...
Her gece küçük gri tavşanımı sıkıca kollarımla sararak üzerinde kuzular olan beyaz pijamalarım ile sıcacık yatağımın içinde babamı beklerdim.Babamda her gece olmasa da yanıma gelirdi.Bana masallar anlatır,anlatırken de saçlarımı okşardı.
Babamın masalları iğrenç olurdu ama ben onu sadece yarım saat daha görmek için buna katlanırdım.Babamın ben doğduğumdan beri işi vardı.Onu akşam yemeklerinde ve uyumadan önce görürdüm.Bazen akşam yemeklerinde de olmazdı.
Masal bittiğinde prens prensesi kurtarırdı fakat babam hep giderdi.
O gitmeden önce de uyumuş numarası yapardım.Çünkü beni uyuttuktan sonra gene evden gideceğini bilirdim.Nereye gideceğini görmek için onu takip eder,ne zaman özlersem giderim diye düşünüyordum.Çocuk aklı işte.Tam babamın kızı olduğum için o yaşta da uyanıktım.
Babamda beni bildiğinden kapıyı kitleyip gider,kendisinden sonra uyumam için anneme haber verirdi.Ne olurdu daha fazla görseydim onu?İkisi de çok çabuk gitmişlerdi.Onlara doyamadan.Bu düşünceme histerik bir şekilde sırıttım.Onlara zaten doyamazdım ki.
Etrafımdakiler bu dalgınlığımı ve onlar için anlamsız olan bu gülüşümü gördüklerinde bana bakmaya başlamışlardı.Ekin Asel'in kulağına eğilerek,"Birşey mi olmuş buna?"dedi.Çok sessiz söylemişti fakat ben duymuştum.Tam anlamıyla Edward olarak saldırmak için dişlerimi çıkardım.
"Sensin bu!"dedim.Aslında sinirleneceğim bir şey yoktu ama bu ortamda kendimi garipsemiştim.Patlayacak yer arıyor gibiydim.Babama yeniden sinirlenmem ve eski günleri yeniden hatırlamak beni günden güne öldürüyordu,tüketiyordu.Ama onlar olmadan da olmuyordu işte.
Herkes bana değişik değişik bakmaya devam ederken,kendimi daha da kötü oluyormuş gibi hissettim.Nefes alamıyormuş gibi.Kendimi çok suçlu veya tedirgin hissettiğimde konuşamaz,nefes alamazdım ve titrerdim.Kısacası atak geçirirdim.Deren bunu anladığı için aniden kalktı ve beni de kaldırıp koluma girdi.
Şezlonglardan kalktığımda bikinimin üzerinde sadece kot şortum vardı.Deren diğerlerine gülümseyerek,"Biz içecek bir şeyler alalım.Ne istersiniz?"dedi.Uraz dirseklerini bacaklarına koymuş bana oldukça dikkatli bir şekilde bakıyordu.
Bir anda düşündüğü şeyin ne olduğunu tahmin etmeye çalıştım.Ne içeceğini mi düşünüyordu?Hayır.Kim kara kara oturur bunu düşünürdü ki?Aklıma gelen şey ile gözlerim yuvalarından fırlayacak dereceye geldi.Bağımlı olduğumu ve az önce o yüzden titrediğimi düşünüyordu belki de!
Ama şuan kara kara düşündüğü şey,bir doktorun nasıl bağımlı olabileceğiydi.Gayet doktorlarda kullanabilirdi bir kere!Onlar insan değil mi canım?Ay ne diyordum ben ya?Tek emin olduğum şey salak olmamdı.Hayır aslında salak değildim.Evet tamam salaktım ama arada tutuyordu bu salaklığım.
Kendime gelerek içimden tekrarladım,"Ben bağımlı değilim!" bir kaç kez tekrarladıktan sonra şükürler olsun ki herkes istediği içeceği söylemişti.Deren ile yavaş yavaş uzaklaştığımızda büfeye ulaştık.
O içecekleri alırken biraz zamanın biraz da yoğun sıcağın etkisi ile kurumuş olan saçlarımı bileğimdeki toka ile dağınık bir topuz yaptım.Saçımın kısa tutamları enseme düşse de umursamadım.İçecekleri tepsiye doldurduğumuz sırada,"Nil,gerçekten iyi görünmüyorsun kızım.Günden güne eridiğini düşünmeye başladım.Eve gider gitmez bir konuşalım."dedi Deren.Sessiz kalıp onu onayladım."Bu Urazgil neden gelmiş?"dedim mantıklı ve kafamı kurcalayan soruyu sorarak.Deren ise,"Tesadüfen karşılaştık aslında.Asel de onları davet edince oturdular."dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜMLE YAŞAM ARASINDA
Ficção AdolescenteNil Erdem,kendi kendine hayatını sürdüren öylece bir doktordur. Arkadaşları ile eğlendiği bir gecenin sonunda tek başına evine dönerken yerde bulduğu kanlar içindeki adamın hayatından çıkmamak üzere gireceğini tahmin bile etmemektedir. Bu kanlar içe...