*Son bir umut;
-Umarım...
(Bu yukarıdaki açıklama gibi birşeydi ama bir kaç bölümde var yazdım:)İçten içe kafayı yedim, düşünmekten önümü göremiyordum. Artık bunu kaldıramayacağımı hissettiğimde sessizce konuştum. "Emir" Adı ağzımdan çıkar çıkmaz ağlamaya başladım, bana şaşkınca bakarak omzuma elini koydu. "Nilsu, neyin var?" "B-ben çok kötü bir şey yaptım." "Tamam, sakin ol. Yavaşça anlat, ne yaptın?" "Ben...ben..." Gözlerimi sıkıca kapatıp fısıldar gibi söyledim. "Ben cesede dokundum..." "Ne?!" İkisi aynı anda bağırmışlardı, daha da kötü hissettim. "O an aklım başımda değildi, ben... sadece nabzına bakmak istemiştim." "Allah kahretsin!" Emir'in bağırmasıyla ister istemez suçluluk duygusu bedenimi kapladı. Üstüne basarak söylüyorum'Ben tam bir aptalım!' Aklımdan ne geçiyordu ki?! Kaan ayaklandı. "Yürü Emir, aşağıya inelim birileri var mı diye bakalım!" Birlikte aşağıya indiler, bende olduğum yerde düşüncelerim ve pişmanlıklarımla baş başa kaldım.
Bu yaşadıklarımızın sebebi bendim ve her zamanki gibi şanssızlığım üstümdeydi. Cesedi benim görmem gerçekten çok büyük şanssızlıktı ama ona dokunmam tamamen benim hatamdı. Arkamdan gelen seslerle düşünmeyi bıraktım ama arkamı dönmedim, bu oydu. Okuldaki gizemli katil, sesinden tanımıştım belki de orada kendimi savunmasam beni de o kız gibi... düşünmesi bile başımın dönmesine sebep oluyor!!!
"İtiraf etmeliyim, senin yaptığını herkes yapamazdı. Mantıklı bir hareketti ama elimden kurtulman benden kurtulduğun anlamına gelmez, hayatını mahvetmek için seni tutmam gerekmiyor. Bak, kim bilir şuan arkadaşların ne durumda? Hepsi senin için, senin için çırpınıyorlar! O cesedi görmen ne kötü şans ne de tesadüftü. O cesedi ben istediğim için gördün ve şunu bilki bu daha başlangıç..." Artık ağlamıyordum, sonuçta bu hiçbir işe yaramıyordu ama cümlesi bitince gözümden bir damla yaş düştü. Nedenini bilmiyorum ama sesinde bir rahatsızlık, bir pişmanlık duygusu var gibiydi. Bunu önceden de farketmiştim, koridorda... Kaçmamam için beni sıkıca tutması gerekirken sadece tek eliyle belimden tutması da beni şüphelendirmişti. "Kimsim sen?" Aklıma gelen ilk soru bu olmuştu. Ama cevap gelmedi, yavaşça arkamı döndüm. Kimse yoktu, gitmişti. "Neredesin?" Yine ses yoktu, ayağa kalkıp üst katlara doğru bağırdım. "Benden ne istiyorsun bilmiyorum ama onu alamayacaksın çünkü daha yüzünü gösteremeyecek kadar korkaksın!" Birden Emir konuşunca korktum. "Ne diyorsun sen Nilsu, kiminle konuşuyordun?" "Hiç, kendi kendime..." "Biliyor musun, yalan söylemeyi hiç beceremiyorsun." "Beni boşver cesedi ne yaptınız?" "Etrafta kimse yoktu, boynunu ve bileklerini olabildiğince sildik. Nereye dokunmuştun?" "Boynuna..." "Ben de öyle düşünmüştüm" Bir süre sessizce durduk sonra ben konuştum. "Emir belki de benden uzak durmalısınız, sen ve kaan." "Neden diye sormalı mıyım?" "Çünkü sizi de buna bulaştırmak istemiyorum. Sizi seviyorum ve başınıza bir şey gelirse-" "Eğer bizi seviyorsan kalmalısın Nilsu, yanımızdan ayrıldığında başına bir şey gelirse diye endişeleniyorum." "Bende artık siz benim yanımda oldukçe korkacağım." "Neden, neden birden bu fikir aklına geldi?" "Zamanı gelince açıklarım ama şuan olmaz..." "Şimdi söyle Nilsu, ne oldu ben mi sana bir şey yaptım?" "Hayır Emir, seninle bir alakası yok. Benden uzak durmalısın kendi iyiliğin için." "Ben kendimi düşünmüyorum artık." "Ama düşünmelisin! Kendin için değilse ailen, arkadaşlarin için ve bizim için..." Bir süre durup devam ettim. "Başım belada, nedenini hala bilmesem de biri bana oyun oynuyor. Bugün beni yaralayan kişi de buydu, eminim! Üstelik cesedi benim görmem de önceden planlanmıştı ve az önce konuştuğum kişi de-" "Oydu!" Hafifçe başımı salladım. "Oydu! Ne dedi sana, bir şey yaptı mı?" "Hayır ama sanırım herşey burada bitiyor..." "Yanılıyorsun ben yanında olduğum sürece seni koruyacağım, yemin ederim sana hiçbir şey olmayacak!" "Bak,Emir! Hislerini çok iyi anlıyorum beni korumak istiyorsun ama ben kendi canım için seni tehlikeye atamam. Özellikle de beni korumak isterken başına bir şey gelirse kendimi asla affedemem. Çünkü biz..., biz arkadaşız Emir. Birbirimizin yanında olacağız ama böyle bir durumda... başka seçenek yok." "Tamam, bir süre senden uzak durucam hatta senle konuşmayacağım ama sen istemesen de ihtayıcın olduğunda senin arkanda olacağım." " Teşekkür ederim." "Neyse sınıfa gidelim mi?" "Olur." Sınıfa doğru yürüdük, yine derse geç kalmıştı. Ama bu hoca biraz insaflıymış, en azından derse aldı. Yerime geçip oturdum, Kaan da buradaydı. Bana bakıp gülümsedi,bende ona karşılık verdim. Gözüm Emir'e kaydı, defterini karalıyordu. Kaan içimdeki endişeyi anlamış gibi konuştu. "Geçecek hepsi, sabret." Önüme dönüp iç çektim. "Umarım" dedim içimde kalan son umut kırıntılarıyla...Bitti baya geç oldu pardon:')

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buraya Kadar
ChickLitNadir bulunan bir bitki vardır, şans getirdiği için herkes onu bulmayı ister. Üstelik görünüşü de çok narindir. Bende belki o diğer normal insanlar gibiydim ama artık o bitkiyi aramaktan bıkmıştım ve daha iyi bir şey yapmaya karar verdim, nadir olma...