Jeongin susuyordu. Anlaşılan söylememesi gereken bir șeyi söylemiști. Chan yıllardır bunu onlardan saklıyordu.
Hyunjin:
"Hyung bizim bilmediğimiz bir șey mi var?"
Chan susuyordu. Zamanında onlara söylemeye çalıșmıștı ama sürekli engellenmiști.
"Ș-șey, ben..."
🌃Flashback🌃
"Ah, șu senin veletlerin olmasa daha rahat ederdik.."dedi Hwa.
"Minyoung evde yok ya, ona bak." deyip güldü adam. En büyüğü 7 yașına girmiști çocuklarının. Kendi çocukları olmadığı için eșinin ısrarlarıyla 8 çocuğu evlatlık almıșlardı.
"Evlenince o çocukları istemiyorum!" dedi ve dudaklarını büzdü.
"Veririz bir yere boșver..."diyerek kadının dudaklarına bir öpücük kondurdu.
Eși iș gezisindeydi ve bu sabah gitmiști. Bu yüzden bu kadar rahatlardı. Ama bu rahatlıkta uyku problemleri olan en büyük çocuk Christopher'ı unutmușlardı.
"Baba yanında yatabilir miyim?" diyerek odaya girdi. Fakat girmesiyle içerideki yabancı kadını görmesi bir olmuștu. Elindeki ayıcığı yere düştü.
"Çık dışarı seni salak!" dedi sinirle Bay Park. Bağırmamıștı çünkü diğer veletler de uyanabilirdi.
O gece küçük Chris için kabus gibiydi. Önce azarlanmıș, sonra da dayak yemiști. Hem de öyle böyle değildi. En sonunda karanlık depoda yalnız kalınca ağlayarak annesi Minyoung'un ona söylediği ninniyi mırıldandı.
"Ağlama bebeğim
Bu da geçecek.
Anneciğin seni sarmalayıp
Cennetin kapısından geçirecek..."
🌃🌃
İlk Seungmin koșup sarılmıștı hyunguna. Sonra da diğerleri.
Minho:
"Bize niye anlatmadın hyung?.."
"Beni öldürmekle tehdit ettiler."
Suzy:
"Demek omzundaki izler bu yüzden..." Chan hafifçe bașını salladı.
Hyunjin:
"Senin için onları yakalatacağız!"
~~~
Chan vakit kaybetmeden darp raporlarını ve durușma kayıtlarını bulmuștu. Israr etmelerine rağmen emniyete kendisi gitti.
O gittikten sonra herkes dinlenmek için odalarına çekildi. Ev zaten küçüktü bu yüzden bir odada birkaç kişi kalacaklardı.
"Unnie ben seninle kalacağım!" dedi Suzy.
Felix:
"Ben de ben de!" dedi neșeyle.
"Tamam tamam gelin ikiniz de ahahah"
☆☆☆
Chan birkaç saat sonra dönmüștü. Birkaç saat değil, akșam karanlığı çökünce geldi. Park Jeonbin son iki gündür ortalıkta yoktu. Hwa ise akıl hastanesine sevk edilmiști. Gerçekten de aklî sorunları vardı.
Herkes hâlâ uyuyordu. Gelirken kapalı balkonda oturan Seungmin'i görmüștü.
"Nerde kaldın hyung?.."
"Ancak bitti ișim."
"Hadi ama, artık 5 yașında değilim. Soğukta oturdun değil mi?" elini yanağına değdirdi.
"Tanrım, yanıyorsun!!"
"Boșver geçer birazdan."
"Boșveremem!" deyip kolundan tuttu ve onu șurup içmeye zorladı.
"Polisler ne dedi?"
"Gereğini yapacaklarmıș. Diğerleri de uyansın söylerim."
  Suzy~
  Hyungların sesine uyandım. Saat yeni 7 olmuștu. İkisi de koltuğa yığılmıștı. Chan hyung oldukça yorgun görünüyordu.
  "Naber hyung?" diyerek aralarına oturdum.
  "Yorgunum... ve hastayım sanırım. Bașım ağrıyor."
  "Biraz dinlen geçer." O an polise gittiği aklıma geldi.
  "Polis ne-"
  "Diğerlerini de kaldırın söyleyeyim."
  Hiç kimse uyumamıștı zaten. Onu bekleyip durmuștuk. Gerçekten onun bizden çok derdi vardı. Neșeli görünse de içinde hep bir korkuyla yașamıștı.
  Jeongin'le Felix kıpırdanıp duruyordu. Çok merak ettikleri belliydi.
"Hyungcuğum söylemeye niyetin var mı bugün?"
"Tamam... Diyeceklerime hazır olun." herkes adeta nefesini tutuyordu. Chan hyung devam etti. "Bu Park Jeonbin diye bildiğimiz adam pek çok suça karıșmıș. Hakkında kırmızı bültenle yakalama kararı bile çıkmıș."
  Kendimi tutamadım:
  "OHA! Az beri değilmiș!"
  "Dur dur, daha var. Onun ülkenin aleyhine çalışan bir ajan olduğunu söylediler. İsmini de yakalama kararı çıktığında Park Jeonbin olarak değiștirmiș. Asıl adı 'Jung Daewoon'.Ayrıca Hwa da akıl hastanesinde tedavi olacakmıș."
  Hyunjin:
  "OHH!! İkisi de gebersin. Hatta gebermesinler, hapiste ișkence çekip dururlar umarım!!"
  Minho:
  "Sakin ol Hyun, elbette onları ben kendi ellerimle boğacağım ondan sonra istediğini yapabilirsin."
  Suzy:
  "Sizden önce ben boğacağım. Hepimizin hayatını bok ettiler. Bunu ödeyecekler."
~~~
  Jung Daewoon hâlâ Kore'deydi. Önceden olacakları tahmin ettiği için hazırlattığı dağ evinde saklanıyordu. Yakalanmayacağına çok emindi. Yılların tecrübesi vardı onda. Yani, en azından o öyle düșünüyordu.
  Saat öğlene yaklașıyordu. Daewoon ise koltukta yarı oturur halde haberleri izliyordu. Derken kapı çalındı. Hemen tv'yi kapattı ve temkinli bir șekilde kapıya yaklaștı. Bu dağ başında kim gelirdi ki? Açıp açmamak arasında gidip geliyordu.
  "KAPIYI AÇ ÇABUK!!" bu bir erkek sesiydi. Kapıyı açmasıyla kafasına yediği darbeyle yere yığılması bir oldu. Eve bir anda sivil ve üniformalı polisler doluștu. Yıllardır yakalayamadıkları ajan șu an ellerindeydi. Görevi bașarıyla tamamlamıșlardı.
  Yakalandığı haberi hemen Suzy ve diğerlerine uçuruldu. Onlar da çok sevinçliydiler.
  Ama bu sevinç Suzy'nin renginin solup yere düșmesiyle son buldu.

Oh My Dear Lover (HyunjinxReader) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin