Asi gözlerini açtığında gördüğü ilk şey Emre olmuştu. Nerede olduğunu, neden bu durumda olduğunu anlaması birkaç saniyesini aldı. "Günaydın." dedi Emre nazik bir sesle. Asi de cevap verdi, "Günaydın."
"Nasıl hissediyorsun? İyi misin?" İyi miydi cidden? Asi de bilmiyordu ki. "İyiyim galiba." dedi. "Sen nasılsın?"
"Ben pek iyi değildim, şimdi sen uyanınca iyi oldum ama." duraksadı, "Eğer kendini iyi hissediyorsan bana ondan bahsedebilir misin biraz?" Furkan'ı kastettiği apaçık ortadaydı. "Olur." dedi Asi.
"Adı Furkan, abimin çocukken yakın arkadaşıydı. Muhtemelen tanıyorsundur sende." Emre, Furkan'ı hatırlamıştı. "O çocuğu hiç sevmezdim." dedi usulca.
Asi devam etti, "Abim gittikten sonra bana ilk önce bir abi gibi davranıp yakınlaştı, Hürkan'ın yokluğunu hissetmemem için elinden geleni yaptı. Başardı da. Ama birkaç yıl sonra bana karşı hislerinin olduğunu söyledi ve sevgili olduk. Sonra da yapmadığını bırakmadı zaten." Yutkundu. "Aldattı, en ufak şeyi bile kıskandı, sürekli kısıtladı, beni değersiz hissettirmek için elinden gelen her şeyi yaptı." Asi bunları o kadar duygusuz anlatıyordu ki Emre hem gözlerine hem kulaklarına inanamıyordu. Neden bu kadar duygusuzdu ki? Asi'nin yerinde o olsa çoktan ağlamaya başlamıştı bile.
"En sonunda bunu dile getirdim, o ise yine haklı çıkmak için bağırıp çağırdı. Bende çekip gittim. Bayağıdır konuşmuyorduk ta ki geçen gün beni arayıp özür dileyene kadar. Engelledim ama bu sefer de buldu işte."
Emre duyduklarına inanmakta zorlandı. "Tam bir orospu çocuğuymuş." dedi. Başka bir şey diyememişti, bir tek bu çıkabilmişti dudaklarından.
"Sen iyi olduğuna eminsin değil mi?"
"Evet." dedi Asi. Ama iyi falan değildi. En sevmediği şeyi söylemişti az önce, yalanı. Emre tam Asi'nin yanından kalkıyorken Asi durması için seslendi Emre'ye. "Yalan söyledim."
Emre ne olduğunu anlamamıştı, öylece Asi'ye baktı. "İyi falan değilim, kötü olduğumu söylemek istemiyorum ama yalan da söylemek istemiyorum." Emre sıcak bir gülümseme sundu Asi'ye. "Neden kötüsün? Hissettiklerini anlatabilirsin." duraksadı, "Tabii istiyorsan."
"Furkan yüzünden işte." dedi. "Yaşadığım her güzel anı bir şekilde bozmayı başarıyor." Gözleri dolmuştu. "Güçlü görünmem gerekiyor ama çok yoruluyorum Emre. Güçlü olmayıp da güçlü gibi davranmak çok zor." Emre Asi'ye yakınlaştı ve dikkatli bir şekilde sarıldı ona, sıkıca sarıldı. "Güçlü olmak zorunda değilsin. İstersen bu yükleri paylaşabiliriz." Asi başını Emre'nin göğsüne gömdü. Artık hıçkırıklarına engel olamıyordu.
"Ssshh, geçti. Artık her şey düzelecek." Asi, Emre yanında olduğu için şanslı olduğunu düşünüyordu. O olmasaydı şu an daha kötü bir halde olabilirdi nasıl olsa. "Teşekkür ederim." dedi sessizce. "İyi ki varsın."
"Sen de iyi ki varsın Asi." Emre sarılmayı bırakmayı pek düşünmüyordu ancak Asi'yi kontrol etmek için gelen doktor yüzünden geri çekilmek zorunda kaldı.
-♧-
"Sonra Emre'yle hastaneden çıktık işte."
"İyisin şimdi değil mi?" Hürkan Asi'nin anlattıkları karşısında endişelenmişti. Buradan çıkar çıkmaz Furkan'ı gebertecekti anlaşılan.
"Evet iyiyim, bir şeyim yok." Asi önüne gelen saç tutamını kulağının arkasına aldı. Hürkan ise aldığı bir dilim keki daha yutmakla meşguldü. Asi tam abisine Emre hakkında bir soru soracaktı ki yapılan anonsla ayrılma zamanının geldiğini anladılar. İkisi de oturdukları masadan ayağa kalktı. "Dikkat et kendine." Hürkan Asi'yi kollarıyla sardı.
"Seni seviyorum abi."
"Ben de seni seviyorum tatlım."
Asi cezaevinden ayrılıp sokağına doğru giden minibüse bindi. Yürüyecek gücü kalmamış gibiydi. Boş olan sol arka koltuğa oturdu. Kulaklıklarını taktı ve kendini çalan müziğe bıraktı.
Sokağa geldiğinde Emre'nin evine gitmeye karar verdi. Neredeyse bir haftadır görüşmüyorlardı, onu özlemişti. "Hayır," dedi kendi kendine. "Ona bu kadar bağlanmamalısın." Ama onun apartmanına doğru yürüyen bacaklarına engel olamadı.
Merdivenlerden çıktı, kapıyı çaldı. Emre kapıyı bir dakikanın ardından açabilmişti. "Selam." dedi Asi usulca.
"Selam" Emre Asi'yi beklemiyordu, geldiğine şaşırmıştı. "Gelsene içeriye." Asi içeri girdi ve gri koltuğa oturdu, Emre de hemen yanına. "Bayağıdır konuşamıyoruz, nasılsın?" diye sordu Asi. "İyiyim, sen nasılsın?" Emre arkasına yaslandı. "İyiyim, abimin yanından geldiğim içindir ama." Emre usulca gülümsedi, "iki ay kaldı sanırım, değil mi?" Asi onayladı Emre'yi. Gerçekten iki ay kalmıştı. Sadece iki ay.
"Kahve içer misin?" Emre'nin sorusuyla dalmış olan gözlerini onunkilerle buluşturdu. "Olur." Emre mutfağa doğru yöneldi ve Asi de evi inceledi sadece.
"İşte geldiler." Emre getirdiği iki kupadan yeşil olanı Asi'ye uzattı. "Teşekkür ederim." Emre de koltuğa oturdu ve kahvesinden bir yudum aldı. "Şu daha önce tanışma olayı vardı ya bizim, hani taksinin gelip de böldüğü." Asi onaylarcasına başını salladı. "Heh, işte benim orada bahsedeceğim karşılaşmayla senin anlattığın karşılaşma aynı değil." Asi "nasıl yani" dermişcesine bakarken Emre konuşmaya devam etti. "Bir keresinde markette karşılaşmıştık, hatta sonra sen telefonunu düşürdün ben sana verdim falan."
"Sanırım hatırlıyorum." dedi Asi. O gün onun gözünde her ne kadar puslu da olsa bir şeyler hatırlıyordu işte. Gözlerini Emre'ye çevirdi ve gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANHEDONİ -Mentor
Fiksi Penggemar"Yaşadığım her güzel anı bir şekilde bozmayı başarıyor." Gözleri dolmuştu. "Güçlü görünmem gerekiyor ama çok yoruluyorum Emre. Güçlü olmayıp da güçlü gibi davranmak çok zor, bütün bunları kaldırabilmek çok zor" Emre Asi'ye yakınlaştı ve dikkatli bir...