0:3

184 28 24
                                    

Minho'dan

Karşı kapıdan yani onun evinden ses gelince hemen sıçradı Jisung. Ben daha ne olduğunu soramadan kapıya koşmuş ve delikten bakmaya başlamıştı. Neden şaşırıyordum ki?

"Sıçtım, sıçtım, sıçtım olamaz ya of nasıl unuturum." Panikle kendi kendine sayıklamaya başladı. Yine bir krizin eşiğinde olduğunu düşündüğüm için korkuyordum. Geçirdiği krizler hafife alınabilecek şeyler değildi.

Onu kollarından tutup kendime çevirdim ve yüzüme bakmasını sağladım. Tir tir titriyordu. "Jisung, ne oldu? Neyden korkuyorsun?" diye sordum. Aslında tahminim vardı. Sadece yanılmayı istiyordum.

O bana cevap veremeden binadan birkaç küfür sesi duyuldu ve kapım yumruklanmaya başladı. Her geçen saniye Jisung daha da bayılacak gibi oluyordu. Anlamıştım. Büyük ihtimalle bir bahane bulup gelmişti ve ona verilen sürenin sonuna gelmiştik. Yanılmamıştım işte.

Zaten hayat ne zaman benim lehime olmuştu?

"Öleceğim, öleceksin, öleceğiz. Bittik." Diye sayıklamaya başladığında küçük kalmış bedenini kucağıma aldım ve odama götürdüm. Bu da neydi böyle?

Elim sırtındaydı ve elimin altındaki pürüzlü deri beni korkutuyordu. Anlayabilmek için elimi hafifçe hareket ettirdim ve o anda Jisung acıyla gözlerini kapattı. Hemen elimin hareketini kestim ve odama girdiğimde onu yatağıma bıraktım. Onu biraz da olsun rahatlatmak için elimi karnına koyup konuşacaktım ki acıyla inledi. Elim neresine değse acıyla inliyordu. Tanrı aşkına, bu çocuğa ne yaşatıyorlardı?

Tanrım, ne olur beni haksız çıkart. Tahminlerim bir kez olsun yanlış olsun.

"Hassiktir. Bir de bu var- Ah." Yüzü bembeyaz kesilmişti ve ne yapacağımı bilmiyordum. Hayatımda ikinci defa biri için korkuyordum ve önceki gibi kaskatı kesilip kalmıştım. Ailesinden zerre korkum yoktu. Tek korkum ona yapabileceklerini hayal etmekti. Yakalanırsak bana ne olacağı umurumda değildi. Ama ona yapabilecekleri umurumdaydı. Bu küçücük bedene olacak herhangi bir şey onu öldürebilirdi. Sekiz yaşındaki bir çocuğun bedeni kadar kırılgandı o.

En sonunda aklım başıma geldiğinde onu tuttum ve kararlı bir şekilde yineledim.

"Jisung, bir daha sormayacağım. Neyin var? Neyden korkuyorsun?" Kapıyı yumruklayan kimse artık ses gelmiyordu. Sanırım rotayı değiştirmişlerdi. Bu iyi miydi, kötü müydü?

"Neyim var diye sorarsan cevabım neyim yok ki olur. Neyden korkuyorum diye sorarsan ise cevabı az önce kapının önünde duruyordu." Haklılığı canımı yakmıştı. Korkulacak çok şey vardı ama ebeveyn, bunlardan biri olmamalıydı. Kafamdaki ses söyleyene bak dediğinde onu susturdum.

Ve yine hayat benim aleyhime işliyordu. Yine ve yine tahminlerim tutmuştu.

Ne yapmışlardı bu çocuğa böyle?

***

Yazar'dan

Minho istediği cevabı alamadığı için sorgulayan gözlerle Jisung'a bakmaya devam ediyordu. Onun vazgeçmeyeceğini anlayan Jisung ise ilk defa birine yaralarını göstermeye karar verdi. Karşısındaki kişi ne kadar güvenilirdi bilmiyordu ama o kapı yumruklandığında korkusuna yenik düşüp onu teslim etmediyse şu an güvenebileceği ilk kişiydi.

Gösterecekti ona, anlatacaktı. Hayır, bunu ilgi için yapmıyordu. Artık içini dökmeliydi yoksa içine attıkları bir gün onunla birlikte patlayacaktı.

Why Don't You Protect Me? 'minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin