Çok beklettim özür dilerim ama biliyorsunuz maalesef ülkemiz büyük bir depremle sallandığı ve binaların altında kalan insanlar için sürekli haberlere bakıp takip ediyordum. Ama yazmayı da ihmal ettiğim için sürekli kendime dert ediyordum. Şimdilik ortalık biraz toparlandığı için de buraya gelip yazayım dedim. Hepinizi çok seviyorum<33333 iyi okumalar
Saat 14.45
Hoseok ve Suga 8 saat boyunca süren sıkıcı ve bir o kadar da eğlenceli geçen yolculuktan sonra, sonunda yerden kesilen ayakları Florida'ya varmıştı. Suga pencerenin yanında Hoseok ise onun yanında oturmuş ve birlikte aşağıdan herşeyin nasıl göründüğüne bakmakla geçirmişlerdi yolculuklarını. Sanki uçakla Florida'ya gitmek yerine bir roketin içinde uzaya giderken oradan çekilen bir fotoğraf gibi görünüyordu deniz ve karalar. Ama yolculuklarının yarısı bulutların arkasından zar zor görünen denize bakarak geçmişti. Bütün bunlar yetmezmiş gibi, Suga'nın beynindeki tümörün etkisi o kadar artmıştı ki o baş ağrısıyla, Hoseok'un omzuna yaslanarak uyumuştu sürekli.
Havaalanında bavulları ile birlikte çıkışa doğru ilerlediler. Ve 8 saat süren yolculuktan sonra temiz bir hava almak ikisine de çok iyi gelmişti. Rüzgarda o kadar kuvvetli esiyordu ki dağılan ve iki yana savrulan saçları tıpkı bir peruk gibi görünüyordu. Rüzgarın etkisiyle oradan oraya savrulan ağaçlar, zarif bir şekilde dans ediyor gibi hareketler yapıyor, kulaklarına gelen uğultu sesi tıpkı elektrikli bir süpürgenin sesini andırıyordu. Akıllarına durduk yere buraya neden geldikleri sorusu ve cevabı geldi. Sadece konuşup geri döneceğiz.
Havaalanının çıkış kapısında duran taksilerden birine binerek oradan uzaklaştılar. Şehrin içine geldiklerinde iki yönlü yoldan geçtikleri yüksek binalar sanki üzerlerine yıkılacakmış gibi bir izlenim veriyordu. Tek sorunları konuşmaya gittikleri yazar Jeon Jungkook'un nerede olduğuydu. Acaba hangi semtte yaşıyor olabilirdi?
"Peki biz bu yazarı nerede bulacağız?" diye sordu Hoseok. Suga bunların hiçbirini hesap etmeden gelmişlerdi floridaya. Hesap edemeyecek kadar çok ağrıyordu başı. O sadece gidip konuşmayı amaçlamıştı. Nasıl bulacaklarını nerede bulacaklarını hiç hesaba katmamıştı. Bu tümör onun beynini sanki yiyip bitiriyor gibiydi. "Bu adam ünlü değil mi? Nerede yaşadığı internette yazıyordur." Taksi şoförü sanki onları dinliyormuş gibi "Kimden bahsediyorsunuz bayım?" Diye sordu.
"Şu sıralar ünlü olan bir yazardan. Adı Jeon Jungkook." diye cevap verdi Hoseok, Suga'dan bakışlarını ayırıp dikiz aynasından adamın yüzüne bakarak
"Ahh o birçok kez ziyarete çıkıyor. Ama şuan Florida'da ünlü bir kütüphanede imza günü düzenliyor. Sizi oraya götürebilirim"
"Lütfen götürün. Çok acil." Dedi Suga yüzünde doğan bir umutla heyecanlanarak. Hoseok sakin olması için elleriyle omuzlarından tutmuş ve arkasına yaslanmasını söylemişti. Suga onu dinleyerek arkasına yaslandı ama hala heyecanlı ve tir tir titriyordu. Taksi şoförü direksiyonu sola doğru kırarak köşeyi döndü. Jeon Jungkook'un düzenlediği imza günü yeri olan kütüphaneye gitmek epeyce uzun bir yolculuk olsa da onlar buna razı olmuşlardı bir kere. Sadece amaçlarına odaklanmıştılar.
Suga taksi penceresinden büyük binalara bakarken gözü bir anda küçük bir donut dükkanına takıldı. Dükkanın önünde ona bakan korkunç ikiliyi fark ettiğinde ise bunu Hoseok'a söylese de dükkanın önünden hızlıca geçmişlerdi. Suga gözlerini nereye çevirse sürekli o ikiliyi görüyordu ama sonra bir anda kayboluyorlardı. Belkide yine Suga ile konuşmak istiyorlardı ama arabanın hızından ona yetişemiyorlardı. Hoseok ise sürekli Suga'ya inanmak ister gibi aynı pencereden baksada hiç kimseyi göremiyordu. Suga'nın beynindeki tümörün ona yaptığı bir oyun olabileceğini düşündü ama bu ona çok mantıksız gelmişti. Oyunları beyin yapar tümör değil.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fedakarlık 2 // Sope
TerrorBiliyorum sana sadece acı ve cehennem getirdim ama şimdi pişmanlıklarımın bedelini sensiz geçirdiğim bütün geceleri unutup, içime sıkıştırdığım acı çığlıkları haykırarak ödeyeceğim sevgilim. 18 yıl önce yaşanan bir hikayenin ardındaki gerçekleri a...