2

187 23 92
                                    

Kore'nin en iyi avukatı olunca bütün kapılar sana açılıyor ama aç gözlü isen asla bir yerden gelen para seni asla memnun etmezdi.

Yine iyi bir paket çalmıştım, çitten yavaşça atlayarak ilerledim, bir ipe bastığımda sirenler çalmaya başlamıştı, koşarak ormana doğru kaçtım.

Lanet olsun bu iki olmuştu, arkamdan sesler gelmeye başladığında iyice hızlandım, açık alana gelmiştim, durarak etrafa baktım.

Geri gittiğimde bir şeyi ezmiştim, kafamı eğdiğimde mantar olduğunu gördüm, daire oluşturmuş mantarlar.

Birden düşmeye başladım, çığlık atarak gözlerimi sıkıca kapattım, birinin üstüne düşmüştüm.

Gözlerimi yavaşça açarak kırpıştırdım, yutkunarak kafamı kaldırdığımda mor uzun saçlı yakışıklı bir adam vardı karşımda ve rengi kırmızıya dönmek üzereydi.

Hemen üstünden kalktım, benim yüzümden nefessiz kalmıştı, derin bir nefes aldı ve kalktı, kaşlarını çatarak bana baktı.

Silahımı çıkartarak uzattım "burası neresi?" dediğimde silaha baktı daha sonra bana dönerek "doğanın kalbi, sen nasıl geldin buraya" dediğinde tetiği çektim "oyun oynamayı kes, geri götür beni" dediğimde güldü.

Etrafa baktım, kuşlar vardı, sincaplar, kelebekler, aydınlık ve çok güzeldi, tıpkı hikayelerdeki gibi , adama döndüm o'da çok yakışıklıydı, beyaz kıyafeti içince aşırı çekiciydi.

Yaklaşmaya başladığında kaşlarımı çattım "ölmekmi istiyorsun, inan bunu yaparım, geri götür beni" dediğimde durdu "sen nasıl geldin?" dediğinde yutkundum "ben bilmiyorum, kaçıyordum, bir mantarı ezdim ve yere düşmeye başladım, sonra buradayım" dediğimde kafasını salladı.

"Peki bu mantarlar daire şeklindemiydi?" dediğinde kafamı salladım "evet, neden?" dediğimde güldü "onlar peri mantarıdır, genellik ile ortasına girip zarar verirsen seni cehennem'e gönderirler ama sen şanslıymışsın ki iyi birine denk geldin" dediğinde kaşlarımı çattım.

Ne diyordu bu, hurafelere inanıyordu galiba "saçmalamayı kes, o sadece efsane" dediğimde kafasını salladı "her efsane olasılıklara dayalıdır, toprak bir yerden düşen  yine toprak görürdün değilmi? Etrafına bak, ne görüyorsun" dediğinde yutkundum.

Bu adam gerçeği söylüyordu, yutkundum "bak ne olduğu sikimde değil geri götür beni" dediğimde yaklaşmaya başladı,  silah anlına dayadığımda güldü.

Silaha dokunduğunda toz oldu, şaşkınca baktım, geri çekildim "n-ne, b-buda ne" dediğimde gülerek  "ben doğayı konrtol ediyorum, o'nu koruyorum, buraya geldiysen bir sebebi var" dediğinde kafamı salladım "saçmalık, eğer beni geri göndermez isen ormanına veda edersin" dediğimde kaşlarını çattı.

Yutkunarak geri gittim, çok sinirli görünüyordu, ayaklarıma sarmaşıklar dolandığında korkarak baktı, gözleri yeşile dönüyordu, üstüme gelerek "kendi dünyanızın kıymetini bilmeyip çöp haline getirdiniz, şimdide burayı mahf'edebileceğini mi düşünüyorsun, karşında ben varken ölüm bir nefes uzağında olur" diyerek sinir ile soluduğunda altıma edicektim.

Yutkunarak "b-birşey yapmayacağım, dünyama dönmek istiyorum" dediğimde geri çekildi "dönüş yok, buraya girdin mi çıkamazsın, alışsan iyi edersin" diyerek arkasını döndü, sarmaşıklar yok oldu, geriye giderek etrafa baktım.

Tanrım çok güzeldi ama burada duramazdım, olamazdı.

Arkasından gitmeye başladım, ileride ateşler çıkıyordu, koşmaya başladığında bende koştum, geldiğimizde ormanın bitişi ve toprak ve kayaların başlangıcı vardı.

İleride şapkalı tamamen siyahlar içerisinde biri vardı, ve kayalıkların üzerinde ateşler çıkıyordu.

Ormanlık alanda bir kaç ağaç yanmaya başlamıştı, mor saçlı olanın gözleri doldu, siyah giyinimli adama bakarak "yapma jay, beni öldürüyorsun" dediğinde siyah giynimli kafasını kaldırdı, ikizlermi?

İsmi jay olan "selam hoseok" dediğinde hoseok ağaçlara bakarak ağlamaya başladı "lütfen yapma" dediğinde jay "neyi yapmayayım, bunumu?" dediğinde bir ağaç daha yanmaya başladı.

Hoseok yere çökerek ağladı "beni öldürüyorsun yapma" dediğinde jay yutkunarak baktı "sürekli bunu demeyi kes hoseok, zayıf yerimden vurmayı kes" diyerek bağırdı.

Hoseok göz yaşlarını silerek "madem bukadar önemsiyorsun neden bunu yapıyorsun" dediğinde jay'in gözleri doldu "çünkü beni dışladı, beni kenarı attı, neden? Neden benide içine almadı?  Bana ızdırap çektirdi, şimdide ben o'na ızdırap çektiricem" diyerek güldü, kimden bahsediyordu?

Hoseok "böyle olmadığını sende biliyorsun, kaderimiz çoktan yazılmıştı" dediğinde jay gülerek baktığında alevler yükselmeye hayvanlar kaçmaya başladı, hoseok ağlayarak baktığında arkasında sular yükseldi.

Yangını söndürmeye çalışıyordu, jay gülerek "beni durduramazsın" dediğinde hoseok kalkarak jay'in ellerini tuttu "yapma, lütfen" diyerek kafasını omzuna koydu, jay yutkunarak kollarını hoseok'un etrafına sardı "sadece bu seferlik, bir dahakine bu asla olmayacak,sen her zaman zayıftın hoseok, benim karşımda şansın yok" dediğinde hoseok sıkıca kardeşine sarıldı.

Geri çekildiğinde jay geri giderek kayalıkların arasında kayboldu, o gidince eteşlerde gitmişti, hoseok ağaçlara bakarak ağlamya devam etti ve özürler diledi ,yanan dalları okşadı.

Elinde ışık çıktığında yanmış ağaçlara gönderdi ışığı, iyileşmelerine  yardım ediyordu.

Ne oluyordu ve burası cidden neresİydi?

Buna kitap yazmaz isem ölürdüm hoseok🤤🤤

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Buna kitap yazmaz isem ölürdüm hoseok🤤🤤

Buna kitap yazmaz isem ölürdüm hoseok🤤🤤

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Jay🤤

sope : violetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin