GİRİŞ: İLK İSYAN

210 10 5
                                    

Başlama tarihinizi rica edeyim

Keyifli okumalar 🌸

**

~O gün deniz, on üç kişinin kanıyla mühürlendi ve bir daha kendinden başka bir gücün girişine izin vermedi. Ta ki o güne kadar...~

Doğmak, yaşamak ve ölmek. Faniler için hayat üçe ayrılmıştır. İlki hayata gözlerini yeni açtıklarında, ikincisi büyümeye başladıklarında ve hayatta kalmaya çalıştıklarında, üçüncüsü ise yaşamlarının ölümle sonuçlanmasıyla biter. Normal bir faninin yaşam süreci bundan farklı değildir, farklı olanlar ise benliklerine aykırı olsa da fazlasını istemekten geri durmaz. Gücü bulduğunda onu son demlerine kadar hissetmek ister, güce hakim olmak ve her şeyin kendi kontrolü altında olmasını ister, sonucu ne olursa olsun hep ister.

Tarih bu zamana kadar hep olması gerekenden fazlasını isteyenlerin felaketleri ile dolu değil midir? İnsanoğlu ise bu tablodan ders almak yerine hep kendini tekrar eder. Bu yüzden tarih tekerrürden ibarettir derler...

Gözlerini hırs bürüyenler, sonumu getirmeye çalışıyorlar. Onların düşüncelerine göre sonum geldiğinde onlar ellerindeki güçlere güvenecekler, oysa en büyük darbeyi en çok güvendikleri güçten yiyecekler.

On dört kişi, birisi önde. Kendisine en çok güvenen, kendisini grubun lideri ilan eden kişi. Aceleci tavrı, bir an önce istediği şeyleri emek harcamadan elde etmeye çalışması, ileride ne olacağını ön göremeyen, en son bile lider olamayacak biri.

Dört kişi arkasında ve hepsi birbirinin elini tutmuş vaziyette, arkalarında yine dört kişi ve onların arkasında da dört kişi. İşte buradaki on iki kişi ise kendini yönetemeyenlerden oluşuyor. Hayatlarını başkalarının isteklerine, hayallerine kavuşmaları için basamak olarak kullanılmaya razı geliyorlar.

En sonda duran, ne yaptığının bilincinde olan ve gözünü hırs, korku, endişe bürüyen o kişi. Kendi dahil on dört kişiyi bir araya getiren, ne pahasına olursa olsun amacına ulaşmak isteyen ve bir isyanın, kıyametin başlangıcını doğuran biri...

Hiçbiri, birbirini gerçekten tanımazken uzun yıllar geri dönülemez bir felaketin başlangıcına sebep olmuşlardı...

Onları gördüğümden bir haber, koro halinde, gözleri kapalı ve kendilerinden emin bir şekilde ayini fısıldamaya başladılar.

Göz kapaklarımız ruhumuza itaatkâr hale geldiğinde,

Gökyüzü, ruhlarımızın varlığını hatırlar.

Fısıltıları, içinde durdukları denizi saniyesinde harekete geçirmeye yetmişti. Dizlerine gelen sular daha ayinin ilk satırlarında fokurdamaya başlamıştı.

Ellerimiz birbiriyle uyumunu sağlayabilirse,

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Ellerimiz birbiriyle uyumunu sağlayabilirse,

Ruhlarımızın keşfi başlar.

Güç, ruhumun en büyük itaatkarcısı olarak eksenim etrafında dönmeye başladığında,

Bedenim, ruhumun hizmetçisi rolünü üstlenir.

Deniz kendini hiçbir yere sığdıramıyormuş gibi taşarken onlar birbirlerinin ellerine daha sıkı tutunmaktan başka hiçbir şey yapamadılar. Eğer içlerinden biri dahi suyun gücüne yenik düşerse her şeyin olması gerekenden daha kötü olacağını ve onların tahmin dahi edemedikleri şeyleri biliyordum.

Bedenleri ahenkli bir şekilde suyun içinde dönmeye başladı. Bedenleri hareket ederken az önce bedenlerinden ayrılan ruhları denizin içinde sabit bir şekilde durmuş ve bedenlerin onlara itaat etmesini izliyorlardı.

Gecenin karanlığı,

Okyanusun ıssızlığında kendini boğmaya başlar.

Gökyüzü mavisi hiç olmadığı kadar koyulaşıp kendini tam bir zifiri karanlığa teslim etmişti.

Gözlerimiz görülmeyeni görmeye çalışmalı ki,

Sözlerimiz, dudaklarımızda hayat bulsun.

Bu satırlarda herkes gözlerini yavaşça açarken, ruhları tekrar bedenlerinin içinde yer edindi. Bu sefer ayine devam eden bedenleri değildi de ruhlarıydı.

Yeraltından gökyüzüne doğru uzanan ışık huzmeleriyle birlikte,

Gökyüzü, yıldızlarını hizmetimize sunsun.

Birbirlerine yapışık halde olan ellerinden, gökyüzüne doğru, gecenin hapsolduğu karanlığa inat beyaz bir ışık huzmesi uzanmaya başladı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Birbirlerine yapışık halde olan ellerinden, gökyüzüne doğru, gecenin hapsolduğu karanlığa inat beyaz bir ışık huzmesi uzanmaya başladı.

Yer yüzü suları bizi bozguna uğratmayarak ruhlarımıza eşlik ettiğinde gökyüzü yeryüzüyle buluşsun.

Ve işte o an, ayin yapılan deniz dışındaki dünya da bulunan sular dalgalanmaya, kendini arttırmaya ve bir canlının dahi dayanamayacağı bir sıcaklığa ulaşmaya başladı.

Evren fısıldayışlarımızı dikkate aldığında,

Fısıltılarımız en büyük çığlıklarımız olacak.

Fısıltılarını onlar duymakta zorlanırken evrende duyulan en büyük çığlık, dudaklarından çıkan sözler oldu.

İlahi güç, kapısını fısıltılarımıza araladığında,

Aralanan kapılar bize yeni hayatlar verecek.

Amaçları en başından beri sahip olduğum benliğime girmek ve benliğimi benden çalmaktı.

Ve ilahi gücün ruhu, bedenlerimizde yeniden hayat bulacak.

Son sözleri bunlar oldu, amaçlarına ulaşmaları için gereken son sözü içlerinden biri hariç herkes söyledi. O biri ise hepsinin sonunu getirmesi için yeterli olanı yaptı ve ayini bilinçli bir şekilde yarım bıraktı...

...

Bu bölüm geçmişten bir kesitti, bunu kitabın sonraki bölümlerinde tekrar okuyacağız ve bu ayinin asıl gerçekleşme sebebini öğreneceğiz.

Şimdiden hikayeyi bırakmadan bir şans vermenizi istiyorum. Keyifli okumalar çiçeklerim 🌸

İnstagram: boring._life
                      gaco.ffcial

GÖZYAŞINDA AÇAN ÇİÇEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin