(Önceki bölümlerde okumayanlar için bir bilgi;
Bu bölüm 9. Bölümün Emir Yılmazın ağzından yazılmış versiyonudur. Okumanızı öneririm:)Koca bir hafta nasıl geçti hatırlamıyorum bile... Sanki bir anda yanıp kül oldu. Ne kadar istemesem de idam günüm gibi beklediğim balo günü geldi, yani biraz geç haberim oldu ama...
Sabah telefonumun çalmasıyla gözlerimi açtım, bir süre sesin telefonumdan geldiğini anlayamadım bile. Elimi yanımdaki masaya atıp telefonumu elime aldım, kim olduğuna bakmaksızın açtım. "Evet?" Karşıdan bir gülme sesi geldi. Yüzümü buruşturdum bu beni rahatsız etmişti. "Sen hala uyanamadın mı uykucu?" "Sena? Hayır ama neden uyanmam gerekiyor?" Kafam çok karışıktı zaten, bir de üstüne dün çok geç yatmıştım. Yerimde doğrulup alnımı ovuşturdum. "Baloyu unuttun değil mi?" Bir anda 'balo' kelimesini duyunca beynimden vurulmuşa döndüm. "Bugün müydü o ya?" "Evet, Emir. Bugündü o." Derin bir nefes verdi. "Üzgünüm, tamamen aklımdan çıkmış. Sen hazır mısın?" "Henüz değil. İyiki erken aramışım, bu ihtimal aklıma gelmişti." Hafifçe güldü. "Hadi, hazırlanmaya başla. Yoksa geç kalacağız." "Tamam, kapatıyorum." Telefonu yatağa fırlatıp derin bir iç çektim. Tam da günüydü,yataktan çıkasım bile gelmiyordu. Kalkıp hızlı bir duş aldım ve gardırobu açıp bir takım elbise seçtim. Zaten neredeyse hepsi birbirinin aynısıydı... Saçımı kurutup giyindim. Hafif nemli kalmıştı ama böyle daha iyi görünüyordu. Bu yüzden ellemedim. Koluma saatlerinden birini taktım ve işte, hazırdım. Senanın aksine hazırlanmam çok kısa sürmüştü. Eminim en az 4 saattir hazırlanıyordur, ne çile ama. İyi ki kız değilim...
Böyle şeyleri genelde çok önemsemedi bense boş iş olarak görüyorum. En azından 4 kişi gideceğiz. Ne zaman Sena ile baş başa bir yere gitsem boğuluyormuşum gibi hissediyorum. Yakın olmayı seven biri ama ben öyle şeylerden hoşlanmam hemde hiç... Dolabımdan bir ayakkabımı da çıkarıp aşağıya geçtim. Ayakkabımı giyip telefonumu elime aldım. Senaya yazmam gerekiyordu. 'Hazır mısın?' Girmişken diğer mesajlarımı da kontrol etmek istedim ama o an kısa süreli bir şok geçirdim. "Siktir..." Sena yerine Nilsuya yazmıştım mesajı! Evet, hata yapmam çok bir sıkıntı değildi, özür dilemem yeterdi ama bu mesajı görse kırılması muhtemeldi. Bana Senayla gitmemi söyleyen oydu ama yüzünü görünce sanki buna üzüldüğünü hissediyordum. Hemen girip mesajı sildim ama kahretsin ki görmüştü. Olabildiğince içten bir özür diledim ve o da önemli olmadığını söyledi. Ama öyle olmadığına bahse girebilirim...
Olanı unutup bu sefer aynı mesajı Senaya attım. Bu sefer ona attığımdan emin oldum. Mesajımı hemen gördü. "10 dakikaya hazırım." "O zaman yola çıkıyorum ben, sen konum atarsın." Senanın evinin yerini biliyordum tabiki ama evinde olmadığını biliyorum. Ya bir kuaför ya da butiktedir...
Tahmin ettiğim gibi bir kuaförün önüne gelmiştim, içeri gitmek istemedim. Arabadan çıkıp cama doğru yaslandım. Kuaföre doğru bakıp kapıdan Senanın çıkmasını bekledim. Çok sürmeden kapıda belirdi, yerimde doğruldum. Şaşkınca ona baktım, cidden çok güzel olmuştu. Yüz ifademi olabildiğince sade tuttum ama yine de anladığına emindim. Gülümseyip yakamı düzeltti. "Nasılım sence?" "Çok güzel olmuşsun... Yani yakışmış sana." Hafifçe kıkırdadı. "Sende çok yakışıklısın Emir ve saçların da güzel olmuş." Ellerini yakamdan çekip saçımı okşadı. Bu durumdan kurtulmak için biraz geri çekildim. Yapma şöyle şeyler, gidelim hadi." "İyi peki, peki..." Arabaya biner binmez olabildiğince hızlı sürmeye başladım. Olması gerekenden geç çıkmıştık ve bir de baş başa kalmak... Biliyorsunuz işte. Arabayı sürerken gülümseyerek beni izlediğini fark ettim." Neden gülüyorsun, komik mi duruyorum?" Alaycı bir biçimde sordum. Tekrardan kıkırdadı. "Hayır, sadece gözlerimi senden alamıyorum..." Gülümsedim. Her zamanki Sena, şaşırtmadı... Bir şey söylemeden sürmeye devam ettim. Çok geçmeden vardığımızda gördüğüm ilk boş yere durdum. Biz ilerlerken arkadan Kaan'ın arabası yaklaştı ve arabanın yanına durdu. Biraz olsun rahatladım, en azından artık yalnız değiliz. Arabadan inen Nilsu'yu gördüğümde bir süre gözlerimi ondan alamadım. Ama kahretsin ki ondan uzak durmalıydım, bunu isteyen oydu. Başka yerlere bakmaya çalıştım, bence gayet başarılıydı. Önce Kaan'la el sıkıştık, cidden aramızda bir erkek olması ve onun Kaan olması bana ayrı bir rahatlık verdi. Ardından Sena'ya döndü. "Hanımefendi, tanışıyor muyuz?" Karşılıklı gülüştüler, Kaan uzanıp elini tuttu ve hafifçe öptü. "Bu ne güzellik böyle, gözlerimi kamaştırıyor resmen." Her zamanki Kaan, asla şu çapkınlığından vazgeçemiyor... Sena da bundan hoşlanmıştı, kısa bir süre daha (bana göre boş olan) sohbetleri devam etti. Üzerimde Nilsu'nun bakışlarını hissettiğimde içimi bir ürperti sardı. Kendime hakim olmam gerekiyordu, hafifçe boğazımı temizledim. Kaan bunu anlamış olucak ki eliyle masaları gösterdi. "O zaman şöyle geçelim." Rahatlama hissiyle hızlıca yürüdüm, bacaklarımı hissetmiyor gibiyim ama sanki daha çok ruhum kayıp düşüncesi içindeyim. Zaman geçtikçe masalar doldu ve eğlence başladı. Müzik sesi resmen beynimde yankılanıyordu. Arada bir Sena bana dönüp bir şeyler söylüyordu, bende başımla onu onaylayıp hafifçe gülümsüyorum. Cidden bu çok yorucu olmaya başladı. Kaan genelde bir şeyler içmekle ilgileniyordu, umarım sarhoş filan olmaz... Kısa bir aradan sonra çiftlerin dans etmesi için hafif bir müzik çaldı. Herkes bu anı beklermiş gibi sahneye indi, bense ikinci bardağımı bitirmiş sıkıntıdan patlamak üzereydim. Gözlerim Nilsu'ya kaydı, bana arkası dönüktü. Bende fırsattan istifade onun güzelliğini inceledim. Üstündeki mor elbise ona tamamen oturmuştu, bunu tamamlayan beyaz ayakkabıları da fazlasıyla narindi. Özenle yapılmış topuzu hiç abartılı değildi, Senanınki aksine... Bir anda bana doğru dönünce gözlerimi piste çevirdim, umarım ona baktığımı fark etmemiştir. Aptal Emir. Bir anda Sena kolumdan tutunca ona döndüm. "Hadi Emir, gel dans edelim." Kolumu hafifçe çektim. "Hiç modumda değilim Sena, bu seferlik pas geçiceğim." Direkt hayır demek fazla kaba olurdu, sonuçta baloya onunla geldim ama teknik olarak bu onunla dans etmek zorunda olduğum anlamına da gelmez. Benden yüz bulamıyınca başka bir erkeğin yanına gider diye düşünmüştüm ama oturmaya devam etti. Bu kız cidden bana mı aşık? Onun bu halini görünce dayanamayıp elimi uzattım. "Tamam, gel hadi." Gülümsedi ve elimi tuttu, birlikte piste doğru inerken gözlerim Nilsu'ya kaydı. Cidden onunla dans edebilmek için çok şey verebilirdim. Ellerimi Senanın beline koydum, o da çoktan ellerini omuzlarıma koymuştu. Bizden sonra Nilsuyla Kaan da piste indi, niyetinin ne olduğu rahatça anlaşılıyordu. Bilerek yanımıza geldiler ve hızlıca geçip gittiler. Birden, sadece çok kısa bir an Nilsuyla göz göze geldik. Onunla dans etmek istiyorum ama hayır, lanet olsun. Ona yakın davranamam o kadar!

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buraya Kadar
ChickLitNadir bulunan bir bitki vardır, şans getirdiği için herkes onu bulmayı ister. Üstelik görünüşü de çok narindir. Bende belki o diğer normal insanlar gibiydim ama artık o bitkiyi aramaktan bıkmıştım ve daha iyi bir şey yapmaya karar verdim, nadir olma...