10

535 25 79
                                    

Asi

Cezaevine varmamıza dakikalar kalmıştı. Ellerim, Emre'nin elleriyle  birbirine sıkıca bağlıydı ve bu beni az da olsa yatıştırıyordu. Solumda oturan Emre'ye döndüm. Gülümsedim, o ise beni o kadar iyi tanıyordu ki gülüşümden nasıl hissettiğimi anlayabilmişti. Diğer elini omzuma attı ve beni kendine yaklaştırdı. Bense ona sıkıca sarıldım. "Sakin ol tamam mı? Çok güzel olacak. Her şey." Bu küçük konuşma için ona teşekkür ettim ve daha sıkı sarıldım. 

Taksiden inince kalbim cidden fırlayacak gibiydi. Aşırı uzun süre sonra ilk defa cezaevinin önüne içinde yaptığım kekin olduğu bir saklama kabıyla değildim. Ve bunun tek anlamı vardı; birazdan ben abimin yanına gitmeyecektim, o benim yanıma gelecekti. Yani dışarıya. Heyecanlı bekleyiş başladı. Daha şimdiden böyleysem onu dışarıda görünce kim bilir nasıl olacaktım? Onu görünce ilk ne yapmalıydım? Heyecandan düşüp bayılırsam ne olacaktı peki? Kafamı yüzlerce saçma soruya boğmuştum ki Emre'nin seslenmesiyle suyun yüzeyine çıkabildim. 

"Asi!" Kafamı ona çevirdim, o ise başka bir yere bakıyordu. Onun baktığı yere bakınca kocaman gülümsememe engel olamadım. "Geliyor." dedim. "Abim geliyor."  O yanımıza gelirken beklediğim o yirmi saniye aslında yirmi yıldı sanki. Asla bitmek bilmedi ama ben bir an önce onun kollarına atlamak istiyordum. Bir an önce; abimle yaşayamadığım çocukluğumu, şimdi bize doğru gelen o adamla yaşamak istiyordum. 

Aramızda birkaç adım kalınca hemen kollarına koştum. Kollarımı boynuna öyle bir dolamıştım ki az daha boğuyordum onu. O da kollarıyla beni sarınca gözyaşlarıma engel olamadım. "Shh, buradayım ben artık. Bir daha ayrılmak zorunda değiliz ve ayrılmayacağız da." Yutkundum. "Ayrılmayalım." dedim. "Asla." Hiç niyetim olmasa da abarttığımı düşünüp kenara çekildim. Emre'nin de burada olduğunu tamamen unutmuştum. Emre abimin yanına geldi ve o da sarıldı. "Hoş geldin kardeşim." Abim gülümsedi. "Hoş buldum."

^^^

Eve gidene kadar abimden birkaç adım uzaklaşmayı bırak, kolunu bile bırakmadım. Yıllardır bugünü bekliyordum ve sonunda gelmişti. Sonunda abim benimleydi. Artık savunmasız, güçsüz veya mutsuz olmayacaktım. Bunun verdiği güvenle gülümsedim.

Sonunda sokağımıza geldiğimizde Emre'yi de bize davet ettik fakat o bizim yalnız kalıp özlem gidermemiz gerektiğini düşündüğünden gelmedi. Abimle apartmana girdik, merdivenlerden çıkarken o gün geldi aklıma. Sıradan bir okul günü sonrası eve geldiğimizde yaşadığımız o trajedi geldi. Hayatımızın bittiği o gün geldi. Abime döndüm, belli ki o da aynı şeyi düşünüyordu. Ona öylece baktığımı görünce aynı şeyi düşündüğümüzü anlamış olacak ki bana hüzünlü ve solgun bir gülümseme sundu. Sonra da sıcacık elleriyle ellerimi tuttu ve konuştu, "Geçmişte yaşadıklarımız geçmişte kaldı. Her ne kadar zor olsa da bunları atlatacağız ve geleceğe odaklanacağız." Gözlerimin içine baktı. "Atlatacağız tamam mı?"

"Tamam." dedim kendimden emin bir şekilde. Hatta daha önce hiç bu kadar kendimden emin "tamam" demediğime emindim. Merdivenlerden çıkmaya devam ederken abim tekrar konuştu, "Ve en kısa zamanda buradan taşınıyoruz. Bu sokağın, apartmanın ve evin sana iyi gelmediğinden eminim." Haklıydı. Hiçbir şey demedim ve merdivenleri çıkmaya devam ettim.

Eve girince abim tek tek odaları gezdi. "Hiç değişmemiş." dedi. Değiştirecek gücü hiçbir zaman kendimde bulamamıştım. Abim gittiğinden beri tıpatıp aynıydı ev. "Evet," dedim. "böyle güzel diye-" abim sözümü kesti, "Tamam anladım ben, seni yargılamıyorum rahat ol ayrıca." Kafamı olumlu anlamda salladım. O ise bana sıcacık gülümsedi.

ANHEDONİ -MentorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin