11. Bölüm : Bir Hafta

28 7 0
                                    

Keyifli okumalar>33333

Saat 21.00

Işıklar hala sönükken Suga ve Hoseok ayın pencereden yansıttığı ışığın altında birbirlerine bakarak, hiç konuşmadan ışığın gelmesini bekliyorlardı. En sonunda bir karar vererek kitabın yazarı Jeon Jungkook ile konuşmaya ve bunun içinde Floridaya gitmeye karar vermişlerdi bile. Gerçekten aşklarına hayran oldukları yazarla konuşmak mı yoksa bu yaşadıklarından daha fazlasını öğrenmek miydi amaçları? Bugün yaşadığı şeylerden sonra Suga çok sakin ve huzurlu hissediyordu. O girdiği emarın içinde ölümü o kadar kuvvetli hissediyordu ki bu karanlık onun için hiçbişeydi. Hoseok camın kenarından ay ışığının saçtığı yerlere bakıyor ve sadece hayatını değiştiren o anı -Sugayla ilk karşılaştığı günü- düşünüyordu.

Hoseok bakışlarını ayın altında parlayan beyaz zambaklara çevirerek bugün onun kendisine nasıl sarıldığını ve ellerinin titreyişinin omzunda hissedişini hatırladı. Bunları düşününce beyaz zambakların anlamını daha da güçlendiriyordu. Bütün bildiği tekşey Suga'yı seviyor ve bunu kendisine itiraf edemiyor olduğuydu. Karanlık ve Ay ışığı bunu söylemek için uygun bir zaman mıydı acaba diye düşünürken etraf kendini nir anda aydınlığa bıraktı. Beyaz parlak ışık o kadar kuvvetli saçılmıştı ki Suga ve Hoseok'un karanlığa alışan gözleri bir anda kamaşıvermişti.

Suga hala olayın etkisinde o korkutucu ikili ile konuştuğu anı hatırlıyordu. Bir yandan elleri hala titriyor bir yandan da artık o siyah elbiseli adamı nerden hatırladığı konusunda daha fazla kafasında soru sormasına gerek kalmadığı için rahatlamıştı. Şuan aklındaki tek soru Floridaya gitmek için uygun uçak bileti olup olmadığıydı. İnternette arattığı bir uçak bileti alma sitesinde uygun bir paraya bilet bulup bulamayacağına baktı. Bilet fiyatlarına bakarak en uygun bileti bulmuştu. Hem kendisi için hem de Hoseok için yan yana iki koltuklu bir bilet almıştı.

"Hah biletleri aldım."

"Nasıl? Hangi ara aldın?"

"En ucuz bir fiyata bilet aldım ikimiz için. Merak etme sadece konuşucağız ve geri döneceğiz."

"Peki ne zaman gidiyoruz?"

"1 hafta sonra"

"Umarım yolculuk boyunca kötü birşey olmaz."

"Merak etme. Dediğim gibi sadece konuşup geri döneceğiz."

Saat 22.30

Bugün onlar için o kadar yorucu bir gündü ki hastane köşelerinde o kadar saat vakit geçirmek özellikle de Suga için bir travmaydı. Küçüklük yıllarının yarısını hastane köşelerinde geçiren bir çocuk için fazla güçlüydü Suga. Sadece Hoseok sayesinde bugün o kadar iyi hissetmişti ki o toprak üstü mezarlığın içinde de onun sesini duyarak kendisini rahatlatıyordu. Bütün bir güçlükle kollarını geriye doğru alıp bedenini öne doğru eğerek esnedi ve Hoseok buna gözleri kısılarak güldü.

"Bugün çok yoruldun galiba. Biraz uyusan iyi olacak gibi."

"Sanırım haklısın."

Suga ayağa kalkıp yatağına gitmek için sarhoş adımlarla yol almaya çalışırken Hoseok onu kolundan tutarak düşmesine engel oldu. Suga gözlerini kapatmış ve başını bugün yaptığı gibi onun omzuna yaslamıştı. Hoseok'un içindeki hareketlilik canlı bir şekilde bütün bedenini sarıyordu. Sanki bütün bedenini kaplayan bir ateş vardı ve o ateşin içinde yetiştirdiği çiçek o alevlerle daha da büyüyordu.

Merdivenin en başına kadar çıkmayı zor da olsa başaran ve birbirlerine kör kütük aşık olan bu iki genç adamı birbirine bağlayan kadere daha çok inanıyordu Suga. Buna inanmasını sağlayan Hoseok'u ise o kaderin kalbine hapsettiği çocukluğunun bir parçası olarak görüyordu. Çünkü kimse bu kadar iyi davranmamıştı çocukken ona karşı ve Hoseok'un bu tavırları adı altında çocukluğuna inmişti adeta.

Fedakarlık 2 // SopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin