9

535 43 53
                                    

"Nasıl yani?" diye sordum kaşlarımı çatarken. "Yalan söylüyorsun. Benim babamın arkadaşı olmaz, katlanamaz kimse ona." Tek kaşını kaldırıp sırıtarak suratıma bön bön baktı. "Babanı sevmediğini biliyordum ama bu kadar olacağını tahmin etmemiştim." Arkasına yaslandı ve kollarını bağdaştırdı. Ona bol geliyormuş gibi gözüken gömleği bu hareketiyle kollarındaki tüm kasları belli etmişti. "Yakaladın beni, sana her şeyi anlatacağım ama burada değil." Ayağa kalktı ve daha dur dememe müsade etmeden sınıftan çıktı.

Babamın yanına gidip gitmemekte kararsızdım. Ortada bilmediğim şeyler vardı ve "babamın dostu" olduğunu iddia eden Atalay, yalan söylediğini kabul etmişti. En iyisi beklemek diye düşündüm ve kafamı sıraya geri koydum.

Okulun büyük bölümünü uyuyarak geçirmiş, 8 saatlik ders yarım saat gibi gelmişti. Önümde oturan kızın dürtmesiyle uyandım. "Noluyor ya?" diye etrafıma bakınmaya başladım. Zil çalmış olmalıydı ki sınıfım yarısı çoktan gitmiş, geri kalanı eşyalarını toplayarak çıkmaya hazırlanıyordu. Kıza sağol diyerek ayağa kalktım, fermuarını bile açmadığım çantamı da alıp çıkmak için kapıya doğru yürüdüm.

Kapı açılmıyordu. "Yine ne oluyor Allahım." diyerek parmağımı döndürdüm ve kapıyı açtım. Kapının açılmasıyla Fethi ve Naci'nin yere kapaklanması bir oldu. "Siz iki salak, napıyorsunuz? Niye tutuyorsunuz oğlum kapıyı?" Yerden kalkıp üstlerini düzeltmeye başladılar. "Abla vallahi Toygar abinin işi, o dedi kapıyı tutun Alya'yı içerden çıkartmayın, diye." Elimle yüzümü sıvazladım.

Yanlarına yaklaşıp ikisinin de kafasına birer şaplak attım. "Siz gerizekalı mısınız ayıptır sorması? Lan nereden bileceksiniz içerden benim çıkacağımı, kaç tane insan var içeride. Ya onlardan biri dışarı çıkmaya çalışıyor olsaydı?" Birbirlerine bakıp bana döndüler. Bu iki mankafanın dilinde bilmiyorum demek oluyordu sanırım. "Toygar nerede?"

"Abla sen sınıfa geç o gelecek nolur. Bak bizi dövüyor sonra, harçlığımızdan da kesiyor." Oflayıp sınıfa geri döndüm. Telefonumu çıkartıp Toygar'ı aradım. Çalıyor... Çalıyor... Çalıyor... Telefonu açan yoktu. Sevgilisinin yanında olmalıydı.

Aradan on dakika geçmemişti ki kapı açıldı. Gelen Toygar'dı. Oturduğum sıradan kalkıp kapıya, yanına doğru ilerledim. "Beni neden burada esir tutuyorsun, söyleyecek misin?" Yüzü fena halde asıktı. Bir şeyler olduğu belliydi. "Alya, seni ben ispiyonlamadım. Bana inanmak zorundasın lütfen çok önemli. Basıldıkları sırada Pınar itiraf etmiş senin onu gönderdiğini. Gelip bana sordu, ben de söylemeyince kolumdan tutup sizin eve sürükledi. Sonrasını sen biliyorsun zaten."

Ağzım beş karış açık kalmıştı. Ona bir hayat verdikten ve en güzel hayatı yaşamadını sağladıktan sonra bana vereceği karşılık bu muydu? "Neden sadece bana kızıyor o zaman? Bu işin arkasında senin olacağını düşünememiş mi?" diye sordum kollarımı birleştirip. "Evet, orada hatam var. Suçlu sadece seni biliyor. Ama beni de anla Alya, söylesem ömür boyu yüzüme bakmaz. Nolur, bu küslüğü uzatmayalım. Ayşegül'e de bir şey söyleme, aramızda sır olarak kalsın."

Derince bir nefes verip "Tamam, küs kalmaya meraklı değilim zaten." dedim. Cümlem biter bitmez kolumdan tutup kendine çekti ve sarıldık. "Söz veriyorum sana bunu telafi edeceğim. Sen bir insanın bana yaptığı en büyük iyiliği yaptın. Karşılıksız kalmayacak." Oflayıp onu ittirdim. "İyilik yapmak istiyorsan beni eve bırak. Çok soğuk." elini sırtıma koydu ve kapıyı açtı. "Hay hay efendim. Siz nasıl isterseniz."

Arabadan indim ve kapıyı kapatacakken Toygar dur diye seslendi. Kapıyı aralayıp arabadan indi ve kabanının yakasını havaya kaldırdı. Hafiften kar yağmaya başlamıştı. "Sana yaptığım hatayı gerçekten telafi etmek istiyorum. Bu hafta sonu plan yapma. Seni bir yere götürmek istiyorum." dedi. Gerçekten de mahcup gözüküyordu. Olayı uzatmanın gereği yok diye düşündüm. "Tamam, senden haber bekleyeceğim."

Saat gece bire geliyordu. Ben ise hala Atalay denen adamdan haber alamamıştım. Acaba biri benimle dalga mı geçiyordu? Ama Ayşegül dışında kimse babamı tanımıyordu. Ayşegül ise ne kadar salak olursa olsun işin içine babamı sokmazdı. Düşüncelere dalmışken sonunda telefonum titredi.

00:52
-Odana gelebilir miyim, müsait misin?
-Atalay

Zaten sabahtan beri asker gibi hazır olda bekliyordum. Gelebilirsin temalı bir mesaj attıktan sonra yatağa oturup gelmesini bekledim. Aradan bir kaç saniye geçmedi ki Atalay odamın ortasında belirdi. Bunun tek açıklaması ise... Evet, Atakan'ın da muhtemelen sihirli güçleri vardı. "Sen... bizden birisin değil mi?" Elini göğüsüne koyup eğildi.

"Doğduğun günden beri seni izliyorum. Doğru yaşa gelmeni bekledim. Alya, yardımına ihtiyacım var." Gerçekten de yardıma muhtaç duruyordu. Sabahki alaycı, kinayeli duruşu gitmiş, gerçekten de samimi bir şekilde konuşuyordu. "Sana nasıl yardımcı olabilirim? Emin ol babamdan bu dünya üzerinde benim kadar nefret eden biri yoktur." Aklıma gelen düşünceyle duraksadım. "Bir dakika, babam dinliyor olabilir." deyip bizi duyamayacağı bir kalkan oluşturdum. Beni babamdan ayıran en önemli özelliklerden biri buydu. O ne kadar sihir yaparsa yapsın, benim durmasını istediğim yerde durmak zorundaydı.

"Anlat seni dinliyorum." Yatağa yanıma oturdu. "Bundan yaklaşık 150 yıl öncesi. Ben hiç bir zaman insan olmadım. Diğer dünyada doğdum ve sihirli güçlerim hep vardı. Dünyaya gidip gelirdim sürekli, o zamanlar 19 yaşındaydım daha. Dünyadan bir kadına aşık oldum, birbirimize gerçekten aşıktık. Baban ve ben o zamanlar çok yakın arkadaştık. Hatta aramızdaki yaş farkından dolayı abi kardeş gibiydik bile diyebilirim. Onu sevgilimle, Buket'le tanıştırdım. O benden bir yaş büyüktü. Ona güvendiğimden sürekli aynı ortama sokardım. Baban, Ferit, zamanla Buket'e yan gözle bakmaya başladı. Ben bu durumu fark edince ise çok şiddetli bir kavga çıktı. Ben Buket'i bir daha onun yanına götürmedim. Fakat sonradan öğrendim ki onlar görüşmeye devam etmiş. Çok sinirlendim. İntikam için Ferit'in ofisine gittim, ortalığı dağıttım. Bir anlık öfkeyle ona kötü bir büyü yaptım. Aşık olduğu hiç bir insan onu sevmeyecekti. İlk başta umursamadı, ne zamanki büyünün etkisi gerçekten canını sıkmaya başladı, kapıma dayandı. Bu büyüyü ben ürettim, dolayısıyla benden başka kimse bozmayı bilmiyor. Yani demem o ki ne annen, ne de ilişki yaşadığı diğer dünyalı kadınlar babanı gerçekten sevmedi."

Öğrendiğim şeyler karşısında şok içinde kalmıştım. Nasıl tepki vereceğimi bilemiyordum. Birinin ilk defa babamdan doğru düzgün bir şekilde intikam aldığını duymak içimi bir nebze soğutsa da, babamın ona yapmış olabileceklerini düşünmek korkutucuydu. "Bu yaptıkların karşılıksız kalmamıştır. Ne ceza aldın?" Suratını sıvazladı. Çok yorgun gözüküyordu.

"Sonsuza kadar 19 yaşında kalma cezası. Ben de senin gibi ölümsüzüm Alya, sürekli ergen kalacağım. Yardımına ihtiyacım var. Benden ya ölümsüzlüğümü al, ya da yaşımı on yirmi yıl büyüt. 150 yıldır ergenlik yaşamanın nasıl korkunç bir şey olduğunu hayal bile edemezsin. Babandan güçlü olduğunu biliyorum. Bana yardım edersen babandan intikam almana yardım edeceğim."

"Tamam, sana yardım edeceğim. Ama ben çözüm bulana kadar okula benimle gel. Seni bir kez gördüler, peşini bırakmazlar." baştan aşağı süzdüm. Oldukça yakışıklıydı. Seksi vampirlere benziyordu. Giydiği dar kıyafetler vücut hatlarını iyice belli etmiş, aslında ne kadar yapılı olduğunu açığa çıkartmıştı. Gözleri neredeyse siyahtı. Çok dikkatlice bakmadıkça göz bebeklerinden ayırt etmek çok zordu.

"Bana yardım et, senin için dünyadaki tüm çölleri çıplak ayakla gezerim." Koluna vurdum ve güldüm. "Artık gitsen iyi olur, yarın okul var yatacağım. Sen de sabah dokuzda okulda olsan iyi edersin. Tuğçe peşini bırakmaz." dedim. Gülümseyip odadan kayboldu.

Acemi Cadı - Toygar fanficHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin