1

1.2K 55 66
                                    

Çiselemekten fırtınaya dönen yağmurun altında evime giden merdivenleri ikişer üçer çıkıyordum. Şapkam yoktu ve katlı kabarık siyah saçlarım ıslanmaktan dümdüz olmuştu. Sonunda eve ulaştığımda zili ardarda çalmaya başladım. Kapıyı Nermin abla açtı.

"Sırılsıklam olmuşsun. Geç içeri hemen." Dedi. "Annemler nerede?" Dedim bir yandan üzerimi çıkartırken. "Ferit Bey çağırmış. Önemliymiş herhalde apar topar çıktılar. Yemeğe beklemeyin dediler." Dedi Nermin abla.

"Ben odamdayım abla, yemek hazır olunca seslen." Derken aynı anda merdivenleri atlayarak çıktım. Odama girmeden boy aynasından kendime baktığımda korkmuştum, çünkü göz altıma sürdüğüm siyah kalem akmış, neredeyse yanaklarıma gelmişti. Banyoya girip işimi hallettiğimde alt kattan annemlerin sesini duydum.

"Birtanem endişelenme, bu hem Alya için, hem de bizim için çok iyi olacak. Zaten gideceğimiz yer çok renkli, cümbüşlü bir yer." Dedi Merve annem Şevval annemin burnunu öperken. Merdivenleri koşarak indim ve "Noluyoruz? Nereye gidiyomuşuz, ayrıca annem neyden endişeli?" Diye sordum tek kaşımı kaldırırken. "Yemek hazırmış Alya, yemekte konuşalım." Dedi ve elini omzuma attı.

Burnuma kötü kokular geliyordu. Ne zaman Deli Ferit'in yanına uğrasalar canımı sıkacak bir haberle dönüyorlardı ve sanırım bu sefer problem gerçekten büyüktü.

Yemek sofrasına oturduk ve iki annem birbirinin elini tuttu. Merve annem "Bugün Ferit'le konuştuk." Derken sözü kesildi ve Deli Ferit yukarıdan "Ferit Bey diyeceksin. Yoksa gösteririm ben sana Feriti." Diyip güldü ve sesi kesildi. "Bugün Ferit Bey ile konuştuk. Biliyorsun o senin baban ve her zaman iyiliğini düşünüyor. Bizim burada yaşamamızdan şikayetçi. Çok karanlık ve ıssız olduğunu söylüyor.", Kaşlarımı çatıp "Ama-" diye söze girmeye çalıştım. Annem elini kaldırıp "Lütfen, bırakta sözümü bitireyim. Burayı sevdiğini biliyoruz, bu evi de sen seçtin. Fakat biz onun dediklerini yapmak zorundayız. Bize sihirli güçlerimizi o verdi, biliyorsun. Bizim diğer sihirli güçleri olan insanlarla yakınlaşmamızı ve senin özel güçleri olan akranlarınla tanışmanı istiyor. Burayı biz de çok seviyoruz fakat artık yeni deneyimler yaşamanın vakti geldi. Bize Melda ve Selda'nın yakınlarında olan bir evi tutmuş. Selda eski sevgilisi. Senin onun çocuğun olduğunu bilmiyor. Onlara seninle uğraşmamaları için uyarıda bulunacak. İçin rahat olsun." Dedi. "Hah, onlar benimle zaten uğraşamaz. Babamın güçlerinin aynılarına sahip olduğumu ve kuralların bana geçerli olmadığını öğrenmeleri gerekecek. Sizi zor duruma sokmamak için kabul ediyorum ama babama bunun hesabını soracağım." dedim.

Ertesi gün sihirle tüm eşyalarımızı taşımıştık. Ve şimdi yeni okuluma gideceğim ilk günümdü. Sabah oldukça erken kalktım ve oturduğumuz yeri keşfe çıktım. Geneli iki katlı, bahçeli sakin bir yerdi. Tabii sakin olmasının bir etkeni de sabahın 5'i olmasıydı.

Eve döndüm ve duşa girdim. Duştan çıkıp üzerime saçlarımı kuruttuktan ve kabarttıktan sonra bej rengi eteğimi, içime okul formasını giyip, üzerine koyu yeşil-siyah çizgili bol bir örgü kazak giydim. Kapatıcıyla sivilce izlerimi kapattıktan sonra gözüme göz kalemi ve maskara sürdüm. Daha sonra dudağıma gül kurusu bir ruju azıcık sürüp dağıttım. Yüzüklerimi taktıktan sonra siyah asker postallarımı giydim ve siyah bol kabanımı giyip üzerinde farklı grupların rozetleri olan çantamı aldım ve aşağı indim. Burada ki evler birbirine çok benziyordu ve ben çatı katını almıştım.

"Günaydın." Diye bağırdım evin içinde. Mutfaktan karşılık alınca o tarafa yöneldim. Şevval annem tek başına oturuyordu. Oturduğu sandalyenin arkasından sarıldım. "Öpmüyorum dudağımda ruj var. Çıkıyorum ben akşama görüşürüz." Dedim. "Otur nereye? Kahvaltı yap." Dedi. "Siz uyurken ben çıkıp dolandım yaptım kahvaltımı. Afiyet olsun." Dedim ve kapıyı kapatıp çıktım. Yağmur hafifçe çiseliyordu. Kış ayındaydık ve bu havalara oldukça alışkındım. Şemsiyemi açıp kulaklıklarımı taktım ve 15 dakika uzaklıkta olan okuluma yavaşça yürümeye başladım.

Yolda kulaklıklarım takılı yürüyordum. Burada olmak aslında o kadar da kötü değildi. Geldiğim yerde insanlar oldukça sessizdi ve kendi halinde takılıyorlardı. Burada ise kapalı havaya rağmen insanlar kahkahalar atıyor, neşeli bir şekilde şakalaşıyorlardı.

Okula oldukça yaklaşmıştım ki yanımdan bir makam aracı geçti, geçerken de yanımdaki su birikintisindeki suyu üzerime sıçrattı. Şemsiyemle saçlarımı ve yüzümü koruyabilmiştim fakat bacaklarım ve kabanım su içerisindeydi. Kulaklıklarımı çıkartıp şaşkınlık içerisinde yanımda durmuş olan arabaya baktım. Ağzım açık kalmıştı. Arabadan iki tane iri yarı, gideceğim okulun formasını giyen çocuk indi. "Yenge, iyi misin? Valla bizim şöförün suçu." Dedi uzun boylu olan. "Çocuklar?" Dedi arabanım içerisinden etkileyici bir ses. "Abi bir kızın üstünü ıslatmışız gel bir bak istersen." Diye kafasını filmli camdan içeri sokup konuştu. Arabadan inen hafif uzun, zayıf ve yakışıklı çocuğu görmek sinirimi az da olsa hafifletti. "Hanımefendi gerçekten çok üzgünüm, bizim şöförün eşekliği. Lütfen." Deyip üzerindeki siyah kalın kabanı bana verdi ve "Lütfen gelin, okula kadar bırakalım." Dedi. Üzerim sırılsıklamdı ve bu teklifi kaçıramazdım.

Okula geldiğimizde hep beraber araçtan indik. Adının Fethi olduğunu öğrendiğim çocuk kabanımı tutuyor, Naci ise Toygar ve bana şemsiye tutuyordu. "Lütfen sınıfınıza kadar bırakmama izin verin. Bu sırada çocuklar ceketinizi kuru temizlemeye götürür. Bu arada, hangi sınıftasınız?" Diye sordu tek kaşını kaldırıp. "10-F dedi dün Dilaver Hoca. Sen?". "Ne güzel, aynı sınıftayız. Lütfen bana eşlik edin."

Beraber merdivenleri çıkarken bana okulu tanıtıyordu. Kantine geldiğimizde bir şeyler içip içmeyeceğimi sordu. Oldukça üşümüştüm bu yüzden çay içeceğimi söyledim. Beni bir masaya oturtup beklememi söyledi ve gitti. O sırada arkamdan neşeli bir kız sesi duydum. Kafamı çevirdiğimde Ayşegül'ü gördüm. Onu en son çocukken görmüştüm fakat yüzü hiç değişmemişti bu yüzden çıkartmak çok zor olmamıştı. Yanındaki uzun boylu kumral çocukla önümdeki masaya oturdu.

Toygar geldi ve elindeki çayları masaya bıraktı. "Alya hanım lütfen burada bekleyin. Hemen geliyorum." Deyip Ayşegül'ün masasına yöneldi. Bir kaç dakika duyamadığım bir şeyler zırvaladıktan sonra kumral çocuk ayaklandı ve birbirlerinin boğazına sarıldılar. Ayşegül cırtlak bir sesle ikisini ayırdıktan sonra Toygar yanıma gelip omuzuma dokundu ve "Haydi gidelim, sınıftaki insanlarla tanış." Dedi.

Sınıfa girdiğimizde beni yanına oturttu. Arkadan tiz bir kadın sesi duydum. "Toygar bey, bu kız kim? Pek fakir duruyor. Sen kimsin?" Deyip omzumu dürttü. Kafamı çevirdiğimde saçlarını tepeden toplamış, oldukça güzel olan bir kızın kaşlarını çatıp beni incelediğini gördüm. "Ee, Tuğçe hanım, bu yeni sınıf arkadaşımız Alya." Ayağa kalkıp masanın üzerine oturdum. "Merhaba Tuğçe.  İlk izlenimime göre oldukça kabasın. Umuyorum bu kabalık yalnızca şaşkınlıktandır. Düzgün biçimde tanışalım. Ben Alya." Deyip elimi uzattım ve sırıttım. "Toygar Bey?! Bu kız bana cevap veriyor. Söyleyin vermesin, vermesin. Attırırım kızım seni bu okuldan. Sen benim babamın kim olduğunu biliyor musun!" Dedi ve üzerime saldırmaya çalıştı. Toygar onu tuttu ve "Berna ve diğeri, gelin Tuğçe hanımı alın lütfen." Diye çağırdı. "Asıl sen benim babamın kim olduğunu biliyor musun?" Deyip sırıtışımı gülümsemeye döndürdüğümde "Kim senin baban, kim?! Kimse benim babamdan daha zengin olamaz anladın mı beni! Bu okulun en zengin, en güzel kızı benim. Bırakın beni saçını başını yolacağım ben bu kızın!!" İki kız onu kollarından sürükleyerek götürdüğünde Toygar iki elini kavuşturup, "Onun kusuruna bakmayın, herkese karşı böyle. Zamanla alışırsınız." Dedi.

Daha sonra sınıfa Ayşegül ve arkadaşı geldi. Toygar kulağıma eğilip "Bakın, bu benim aşık olduğum kız. Ne kadar da güzel değil mi?" Diye hayran gözlerle onu seyretmeye başladı. "Yaa ne demezsin." Deyip kafa salladım.

Oldukça hareketli bir kimya dersinden sonra Toygar izin isteyip kalktı ve gitti. Ben de tipimi düzeltmek için lavaboya gittim. Aynadan kendime bakarken kapı ağzına kadar çarparak açıldı ve içeriye kızıl kısa saçlı bir kız daldı. "Hehe kusura bakma, hızımı ayarlayamadım. Ben Rüya." Dedi ve elini uzattı. El sıkıştık "Sen yeni misin, ben seni hiç görmedim hehe. Görsem kesin hatırlardım, çoook güzelsin de." Deyip güldü. "Evet yeniyim, bugün ilk günüm. Adım Alya. Tanıştığıma memnun oldum Rüya." Dedim içtenlikle. "Hangi sınıftasın?" Diye sordu. "10-F, sen?" "Ben de, ne güzel aynı sınıftayız." Dedi ve koluma girdi.

Acemi Cadı - Toygar fanficHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin