Hastanenin "Acil" bölümünde doktorlar Emre'yle ilgileniyorlardı. Asi ise Emre'den birkaç metre uzakta ancak hâlâ Emre'yi görebileceği bir yerde oturuyordu. Onun iyi olmasını diliyordu Tanrı'dan. Doktorlar Emre'nin yanından ayrıldıktan sonra Asi gitti yanına. "Daha iyi hissediyor musun?" Yatağın yanında, dizlerinin üzerine çömeldi ve gözlerini Emre'nin gözleriyle buluşturdu. "Sanırım biraz daha iyiyim." Asi gülümsedi. "Sevindim."
Asi ayağa kalktı ve ileride duran su sebilinin yanına gitti. Aldığı plastik su bardağına ılık su doldurdu ve Emre'ye götürdü. Muhtemelen susamıştı, yani kim olsa susardı. Vermeden önce konuştu:
-Doktora sormamız gerekir mi sence içmeden önce?
Emre bilmem dermişcesine başını iki yana salladı. Asi ise gözüne kestirdiği bir doktorun yanına doğru yürümeye başlamıştı bile. "Su içmesinde bir sakınca var mı?" İşaret parmağıyla Emre'yi gösterdi. Doktor ise elindeki dosyasına bakan gözlerini Asi'ye çevirdi "Hayır, bir sakınca yok." Mutlu bir şekilde Emre'ye doğru yürüdü Asi. "İçebilirmişsin!" Emre Asi'nin farklı biri olduğunu düşünüyordu, hem de fazlasıyla. Bu su getirme olayının bile Asi'ye özel bir şey olduğunu sanıyordu. Emre kabul etmese de, kendine bunu yediremese de Asi'den hoşlanmıştı, iyi biri olduğu aşikardı.
Asi Emre'nin yanına oturdu ve Emre'nin suyu almak için kaldırmış olduğu kolunu yavaşça geri ittirdi. Emre Asi'nin dokunmasıyla hissettiği o elektriklenmeden dolayı afallamış gibiydi ama çaktırmadı. Asi kurumuş dudaklarını ıslattı ve sonrasında konuştu "Kendini yorma sen." Suyu Emre'nin dudaklarına götürdü ve içmesini sağladı. Sonra da geri çekildi.
"Teşekkür ederim."
"Rica ederim."
-♧-
Emre ve Asi hastanenin ön kapısından çıktılar. Son birkaç kontrolün ardından doktorlar Emre'yi taburcu edebileceklerini söylemişti ve hastaneden ayrılmışlardı. Asi Emre'nin herhangi bir sıkıntısı olmayan kolunu sıkıca kavramıştı ve bırakmaya da pek niyeti yoktu. Onun kendisinden destek almasını istiyordu. Çağırdıkları taksinin gelmesini bekliyorlardı sessizce. "Biliyor musun aslında bu bizim ilk karşılaşmamız değil." Emre'nin sesi sessizliği bozmuştu.
Asi kısa bir an düşündü. Değil miydi sahiden? "Hayır, bilmiyorum." dedi. Hatırlayamamıştı Emre'yi. "Ne zaman karşılaşmıştık ki?" Yüzünü zaten kendisine çevirmiş olan Emre'ye döndü. Emre ise konuşmak için ağzını açtı ancak tam o sırada taksinin biri gelip önlerinde durdu. Binmek için yöneldiler ve Asi arka kapıyı açıp Emre'nin binmesi için elini Emre'nin kolundan çekti. Emre bindikten sonra Asi de hemen onun yanına bindi ve kapıyı kapattı.
Asi kendi oturdukları yerin adresini verdi ve arkasına yaslandı. Emre ise henüz birkaç saat önce dayak yemiş olmasına rağmen kötü hissetmiyordu, aksine iyi hissediyordu. Asi ile tanışmışlardı çünkü bu sayede. Acı çekse bile pek umurunda değildi, ne de olsa fiziksel acı ruhsal acıdan kat kat daha az acıtıyordu. Yüzünü Asi'ye çevirdi. Asi pencereden dışarıya, yavaş yavaş aydınlanan gökyüzüne bakıyordu. Kendi kendine gülümsedi ve kafasını koltuğa yaslayıp gözlerini kapadı. Ne kadar inkar etse de yorgundu, hem de fazlasıyla.
-♧-
"Tamamdır iyi günler." Emre şoförün sesiyle gözlerini açtı ve hemen bakışlarıyla Asi'yi aradı. Sonunda gözlerini gözleriyle buluşturduğunda rahatladı ve Asi'nin tam o sırada kendisini uyandırmaya çalıştığını fark etti. "Hadi kalk, geldik." Asi'nin yardımıyla doğruldu ve arabadan indi. Hava aydınlanmıştı ve aynı zamanda soğumuştu da. "Seni evine çıkartayım." Asi ellerini Emre'nin koluna sıkıca sardı ve azıcık yürüyüp Emre'nin apartmanının önüne geldiler. Emre cebinden anahtarını çıkartıp kapıyı açtı, sonra da asansöre bindiler. Asansörün olmasının Emre açısından iyi olduğunu düşündü Asi.
"Daha iyisin değil mi?" Asansörün aynasında gözleri buluştu ikisinin. "Evet, iyiyim sanırım." Emre bakışlarını yere çevirdi. "Sevindim, sen biraz daha iyi hissedince ifade vermeye gideriz karakola." Asi küçüklüğünden beri bu tarz şeylerde hep adaleti savunmuştu. Bazenleri geriye dönüp baktığında ise bunun abisiyle alakalı olduğunu düşünüyordu. Ne de olsa haksız yere yatıyordu abisi içeride. En azından bu sefer gerçekten içeride olması gereken kişilerin içeride olmasıni istiyordu. Emre hakkını aramalıydı.
Asansör 3. kata gelince durdu ve kapı açıldı. Asansörden çıktıklarında direkt karşılarında duran kapıya yöneldiler ve Emre anahtarıyla o kapıyı da açtı. "Gelsene içeri."
Asi ilk başta tereddüt etse de Emre'nin yanında bir süre kalmanın mantıklı olacağını düşündü. Emre'yle birlikte o da içeriye girdi. Gözüne çarpan ilk şey evin bir yandan düzenli, bir yandan dağınık olmasıydı. Açıkçası garipti. Gözüne kestirdiği koyu gri koltuğa oturdu ve başını iki elinin arasına alıp dirseklerini bacaklarına yasladı. Yorulmuştu. Emre Asi'nin yanına oturdu. İçten içe vicdan azabı çekiyordu Asi'yi yorduğu için. "Teşekkür ederim her şey için. Sen olmasan muhtemelen şu an ben burada değildim." Asi kafasını Emre'ye çevirdi ve gülümsemeye çalıştı. Pek becerememişti ama olsundu.
Asi bir süre daha oturduktan sonra ayağa kalktı ve Emre'ye koltuğa uzanması gerektiğini söyledi. Emre'nin iyi olduğundan emin olduktan sonra evden çıktı ve olabildiğince hızlı bir şekilde kendi apartmanına doğru yürüdü. Tamı tamına 25 saattir uyumuyordu, bu onun için yabancı olan bir şey değildi ancak bu sefer cidden uykuya ihtiyacı vardı.
Evine girdikten sonra açık kalmış olan terasın kapısını kapattı ve üzerindeki montu çıkarmadan kendini koltuğa attı. Çok geçmeden uyumuştu bile.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANHEDONİ -Mentor
Hayran Kurgu"Yaşadığım her güzel anı bir şekilde bozmayı başarıyor." Gözleri dolmuştu. "Güçlü görünmem gerekiyor ama çok yoruluyorum Emre. Güçlü olmayıp da güçlü gibi davranmak çok zor, bütün bunları kaldırabilmek çok zor" Emre Asi'ye yakınlaştı ve dikkatli bir...