Tam bir saat oluyordu eve geldiğim. Hâlâ ne yapacağımı bilmiyordum. Bu saatten sonra nasıl olucaktı? Onlarsız bir hayatta ben nasıl olucaktım? Hiçbirşey bilmiyordum. Tek yaptığım Boş boş duvara bakıp düşünmekti. Böyle devam edersem deliricektim.
"Belkide delirmişsindir Gece."
İç ses bari sen sus ya!
Bu içimdeki sesi susturamazsam birazdan katil de olabilirdim!.
Ne yapacağımı bilmiyordum, aklıma birde bugün ki çocuğun davranışı takılmıştı. Tüm düşüneceleri unutup birazda olsa rahatlamak için duş almaya karar vermiştim. Üst kata çıkarak sağdan ikinci odaya girerek aynadan kendi yansımama bakmaya başladım. Keşke bakmasaymışım diye içimden de geçiriyordum!
Bu yüzümün hâlide neydi böyle! Gözlerimin altı ağlamaktan mosmor olmuştu. Bitkin gözüküyordum, gözümün feri gitmişti sanki, suyu açtım ve altına girdim. Nefes almakta zorlanıyordum. Ama suyun altından çıkmadım, direndim suya karşı direndim! O an anladım ki ben bu yaşadıklarımı nasıl atlatacaktım!? Atlatsam bile birdaha aileme nasıl güvenecektim?
Su damlaları yüzümden aşağıya doğru yol alırken bağırmaya başladım.
"Neden ya neden? Niye terk ettiniz beni neden!?"
Artık hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Göz yaşım ve su damlaları birbiri ile karışıyordu ve aşağıya doğru süzülüyordu. Dünden belli ben ne yaşıyordum? Belki bir umut uykudayım ve kötü bir kabusun içinde olma ihtimaliyle kendimi cimciklediğimde canımın yandığında anlamıştım, kabus falan değildi! Tabi canım sadece fiziksel olarak yanmıştı ama ailemin yaptığı acı, hem fiziksel hemde psikolojik acıydı...
Onları çok özlemiştim ama bi o kadar da sinirliydim. Beni terk ettikleri için onları asla affedemeyecektim. Asla!
Banyodan çıkıp odama gittim. Üstüme bol beyaz bir Sweatshirt altıma ise siyah bir pantolon giymiştim. Aklıma neredeyse 1 gündür yemek yemediğim gelmişti. Ama ona rağmen hiçbirşey yemek istemiyordum, İştahım yoktu. mutfağa,kendime sert bir kahve yapmak için indim. Kahvemi elime alıp camdan dışarıyı izliyordum. Herşey bir film şeridi gibi gözümun önünden geçip gidiyordu. Unutamıyordum! Olmuyordu. Her zaman aklıma geliyorlardı."Sanki hiç aklından çıkıyorlardı ya Gece ."
hiçbir zaman aklımdan çıkmıyorlardı. Elimde kahvemle birlikte iç sesim ile birlikte konuşuyorduk. Ne kadar doğruydu bu? Tam kahveyi camın yanındaki sehpaya bırakıp kalkacaktım ki bir ses duydum. Kapı açılma sesiydi, belki annem ve babam gelmiştir umuduyla koşa koşa kapıya yöneldim kapıyı açar açmaz karşımda gördüğüm kişiyle sadece azım açık kalmıştı...
Karşımda duran adam siyah bir takımın içinde aramızda neredeyse 40 cm var, benim iki katı bir vücuda sahipti ve en kötüsüde elindeki silahı bana doğrultmuştu. Ani bir refleksle tüm gücümle kapıyı kapatmaya çalışırken bir ayağını kapının arasına koyarak buna engel oldu! Ne yapacaktım? Ne yapacaktım! Hemen koşarak üst kata çıkıp odama girdim ve hemen kilitledim. Ayak sesleri geliyordu! Çok yakından geliyordu! İçimdeki korku daha çok arttı kalbim çok hızlı atıyordu, nefes alıp verişim çok hızlıydı ve ben sabit tutamıyordum. Hemen polisi aramam gerekiyordu! Telefonum nerede? Gözüm odanın içinde keşfe çıktığında yatağın üzerinde olan telefonun üstünde durdu. Koşar adımlarla iki adım atarak yatağın üstünde duran telefonu aldım ve 155'i tuşladım ve hemen telefon cevablanmıştı...
"A-Alo benim evimde şuan silahlı bir adam var! Lütfen çabuk gelin. Tamam adres ......... Bekliyorum." Diyerek hemen telefonu kapatıp yatağın üzerine koyarak içimdeki eşi benzeri olmayan korku ile polisleri beklerken bir yandan da kapının önüne açılmaması için eşya koyuyordum. Bir ses geldi ve o ses bu günden sonrada korkmam gerektiğini söylüyordu,
"Şuan gidiyorum ama tekrardan geleceğim, özle beni..." Ve ses kesildiğinde kapının altından bir beyaz kağıt parçası gönderildi. Bir müddet bekledikten sonra adım sesleri uzaklaştı ve ses kesildi. Korkak adımlarla yerdeki kağıdı alarak okumaya başladım,
Kağıtta yazanlar;
Her zaman gözüm üstünde, sakın baban gibi yanlış birşey yapmaya kalkma!
Özle beni...
Tam o sırada polis sirenlerini duydum, ve kapının hemen dışında bir polis bana sesleniyordu,
"Hanımefendi, iyi misiniz? Ev boş çıkabilirsiniz!" Polisin dediği güven verici sözler ile korkak adımlarla ilk önce kapının önündeki eşyaları çekerek kapıyı açtım ve çıktım. Karşımda en fazla 20-25 yaşlarında genç bir polis duruyordu. İlk olarak bir bardak su getirerek olayı en başından belli anlatmamı istemişti. Herşeyi anlatmıştım, adamın o korku hâliyle tam yüzünü görmediğim için adamı bulmak çok zormuş. Adamın bana gönderdiği yazıyı gösterdim herşeyi anlattıktan sonra polisler gitti ve bende kapıyı üç kere kilitleyerek tekrardan pencerenin önüne geçtim. Korkudan oturduğum yerde bile tutriyordum hala korkmam geçmemişti.
Yarım saat oturduğum yerden hiç kalkmadım, hatta kımıldamadım bile tam o sırada telefonuma gelen bir bildirim ile telefonumu elime alarak gelen mesaja baktım. Numarası kayıtlı olmayan birisi mesaj atmıştı, bugünkü o silahlı adam olma ihtimali ile tekrardan nefes alıp verişimin düzensiz hale gelirken korkudan ellerim titriyordu. Mesaja tıkladıktan sonra gördüğüm mesaj ile gözlerim anı refleks ile hızlıca korkudan büyümüştü.
"Merhaba, güzelim! Keşke polislere haber vermeseydin. Polisler sana yardım edebileceğinimi düşünüyorsun? Ah yazık sana! En kısa sürede yanında olacağım merak etme ama sen yinede özle beni..."
Telefon elimin arasından kayıp giderken sadece sağ gözümden bir damla yaş düşmüştü, ellerim titriyordu ve en kötüsüde ne yapacağımı bilmiyordum. Korku tüm bedenimi ele geçirmişti ama birşey yapmam lazımdı böyle oturarak ölümümü bekleyecek değildim heralde...
Tam o sırada kapı çalma sesiyle yerimde irkildim, uzaktan "kimo" diye seslenice karşı taraf,
"Gece hanım, bugün tanışmıştık. Anıl Altuğ" şimdi hatırlamıştım beni evine götüren sonrada evime getiren kişiydi. Yerimden kalkarak kapıya doğru ilerledim ve ilk önce delikten bakarak gelen kişinin Anıl olduğunu garantiledim daha sonra kapıyı açarak gözlerimi onun gözlerine dikerek,
"Buyurun, Anıl bey."
"Merhaba, müsait misiniz? İçeriye girebilir miyim?" Dediği şeyi biraz düşündükten sonra o beni evine götürmüştü ve en azından kalmamı sağlamıştı ve tekrardan evimede getirmişti. Kötü biri olacağını düşünmeyerek, kapıyı tam açarak bir elimle içeriyi gösterdim ve,
"Ah, tabi buyurun." Diyerek kapının önünden çekildim ve içeriye girmesine bekledim. Önden ben giderek salondaki tekli koltuğa oturdum ve oda tekli koltuğun tam karşısında bulunan üçlü koltuğa oturdu.
"Birşey içmek ister misiniz?" Diye soru yönelttiğimde nazikçe reddettiğinde kahve yapabileceğimi söyleyip hemen mutfağa gidip iki kupa bardağına kahve yaparak beş dakika sonra salona tekrardan dönmüştüm. Kahrestsin! Korkudan elim titriyordu ve doğru dürüst tepsiyi tutamıyordum bile! Yavaş yavaş dökmemeye özen göstererek tepsiyi Anıl beye uzatırken, oda elimin titrediğini fark etmiş olacak ki direk tepsiyi alarak içindeki kahvenin birini bana uzattı ve diğerini de kendisi alarak tepsiyi masanın üzerine bıraktı. Kahveden bir yudum aldıktan sonra,
"Eğer sizin için özel değilse neden eliniz titriyor?" Diye soru yönelttiğinde aslında önceden böyle birşeyin olmadığını ve bugün evime bir adamın girdiğini ve korkudan olduğunu söylemiştim. Ama detayına girmemiştim ve ailemin beni terk ettiğini de söylememiştim ya da bunu nasıl söyleyebilirdim ki? Anıl beyle epey sohbet etmiştik tabikide bu evime adam girme olayını yüzeyinden anlatmama yetinmemişti ve daha detaylı anlattırmıştı. Dün ile alakalı biraz konuşmuştuk ama dün ile sorduğu tüm soruları cevapsız bırakmışım. En sonunda telefon numarasını vererek her zaman yardım edebileceğini ve çekinmemem gerektiğini söylemişti.
Birden bir bildirim sesiyle görüş alanım,sesin geldiği tarafa döndü. Bildirim sesi Anıl'ın telefonuna gelmişti. Anıl telefonuna gelen bildirime bakarken kaşları çatık bir hale gelmişti ve mesajı okuduktan sonra kalkması gerektiğini söyleyerek gitmişti...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayatımın Oyunu
Teen FictionOkul hayatında ve normal hayatında da sorunsuz ve başarılı olan Gece, doğum gününde bir olay ile Karşı karşıya kalır ve bu olay gerçekleri görmesine neden olur. Bu olayda karşısına yardım etmek için çıkan ilk kişi Anıl, sadece yardım etmek amacıyl...