3. Bölüm

474 41 33
                                    

•Kitapta sürekli Lapis'in eski hayatına değineceğim bilginize saygılar...

...

Yıl 10.09.2003...

Güneş gökyüzünde tam tepedeyken, adam sert bakışlarını antrenman yapmakta olan yeni yetme askerlerin üzerinde gezdirdi. Bu erler geleli daha taş çatlasın 2 hafta anca olmuştu. Komutanları onlara emirler yağdırırken, bakışlarını camdan çekerek önündeki evrakları tamamlamaya devam etti. Evrak işleri artık onu boğma noktasına geldiğinde sert bir soluk verip masadan kalkarak kendini dışarı attı. Aklına iki küçük oğlu ve hamile eşi gelince özlemle iç çekti. Bir kaç aydır ailesini göremiyordu ama burada işleri bitmek üzereydi, ailesini görmesine de az kalmıştı. Bahçeye çıkıp az önce, askerlere emirler yağdıran komutanın yanına ilerledi.

Kendisine doğru yürümekte olan arkadaşını görünce Serhat, bakışlarını askerlerden çekerek Atilla'ya döndü. Atilla, Serhat'ın yanına geldiğinde, Serhat elini Atilla'nın omuzuna yasladı.

"Bitti mi işlerin?" Diye sorduğunda Atilla kafasını iki yana salladı.

"Daha değil." Diyerek cevap verdi.

"İyi en azından biraz hava almaya çıkmış oldun. Sabahtan beri bi gerginsin zaten." Dediğinde Atilla kendisi farkına varmasa da, etraftakilerin gergin olduğunun farkına varmasına yüzünü buruşturdu. Serhat arkadaşının kendi sorsa da gergin olma sebebini anlatmayacağını bildiği için, onu sık boğaz etmek istemeyerek hiç bir şey sormadı. Tam o sırada kendilerine doğru koşan bir askeri gördüklerinde ikisi duruşlarını düzeltip askere döndü. Asker önce temkil verip sonra konuşmaya başladı.

"Atilla komutanım, size ulaşmaya çalışmışlar fakat ulaşamamışlar o yüzden telsizciye haber verilmiş. Eşinizi doğuma almışlar. Orhan Albay 'Gitsin karısının yanında olsun.' dedi." Dediğinde Atilla anlık telaşla doldu. Serhat'la anlık göz göze geldi. Serhat kocaman gülümseyip arkadaşının omuzuma vurdu.

"Hadi hayırlı olsun. Güzel haberleri bekliyoruz koş." Dediğinde Atilla yüzünde oluşan tebessümle hızla karargahın içine doğru koşturmaya başladı. Karısı için bir yandan telaşlanırken yeniden baba olacak olmanın heyecanıyla hızla hazırlanmaya başladı.

...

"Bu benim kız kardeşim mi şimdi?" Diyen turuncu saçlı küçük çocuk Aleks'ti. Camın arkasından küvezde bir sürü hortuma ve kabloya bağlı olan kardeşine bakıyordu. Kafasını abisine çevirdi. Cevahir ona dönen kardeşine bakıp gülümsedi. Saçlarını okşayıp elini tuttu.

"Bak gördün işte hadi annemin yanına gidelim." Diyerek Aleks'i alıp annesinin kaldığı odaya doğru ilerlemeye başladı. Odanın kapısını çalıp içeriye girdiklerinde, Tamara iki küçük oğluna döndü ve hızla göz yaşlarını sildi. Bunu fark eden Aleks, hızla abisinin elini bırakıp annesinin dibine gitti. Yatağın köşesine dikilip annesinin elini tuttu.

"Neden ağlıyorsun anne?" Tamara oğlunun sorusuna sadece gülümsedi.

"Mutluluktan ağlıyorum bebeğim. Kardeşin de sonunda aramıza katıldı o yüzden." Dediğinde Aleks gülümsedi. Sonra suratı düştü.

"Kardeşim geldi diye artık beni daha mı az seveceksiniz?" Diye sorduğunda Cevahir, Aleks'in yanına ilerleyip onu koltuk altlarından tutarak geriye çekti.

"Hayır tabii ki annem neden bizi daha az sevsin." Diyerek kardeşine akıl verdiğinde Aleks omuzlarını silkti. Cevahir ise kardeşinin bu kıskanç hallerime sadece oflamakla yetindi.

"Yenge ağlama daha fazla bak çocuklarda kötü etkilenir." Diyerek kısık sesle konuşan askere döndü Tamara. Kocasının emri üzerine onları koruyan bir sürü asker vardı ve bu da onlardan biriydi. Bu asker olmasa hastaneye nasıl yetişirlerdi hiç bilmiyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 05, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KleopatraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin