*Boş yapmıyorum, devam:)
Sonunda bir daha onu görmeyeceğim diye düşünürken sınıfa girer giymez ikisini yan yana oturmuş gülüşürken buldum. Çok önemsemeyerek -yani önemsememeye çalışarak- yerime geçtim. İster istemez gözüm onlara kayıyordu, ne konuştuklarını çok merak ediyorum! Bu çocuğun bu sınıfta ne işi var, sabah geldiğinde başka sınıftan gelmiş gibiydi?! Bir anda Emir de bakışlarını bana çevirince önüme döndüm. İlgilenmiyormuş gibi durmaya çalıştım tabi yine beceremedim. Tekrar oraya doğru döndüm, tepkisini merak ediyordum. Sena hala bir şeyler anlatıyordu ama Emir bana bakıp sırıtıyordu. Kaş göz hareketleriyle önüne dönmesini söyledim, çok da anlamamış gibiydi. Sanırım bunları sadece kızlar anlıyordu. Sena da bana doğru döndü ama bu sefer gülmüyordu. Sinirliydi ve nedeni bendim sanırım... Emir'in suratına doğru elini salladı."Neyin var senin?" "Yok bir şeyim, yorgunum biraz o kadar." Kafasını sıraya koyup uyumaya başladı. Az sonra sınıfa hoca geldiğinde tekrar doğruldu...
Zil çaldığında Sena yerinden kalktı ve Emir'i de kaldırmaya çalıştı ama yorgunum diyerek tekrar kafasını sıraya gömdü. Sena da bir yandan bana bakarak sınıftan çıktı. Gözümü devirip ben de ayağa kalktım. Emir uyanmadan sınıftan çıksam iyi olur, başıma bela almak istemiyorum. Ama birden aklıma cüzdanımı da almam gerektiği geldi, burada nasıl tiplerin olduğu belli olmaz sonuçta. Çantamı açıp bir süre karıştırdıktan sonra çantanın en dibinde cüzdanı buldum, hep mi böyle olur ya? Kafamı kaldırınca Emir'in sırasında olmadığını fark ettim, daha iyi işte umarım bir daha hiç karşılaşmayız. Kapıdan çıktığım anda Emir'i karşımda gördüm ve hayallerim yıkıldı. Bu sefer gayet ciddiydi."Benden mi kaçıyorsun sen?" "Hiç de bile, ne-neden kaçayım ki?" "Bu arada evet, bu sınıftayım. Sena gelmemi isteyince kıramadım gittim müdürle konuştum." Yanına yaklaşarak gülümsedim."Öyle mi, ne mutlu size! Umarım hep böyle mutlu olursunuz, nikah şahidi filan gerekirse hep buradayım ben, unutma OLUR MU?" Arkamı dönüp gittim, aklımdan geçenleri nasıl benden bile önce anlıyordu bilmiyorum? Kolumdan tutup çekince durmak zorunda kaldım."Ne var?!" "Hep aynı şeyleri demek zorunda mısın, neden zoruna mı gidiyor kıskanıyor musun?" "Ne kıskanacağım ben sizi ya, mutlu olun diyorum." "BİZ!" Herkes bize döndü, çok fazla bağırmıştı. Bende alışkanlığımdan dolayı çevredekilere ölümcül bakışlar attım. "Sevgili değiliz!" Daha sessiz bir şekilde cümlesini tamamladı, hızlıca kolumu çektim. "Daha iyi ya işte aranızı da yaparım zaten sena dünden razıdır." "Ne diyorsun sen ya, biz 4 yaşımızdan beri arkadaşız. Benim hakkımda böyle düşünseydi söylerdi." Bu sefer güldüm."Kör filan mısın sen? Daha bugün tanıdım sizi ama seni sevdiği çok belli! İstersen git sor, cevaplamasına gerek yok. Kekelemeye başlarsa zaten cevabını aldın demektir." Hızlıca ilerledim bu saçma sohbet hemen bitmeliydi. Cidden onu sevdiğini anlamamış olması imkansızdı, sanırım yani...
Zaman geçti okul bitti ama benim yapmam gereken işler vardı, 2 haftalık raporumu bir türlü teslim edememiştim.Ne zaman gitsem müdür veya müdür yardımcıları odalarında olmuyordu. Okul zaten geç bitiyor birde üstüne uzun bir süre onları bekledim, sonunda müdür yardımcılarından biri geldi raporu verip gittim. Okul kapanmıyordu çünkü devam eden kurslar vardı, dışarı çıktım hava kararmaya başlamıştı. Tam eve doğru yola çıkacakken okulun arka tarafında adım sesleri duydum, oraya doğru ilerledim. Kendimi korku filmlerindeki kızlara benzettim ya, gitmemesi gerektiği halde inadına sese gidip geri dönemeyen şu saf kızlara... Ama ben başımın çaresine bakabilirim, herhalde yani...
*Bitti, nasıl olmuşşş:)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buraya Kadar
ChickLitNadir bulunan bir bitki vardır, şans getirdiği için herkes onu bulmayı ister. Üstelik görünüşü de çok narindir. Bende belki o diğer normal insanlar gibiydim ama artık o bitkiyi aramaktan bıkmıştım ve daha iyi bir şey yapmaya karar verdim, nadir olma...