0:5

153 22 9
                                    

önceki bölümleri okudum da... yazdığım yazıya sokayım. *buna hala katılıyorum update*

Jisung'dan

Yaklaşık on dakikadır telefonum ile bakışıyordum. Onunla buluşup her şeyi anlatmak istiyordum ama buluşmam çok zordu. Okulu eksek her gün okulu arayıp orada olup olmadığımı kontrol eden bir annem vardı. Okul dışı için ise izin almam imkansızdı.

Bıraktığım notu okudu mu bilmiyordum, umarım başkası okumamıştır... Neden yazmıştım bilmiyordum. Okulda da söyleyebilirdim onları ama aklıma gelmemişti işte. Kağıdın arkasına ne olur ne olmaz diye numaramı da yazmıştım ve notu onun okuduğunu on dakika önce çalmaya başlayan telefonumdan anlıyordum. Ama çıkamazdım ki!

Gidip annemin isteklerini yerine getirirsem yarın cumartesi olduğu için izin verir diye düşünüyordum çünkü yarın babam ile 15. yıl dönümleriydi ve yalnız geçirmek için her şeyi yaparlardı. Ben de o anlarda evde olmamak için...

Bu fikirle yatağımdan kalktım ve salona gittim. Umarım şu an diğer kişiliğindedir diye geçirdim içimden. Aksi takdirde hem aşağılanacaktım hem dövülecektim. Annem oturmuş bir dizi izliyordu ve dizideki sahne güzel bir sahne olduğu için keyfi yerindeydi. Masum bakışlarından anladığım şey ile derin bir nefes verdim.

"Anneciğim..." eğw, neler diyordum ben böyle. Kafasını mutlulukla bana çevirdi ve "Jisungie..." diyerek yanıma oturdu. Annemdeki kişilik bozukluğu sayesinde şu an beni gerçekten oğlu gibi görüyordu. Ama ben izni yarın için alırsam yarın kişiliği değişebilir ve bana kötü şeyler yapabilirdi. O yüzden iznimi bugüne almalıydım. Garanti olmalıydı. Bir saat sonrası bile belli değildi bu kadının ve eğer o nereye gittiğimi anlarsa Minho'ya da zarar verebilirdi.

Yüzüme sahte bir gülümseme takındım ve suyuna gitmeye çalıştım. "Anneciğim, biliyorsun ki bur sıralar çok yoruluyorum ve temiz havaya ihtiyacım var. Üç dört saatliğine sahile gidebilir miyim? Hem gelirken sana sürpriz de getireceğim." her kelimemde gülümsemesi genişliyordu ve bu iyiye işaretti. Sanırım çıkabilecektim. Gelirken de bana verdikleri ama kullanmayı inatla reddettiğim parayla bir şey alırdım.

"Ah benim küçük bebeğim, tabii ki gidebilirsin. Ama hediyemi getirmeyi unutma, olur mu?" dediğinde hevesle başımı aşağı yukarı salladım. Yeter ki ona bir şey olmasın ve sen diğer kişiliğine dönme.

"Merak etme canım annem, hediyeni getireceğim." dedim ve hemen kalkıp odama gittim. Üç dört saat dediğime göre üç saatim vardı. Zaten babam onun kölesi olduğu için bir şey demeyecekti. O da onun bu kişiliğine şükrediyordu. Zavallı adama neler yapıyordur bilmiyordum.

Telefonumu aldığım gibi Minho'ya mesaj attım.

Jisung: Merhaba, ben Jisung. beş dakikaya çıkalım mı?

Cevap vermesi uzun sürmedi.

Minho: arka sokakta bekleyeceğim.

Bu iyi bir şeydi çünkü binadan birlikte çıkarsak yakalanma ihtimalimiz artacaktı. Arka sokak zaten bizim evden gözükmüyordu. Hangi kişiliğinde olursa olsun annem beni camdan kaybolana kadar izlerdi.

Kalkıp üzerime koyu gri bir sweat geçirdim ve telefonumla cüzdanımı cebime atıp evden çıktım. binadan çıkıp arka sokağa girdiğimde onu gördüm. Boğazlı bir kazağın üstüne koyu yeşil bir sweat giymişti ve kollarını birbirine bağlayıp duvara yaslanmıştı. beni gördüğünde doğruldu ve gülümsedi.

"Merhaba, nasılsın?" diye sorarken gözleri üzerimde geziniyordu. Ne zaman beni görse bu hareketi yaptığı için artık alışmıştım.

Why Don't You Protect Me? 'minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin