Bardaktan boşanırcasına yağan yağmur huzur veriyordu . Kimi insanlar yağmurlu havada umutsuz olurlar ama aksine ben nefes alıyordum.
Yol boyunca 3 kez daha simgeyi aramıştım ama açan yoktu. Birkaç kez Deren ve Tunç'un aynadan bakışmalarını görmüştüm . Birisi bu kıza sevgilisi olduğunu söylemeliydi . Radyoda birden Teoman-çoban yıldızı çalmaya başladı bu bi işaret miydi yoksa . "Sesini açmamda sıkıntı yok değil mi kızlar" başımla olumsuz anlamda salladım . Yeni çocuk ardından sesi açtı. Adının tunç olduğunu öğrendiğim çocuk şaşkınca ona baktı .
"Eee kızlar siz hangi fakültedesiniz ?"
"Edebiyat "diyiverdi Deren. "Sen hangi fakültedesin?" saçını düzeltti ve aynadan bakarak birbirilerine konuşmaya devam ettiler . "Bende edebiyat gerçi sizi daha önce hiç görmedim" aaa ne tesadüf biz de sizi hiç görmedik demeyi isterdim ama şu an tek istediğim bir an önce kafeye gitmekti.15 dk sonra
Kafenin önünde yavaşça durduk ve indik . Tek parça halinde gelmiştik . "Teşekkürler " dedim ve tekrardan kafamı arka kapıdan içeriye uzattım . "Getirdiğiniz için teşekkürler buna karşılık içerde size kahve ikram etsek olur mu ?" İkiside birbirlerine baktılar "Başka zamana sözünüz olsun şimdi eve geçmeliyiz "dedi yeni çocuk . "Peki siz bilirsiniz tekrar teşekkürlerr" başıyla onayladı ve hızla gittiler . Derenle birlikte kafeye girdik . İstanbulda malum öğrenci olmak zordur o yüzden biz de tesadüfen tanıştığımız Salih abinin kafesinde çalışıyorduk . 45 yaşlarında evli olan Salih abi eşi Dilek abla ile böyle bi kafe açmışlardı. Dilek abla ise 44 yaşındaydı. Çok kafa insanlardır. Salih abiyi görseniz ama sanki rock grubundan çıkmış gibi takılır Dilek abla da tam tersi sanki romonlardan fırlamış, o saf ve temiz karakterdeki soylular gibiydi .
"Hoşgeldiniz kızlar bi an hiç gelmeyeceksiniz sandım " dalga geçiyordu Salih abi . "Salih abi yine formundasın bakıyorumda "dedim şakayla içerden dilek abla elinde 5 kg'lık kahve çekirdekler ile dolu paketle giriş yaptı . Bunu gören salih abi hemen atladı "Sana kaç defa bunu taşırken bana haber dedim beni niye dinlemiyorsun" bu tatlı atışmaları sırasında bende eşyalarımı içeriye bırakıp üstüme önlük giydim ve sandalyeleri düzeltmeye koyuldum . Dilek abla gel işareti yaptı mutfağa girdiğimde masada iki adet sandiviç ve çay vardı . Tabi Deren çoktan gömülmüştü bile yemeye "Okuldan geldiniz sende hemen işe koyuldun ben sana hep demiyor muyum burası hepimizin önce yemeğini ye sonra düzeltirsin sandalyeleri" Dilek abla bana hep çocuğu için her şeyi yapabilecek şefkatli anneleri hatırlatıyordu. Bu hayatta anne olmayı en çok hak edecek insanlardan biriydi ama malesef her türlü tedaviye rağmen olmamıştı . Belki de bizi o çocuk hasreti sebebiyle kendine yakın görüyordu . 4 senedir onları tanımamıza rağmen sanki bizim ailemizin bir parçası olmuşlardı ki zaten öyleydiler."Çok mahçup ediyorsun her seferinde Dilek abla " kafasını bulaşıklardan kaldırıp bana baktı ''Aşk olsun Çağla şurda 2 sandiviçin lafını yapıyorsun. Hergün aynısını yaşamak zorunda mıyız? İşe başlamadan önce yemek yenicek o kadar hem siz öğrencisiniz okul falan derken size güç kuvvet lazım bir daha duymayayım bak kızarım.'' Bu ikazın ardından bende sandiviçe giriştim . 5-10 dk sonra telefon çalmaya başladı arka cebimdeki telefonumu hızla çıkarttım .
'Simgemmm' yazısını görmemle ağzımdaki her şeyi yuttum ve telefonu açtım.
"Kızım sen nerdesin sana bir türlü ulaşamdık farkında mısın?" Simge titreyerek cevap verdi . Herhalde otobüs bekliyordu durakta "Dersteydim hoca fazladan tuttu vize için ödev verdi . " o kutlu gün gelmişti anlaşılan lanet olsun "Ne verdi yine ?" Arkadan gelen istanbul kartının sesiyle otobüse yerleştiğini anlamıştım "Hocanın belirlediği 5 durumu temsil edicek şekilde bir fotoğraf çekimi yapıcaz 2 kişilik kızlı erkekli işte aşk,tutku,yalnızlık, korku, mutluluk " Deren hızla bana döndü duymuş olmalıydı bu konuşmaları ."Sıra sendeydi valla bu sefer ben yapmam " haklıydı geçen seneki final sınavında bu görevi o üstlenmiş ve 3 saat boyunca çekim yapmışlardı sıra bendeydi fakat tek sorun şuydu 2 kişilik kızlı erkekli çekimdeki erkek kim olacaktı.2 saat sonra...
"Kızım şaka yapıyorsun ne demek roman yazıcaksın?" simge sağolsun çok destek oluyordu(!) Bıkkınlıkla gelen müşteriye döndüm.
Sarı saçlarını salmış yoğun makyajı ile içecek menüsüne bakıyordu.
"Hoşgeldiniz , ne alırdınız?"
"Ben bi tane latte alayım "
"Tabi adınız neydi ?" Elime bardağı ve siyah keçeli kalemimi aldım .
"Elif" hızla elif yazdım ve bardağı arka tezgaha koydum simge kahveyi hazırlamaya başladı.
"Elif hanım kahveniz hazır olduğunda size haber vericem" müşteri müzik pistinin çarprazındaki masaya geçti .
Ara ara canlı müzik yapılıyordu Semih genelde o işi üstleniyordu. Oda burda 1 senedir falan çalışıyordu.
Simge hazırladığı kahveyi bardağa koydu .
"Elif Hanım siparişiniz hazır " müşteri kahvesimi alıp eski yerine geçti . Tezgahı sildiğim sırada kasanın yanındaki zil'e basıldı . Kafamı kaldırmamla onu görmem bir oldu . Bu o çocuktu bugün şoförle kavga eden çocuk .
"Bakmaya devam mı edeceksin yoksa sipariş alacak mısın?" Düşüncelerimi bu küstah sözleri ile böldü salak salak konuşuyordu. Hayır onu daha 2 saat önce görmüştüm şimdi niye geldi kahve sözünü bu saatte gecenin 11 inde kapamaya 1 saat kala mı istiyordu .
"Kahve sözü için saat çok geç değil mi ?"Kahkaha atmaya başlamasıyla neye uğradığımı şaşırdım
"Ha sen ahahah senin için geldiğimi mi sandın hahaha" ağzının tam ortasına 90'a bir tane çakıcam o olacak ne kadar kendini beğenmiş biri bu ya.
"Eee niye geldin o zaman ?" Sırıtarak cevap verdi
"Oo hesapta soruyoruz bakıyorum "
"Ne hesap sorucam sana be allah allah senle mi uğraşıcam ne istiyorsun?" Yine kahakaha atmıştı.
"Sakin ol şampiyon bi buluşmam vardı ona geldim hoş oda buluşacak tam yeri bulmuş . Neyse " kafasını menüye doğru çevirdi ve düşünmeye başladı "Sen bana bir tane filtre kahve ver " elime bardağı ve siyah keçeli kalemimi aldım .
"İsim neydi?"
"Yıldıran " kafamı kaldırdığımda bana bakan bir çift kahve'nin en koyu ve sert halinden olan gözleri ile karşılaştım . Mideme gelen daha önce hiç hissetmediğim o garip his ile yutkundum .Simge molaya çıkmıştı hemen kahveyi koyup ona verdim. "Teşekkürler deli kız " pardonn sinirle yumruklarımı sıktım . Masalara ilerledi galiba şu erkek gurubunun yanına oturacaktı. Ama o oraya oturmadı biraz önce gelen adının Elif olduğunu öğrendiğim kızın yanına oturdu . Oturur oturmaz ikisi de bana baktı. Adının Yıldıran olduğunu öğrendiğim çocukta gülümsedi ve koyu bir sohbete giriştiler.
Çoban içine düştüğü durumu anlamlandırmaya çalışıyordu fakat ondan çabuk davranan biri vardı o Yıldızdı ve Yıldız emindi .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çoban Yıldızı
Fiction générale(...) ''...Çoban yıldızı'' Yıldıran telefonundan müziği kapatıp Airpords 'unu çıkartıp masaya koydu ve kafasını kaldırıp konuşmamı bekledi bir şey söyleyeceğimi anlamış olacakki küstahça sırıtıyordu karşımda .Halbuki bütün olayı ona anlatmıştım ve o...