7

444 45 33
                                    

Sonunda ağlamayı bırakıp kafasını göğsümden kaldırdı. Elleriyle yüzünü sıvazladı ve yere bakarak konuştu. "Onları bastım. Öpüşürken, beni görmediler ama ben onları gördüm. Alya, ne yapacağım ben?" Derin bir nefes verip ona baktım. Ben de cidden önemli bir şey oldu sanmıştım. Bu işe artık gerçekten el atmanın vakti gelmişti.

Her ne kadar insanların rızalarına el sürmek istemesem de bu durum artık çığırından çıkıyordu. Ayşegül'e sihir yapmanın vakti geldi de geçiyordu. "Tamam Toygar, bu iş artık gittikçe uzadı. Ben halledeceğim." deyip ayaklandım. Benimle birlikte ayağa kalktı.

"Alya, dur. Seninle gelebilir miyim? Yalnız kalmak istemiyorum." kafamı çevirip ona döndüm. Yavru köpek gibi bakıyordu. "Tabii ki gelebilirsin. Eve gideceğim sorun olur mu?" diye sordum. Kafa sallayıp sersem adımlarla yanıma doğru yürümeye başladı. Fazlaca içmiş olmalıydı. Boş duran şişelere bakıp "Hepsini içtin mi?" diye sordum. "Hayır, ben içki sevmem zaten. Havaya gireyim diye aldım, yarısını da döktüm." dedi.

Tam koluna girmiş yürümeye başlayacakken beni durdurdu ve kolumdan çıktı. "Şişeleri unuttuk." deyip sersem sersem kayalıklara doğru koşmaya başladı. Olduğum yerde durup boş gözlerle şişeleri toplayıp çöpe atmasını izledim. En azından çevreye saygılı diye düşündüm.

Kol kola girip yaklaşık on beş dakika eve doğru sohbet ederek yürüdük. Modunun biraz aydınlanmış olmasını umuyordum. En azından artık ağlamıyordu. Evin önüne geldiğimizde kolundan tutup onu durdurdum. "İstemezsen eve gitmek zorunda değiliz." dedim.

"Aslına bakarsan şu an hiç bir yerde olmak istemiyorum, ama olacaksam en azından senin yanında olayım." Tek eliyle hafifçe kolumu tuttu "Biliyor musun, bu zamana kadar çok arkadaşım olmadı. Erkeklerle genelde kavga ederim, kadınlarla ise aramda hep mesafe tutmaya özen gösteririm. Ama sen, benim için gerçek bir arkadaş oldun. Buraya ilk geldiğimde herkese karşı oldukça hırçındım. Ayşegül'e bile neredeyse kaba davrandım. Demem o ki, kabuğumu kırdığın için teşekkür ederim." Gözlerimi kırpıştırarak cevap vermeden ona baktım. Sanırım bu bana kurduğu en uzun cümleydi.

Konuşmaya devam etti. "Aslında, yanlış anlamazsan... Sana sarılabilir miyim? Buna gerçekten ihtiyacım var." Yüzünde mahcup bir duruş vardı. Saçmalama diye gülüp kolundan tutup çektim. Birbirimize sıkı sıkı sarılıp sallanmaya başladık. İki çocuğun bir oyun kazandıktan sonraki sevinci gibiydi. Utanmış olmalı ki kısa bir süre sonra geri çekildi. Kolundan tutup eve doğru sürüklemeye başladım.

Ufak bir kontrolden sonra evde kimsenin olmadığına emin olup Toygar'ı salonda kanepeye oturttum ve mutfağa geçtim. "Aç mısın?" diye bağırdım ve evet cevabı alınca sandviç hazırlamaya başladım.

Elimdeki tabakları ve içecekleri aynı anda içeri götürebilme planları yaparken arkamdan gelen ayak sesleri ile kafamı çevirdim. "Çok uzun sürünce merak ettim. Bir şey olmadı değil mi?" Kafa sallayıp çenemle tabakları gösterdim. "Nasıl götüreceğimi düşünüyorum."

Tek eliyle iki tabağı, diğer eliyle ise içecekleri kapıp salona doğru ilerlemeye başladı. "Geçmiş hayatında garson muydun?" diye sordum. Anladığım kadarıyla durumu oldukça iyiydi, okula özel şöförle gidip geliyordu. Bu yüzden taşıma kabiliyetinin bu kadar iyi olması garibime gitmişti. Hizmetçilerle büyümüş olmalıydı.

"Geçmiş hayatımda değil ama yazları babama restoranda yardım ediyorum." diye düşüncelerime cevap verircesine konuştu. Koltuğa yayılıp kumandayı elime aldım. "İzlemek istediğin bir şey var mı? Yoksa kısmetse olur izleyeceğiz ona göre." Omuz silkti "Sen nasıl istersen, ben sana uyarım." deyip arkasına yaslandı.

Ona yaklaşık bir saat boyunca Canes editleri izlettikten sonra gülmekten karnım ağrımaya başlamıştı. Her editte kendini Eser sanıyor, onun yerinde olsa yapacaklarını söylüyor ve taklidini, oldukça başarısız bir şekilde, yapmaya çalışıyordu. Bardağı taşıran son damla ise Erdem "Daldandalafidan'ın" taklidini yapması olmuştu. İkimiz de nefessiz bir şekilde yerde sürünerek gülüyorduk.

Acemi Cadı - Toygar fanficHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin