aşk aptallıktır, aptal insanlar aşık olur.

36 4 0
                                    

Omzumda hissettiğim öpücükle gözlerimi araladığımda Bright'la göz göze gelmiştim. Bir şeylerin eskiye dönüyor olması beni mutlu etmişti. Bu olayda kaybetmekten en çok korktuğum kişi Bright'ı. Olayların aslını bilmeden önce de Bright'ı. Tamam belki bi ara gözüm dönmüştü ama bunun böyle olması bi açıdan normaldi.

Kanada beni boğuyordu. O ev, tüm geçmişim. Çünkü o evde hiç bir zaman mutlu bir anım olmamıştı. Her gün babamın bir nevi psikolojik şiddetine maruz kalmıştım.

Oyuncaklarla oynardım ve bana biraz büyü Metawin. eğer böyle oyun oynamaya devam edersen annenin intikamını nasıl alacaksın? derdi. O zamanlar henüz 7 yaşındaydım. 7 yaşındaki bir çocuk tabii ki oyun oynamalıydı.

14-15 yaşlarımda tabii ki bende aşık olmak istemiştim. En azından aşkın kötü bir şey olmadığını kendime kanıtlamıştım. Biraz mutlu bir hayat yaşamalıyım diye düşünürken yine babam araya girmişti. Aşk aptallıktır Metawin, anneni görmedin mi? Bir aşk uğruna öldürüldü. Demişti. Ondan sonra plan yapmıştım. Eğer annem aşk uğruna öldürüldüyse bende o adamın çocuğu var mı araştırıp bana olan aşkı için öldürürüm onu demiştim. Bunu babama anlattığımda tüm hayatı boyunca bunu beklemiş gibi Bright'ı bilgilerini atmıştı bana. Kendimi hazırlayıp 20 yaşında Tayland'a gitmem tabii ki bir plandı ama aşık olmak ne demek bilmediğimden planlarım arasında ona aşık olabileceğimi düşünmemiştim.

"Ne düşünüyorsun?"

Dedi Bright. O sırada düşüncelerimden ayrılmış, bi anda bir yalan uydurmuştum.

"Amy'i. Saat 10 olmuş nasıl çığırmadı onu düşünüyordum."

Dediğim an kapı açılmıştı. Halbuki gerçekten düşünmemiştim bile.

"Seni duydum Metawin."

Gözlerini kısıp yüzüme dikti. Amy'de kapıyı tıklatayım, aman müsait değillerdir düşüncesi yoktu. Bunun intikamını da alacaktım tabii. Zamanı gelince.

"Neyse, ben hastaneye gideceğim. Haber etmek istedim."

"Bende geleyim. İki dakikaya hazırlanırım."

Yatakta doğrulup dolabıma giderken Amy'nin sesi durdurmuştu beni.

"Yok yok. Ben gidip geleceğim."

"Eğer Metawin yaralı diye istemiyorsan ben geleyim seninle."

Dedi Bright Amy'nin ısrarına karşı. Sanki kendisi yaralı değildi.

"Ya siz iki erkek hayatınızda hiç regl oldunuz mu acaba? Ne yapacaksınız doktor ne dese anlayacaksınız sanki? Gelmeyin be! Gidiyorum ben!"

Kendi kendine sinirlenip çıktığında peşine gitmek istedim ama ben gidene kadar taksiye binmiş ve mahalleden uzaklamıştı. Hangi ara aklına gelmişti de hastaneye randevu almıştı bilmiyorum ama ikimizinde haberi yoktu bundan.

Bright kucağında Ame ile yanıma geldiğinde ilacımı da getirmeyi unutmamıştı.

"First nerede? Ne zaman gelmiş Ame bize?"

"Dün getirecekti. Bugün işleri var diye. Büyük ihtimal dün getirdi Ame de haber vermedi bize. Odaları karıştırırken buldum."

Ame Bright'ın kucağından atlayıp benim kucağıma geldiğinde Bright'a dil çıkardım.

Bir kaç hafta önce Ame biz Kanada'dayken en çok kimi özler iddiasına girmiştik. Bir saniye dolmadan kucağıma geldiğine göre tahmin ediyorsunuzdur kazananı.

"Ame bize bir şeyler hazırlamış mıdır?"

Bright kendi kendine söylendiğinde kıkırdadım. Biraz rahatsızım diye sürekli yaptığı çorbadan yapmıştı. Tüm öğün çorbada yemiştik ama hayatta sırf aç kalmayalım diye yemek yapıp hastaneye gitmezdi. Yemek yapmaktan nefret ediyordu.

"Hazırlamamıştır. Güncel tost hayatımıza geri döndük diyebiliriz."

"Yine mi ben yapacağım?"

"Senden başka mutfağa giren yok. Tabii ki sen yapacaksın. Değil mi bebeğim?"

Ame'in kollarından tutup mimik yaparken, sesimi inceltmiştim ondan ses çıkıyormuş gibi yapmak için.

"Evet, çok haklısın biz yumurta bile kırmayı bilmiyoruz."

Aslında ikimizde öğrenme zahmetine girmemiştik. Zaten birimiz oturup ev hanımı olmayacağından, yine de öğrenme zahmetine girmiyorduk.

Bright oflayarak ayaklandığında Ame'le biraz vakit geçirmiştik. O benim kucağımda uyumuştu ve bende tüylerini sevmiştim. O zamana kadar Bright bir şeyler hazırlamış Amy'de eve dönmüştü.

"Aç mısın? Bir şeyler yemeyecek misin?"

"Hayır, biraz dinleneyim. Gelirim sonra yanınıza."

Amy eve döndüğünde sadece geldiğinde konuşmuştuk ve gelişinin üzerinden 5 saat geçmişti. Odasından çıkmamıştı. Çıkmaması imkansız gibi bir şeydi zaten.

O yüzden karar verip odasına doğru adımlamış. Tıpkı onun yaptığı gibi odasına dalmıştım.

Ağlıyordu.

Yıllar sonra ilk defa ağladığını görüyordum.

"Neyin var senin? Neden ağlıyorsun? Amy, eğer hastanede kötü bir şey öğrendiysen hemen söyle bana."

Gözyaşlarını silmeye çalışıp yalandan gülücük koydu yüzüne. İsterse çok iyi oynasın ben yine de anlardım üzüldüğünü.

"Yok bir şey, odayı toparlarken gözüme toz kaçtı. Uzun zamandır süpürmemişim odayı."

Uzun zamandır dediği zaman maksimum üç gündü. Bu bahaneyle beni kandırmaya çalışıyordu. Kapıyı kapatıp içeriye girdiğimde yanıma çektim Amy'i.

"Ne oldu? Bir şey mi dedi doktor? Kötü bir şey mi oldu?"

"Yok bir şey. Diyorum ya toz girdi gözüme."

Bir kaç defa daha ısrar etsem de beni geçtirmiş, ne olduğunu söylememişti.

————-
merhaba bölümü depremden önce yazmış, deprem günü yayınlamak istemiştim ama fırsat olmadı. kontrol etmiyorum pek yazdığımı zaten fic bitince kontrol edeceğim sanırım. fic 30 bölümü görür gibi gözüküyor umarım seversiniz🙏🏻

what's wrong, brightwin.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin