2

1K 51 149
                                    

Soğuk bir kış gecesinde, yumuşak koltuğunda oturmuş bir şeyler karalıyordu kız. Ne karaladığı pek önemli değildi sadece bir şeyler çiziyor olması onun için yeterliydi çünkü iyi hissettiriyordu, eskisi kadar olmasa da.

Aniden içine doğan bir istekle telefonunu eline alıp tarihe baktı. Mutlu hissetti, yarın abisini görebilirdi. Heyecanlandı, abisine kek yapmalıydı. Her ay olduğu gibi. Kalktı ve mutfağa gitti, sonra da bir şarkı açıp malzemeleri çıkardı. Kek yapmak onun açısından eğlenceli bir şey değildi, sadece abisi için yapıyordu bunu. İnsanlar kendi kahramanları için istemeseler de bir şeyler yapmalıydı. En azından onun için böyleydi.

Acaba, dedi kız. Acaba abim keki beğenecek mi? Beğenmeyebilirdi çünkü. Ya o zaman ne olacaktı? Kendini çok kötü hissetti kız. Hem de çok kötü. Kalbinin sıkıştığını hissetti, "geçer" dedi içinden. Geçerdi.

Tam keki yapmaktan vazgeçecekti ki abisinin "Neden kek yapmadın Asi?" diye sorabileceği geldi aklına. Ya o zaman ne diyecekti? Hiçbir şey diyemezdi ki. Keki yapmaya karar verdi.

Tam dolaptan yumurtaları çıkarıyordu ki son ses çalan şarkının bir anda kesilip yerine telefonunun zil sesinin çalmaya başlaması kızı sinirlendirmişti. Arayan kişinin "SAKIN AÇMA" olması da bu siniri ikiye katlamıştı. "Yeter artık!" diye bağırdı kız. Sonra da aramayı reddedip şarkısını tekrar açtı. Bir nebze de olsa siniri yatışmıştı. Sakin kalmaya çalışmalıydı.

-♡-

Sabah erkenden uyandı. Hemen banyoya gidip yüzünü yıkadı, saçlarını taradı. Sonra da gözlerinin altına biraz kapatıcı sürdü. Abisinin onu böyle görmesi pek hoş olmazdı çünkü.

Gidip güzel birkaç kıyafet geçirdi üzerine. Bol bir tişört ve bol bir pantolon, bu onu iyi hissettirebilirdi. Son olarak kahverengi ceketini de üzerine geçirdi ve kulaklığıyla kek paketini alıp evden çıktı.

Neyse ki Metris Cezaevi kızın evine çok da uzak değildi, 20 dakikanın sonunda oraya varabilmişti. Görüşmenin yapıldığı yere her zamanki heyecanıyla gitti ve boş bir masaya oturdu. Abisi birazdan gelirdi.

Abisi, yani Hürkan Gügen, henüz 12 yaşındayken büyük bir suç işlemişti. Yani en azından toplum buna "suç" diyordu. Her zaman olduğu gibi sabah okula gitmek için 8 yaşındaki kardeşi Asi ile birlikte evden çıkmışlardı. O gün ikisi için de okul pek güzel geçmemişti ama akşamın çok güzel geçeceği kesindi. Anneleri onlara patlamış mısır yapacağına dair söz vermişti. Hatta CD çalarlarından en sevdikleri filmi bile açacaklardı! Ah, bu çok güzel bir plandı. Mutlulukla eve gitti iki kardeş. Babalarının bu gece eve gelmemesini umarak...

Henüz apartmandayken gelmeye başlayan bağırma sesleri akıllarına tek bir şey getirmişti. "Olamaz" dedi Hürkan. Olamazdı, olmamalıydı. Asi endişeli gözlerle abisine baktı. Tek bir duası vardı: Bu sesin başka bir evden geliyor olması.

Koşarak eve çıktı iki çocuk, kapıları açıktı ve bağırma sesleri artmıştı. İçeri girdiklerinde tahmin etmesi pek de güç olmayan bir şeyle karşılaştılar, babaları yine içmişti ve annelerine bağırıp çağırıyor hatta vuruyordu. Hürkan kardeşini ses çıkarmaması konusunda uyardı ve mutfağa yöneldi. Sakinliğini korumalıydı. Gördüğü en büyük bıçağı aldı ve tam o sırada kulağına kardeşinin çığlığı geldi. Koşarak salona gittiğinde babasının annesini bırakıp bu sefer de kardeşine vuruyor olduğunu gördü. Annesi hiçbir şey yapamayacak halde, yerde kanlar içerisinde yatıyordu. 

Hürkan ilk önce elindeki bıçağa sonra da babasına baktı. "Evet" dedi. "Bunu yapabilirim. Kardeşimin bana ihtiyacı var." Arkası dönük olan babasının boynuna bıçağı sapladı. Kanlar yüzüne sıçradı ama aldırmadı. Babasının etkisiz hale geldiğinden emin olduktan sonra kardeşine koştu. Asi sıkıca sarıldı abisine, daha doğrusu kahramanına.

Hürkan görüşme odasındaki masada oturan kardeşini görünce gülümsemesine engel olamadı. "Hoş geldin!" dedi kıza. Kız abisini görür görmez kalktı masadan ve sıkıca sarıldı. "Özledim." Daha sıkı sarıldı. "Ben de, ben de özledim." dedi Hürkan. Ayrılıp masaya oturdular.

"Keki bu sefer çikolatalı yaptım." Asi kek kutusunu Hürkan'a uzattı. "Teşekkür ederim tatlım, ellerine sağlık." Kutuyu açtı ve bir tanesini Asi'ye uzattı. Sonra kendisi için de bir tane aldı. "Eee, neler yaptın? Anlat bakalım." Asi neler yaptığını düşündü, hiçbir şey yapmamıştı ki. "Lunaparka gittim geçen gün." Yalan söylemişti. Kekinden bir ısırık aldı, anlaşılan şekeri fazla kaçırmıştı. "Aaa, ne güzel!" dedi Hürkan. "Ben çıkınca birlikte de gidelim." Sahi, abisinin çıkmasına ne kadar kalmıştı? Asi sorması gerektiğini düşündü. "Ne kadar kaldı?" Hürkan kaptan bir kek daha aldı. "Son 6 ay. Bir sonraki doğum gününü birlikte kutlayacağız!" Asi gülümsedi. Koskoca 12 yıldan geriye sadece 6 ay kalmıştı. Ama dayanmak çok güç olacaktı.

Asi yerinden kalktı ve karşısında oturan abisinin yanına oturdu. Sonra da tekrar sarıldı. "Yine 1 aylık sarılma stoğu mu yapıyorsun yoksa?" Hürkan Asi'yi güldürmeyi tekrar başarmıştı. "Evet," dedi Asi." Çoğunlukla sana sarılmaya ihtiyacım oluyor." Bunun üzerine Hürkan sıkıca sarıldı kardeşine. "Merak etme." dedi. "Çok az kaldı."

ANHEDONİ -MentorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin