6

571 44 100
                                    

"Alo Asi"

"Efendim"

"Dışarıya çıkalım mı bu gece? Yapacak hiçbir şeyim yok ve canım çok sıkılıyor."

"Olur, saat kaçta?"

"On gibi."

"Tamamdır görüşürüz o zaman."

Emre telefonunu kapatıp gülümseyen yüzünü düzeltti. Saat henüz yediydi ve daha 2 saati vardı. O da minik balkonuna çıkıp biraz da orada oturmaya karar verdi.

Temiz ve az da olsa toprak kokan havayı içine çekti. Şu geçen son iki ayı düşündü, Asi ile geçen iki ay; ne kadar da güzel geliyordu kulağa. Birazdan tekrar görecekti onu, gülümsemesine engel olamadı. Midesinde hissettiği garip duyguyu bastıramıyordu. Ama Asi'de bir şey var gibi hissediyordu, sanki bir türlü yakınlaşamıyordu ona. Kendini yakın hissettiremiyordu belki de. Emre bilmiyordu, ve cevabını tek bir şekilde öğrenebilirdi: Ona sorarak. Evet, ona soracaktı. Neden böyle olduğunu soracaktı.

-22.04-

Emre ona doğru yürümekte olan Asi'yi görünce gülümsedi. "Selam, n'aber?" Asi ara sıra esen rüzgardan gözünün önüne gelip görüş açısını daraltan saçlarını, kafasına taktığı kapüşonlusunun altına aldı. "İyi sayılır, senden?"

"İyiyim ben de işte, yürüyelim mi?" Emre'nin montunun fermuarını çekmesi kısa bir anlığına dahi olsa Asi'nin dikkatini dağıtsa da Asi hemen geri toplayabilmişti. "Olur,"dedi. "nereye gideceğiz?" Emre önceden de planlamış olduğu yeri söyledi, "Şu sahil kenarındaki yeşillik alan var ya park falan var, oraya gidebiliriz istersen." Asi olumlu anlamda başını salladıktan sonra yürümeye başladılar.

Emre ara sıra dönüp Asi'ye bakıyor, sonra kafasını tekrar önüne çeviriyordu. Asi'nin yanında olması zaten kalbinin göğüs kafesinden neredeyse çıkmasına sebep oluyorken bir de onun yüzüne bakması neredeyse Emre'yi öldürecekti. Hiç konuşmadan geçen yaklaşık 6 dakikanın ardından sahil kenarına gelmişlerdi. Emre iç çekti, "İşte burası."

Asi deniz kıyısına biraz daha yaklaşıp yerdeki hafif nemli çimenlere oturdu. Hava rüzgarlıydı ancak soğuk değildi. Esen sıcak rüzgar sadece yüzlerini okşuyordu. Emre de Asi'nin yanına oturdu.

"Deniz çok güzel." Asi evet dermişcesine başını salladıktan sonra konuştu, "Ay da öyle."

Öylece oturdu ikisi; Ay'ı izlediler, denizi izlediler, dalgaların sesini dinlediler. Emre birbirlerini de dinlesinler istiyordu ama konuşamıyordu işte. Ne zaman konuşmak için ağzını açsa söyleyeceği her şeyi aniden unutuyordu sanki. Basit ve zorlanmayacağı bir konuyla konuşmaya başlamaya karar verdi. "Hürkan'ın çıkmasına ne kadar kaldı?" Yüzünü hâlâ denize bakmakta olan Asi'ye çevirdi.

"Üç buçuk, dört ay falan."

"Çok az kalmış."

Çok az kalmamıştı aslında, Asi'ye göre çok uzundu. Koskoca 4 ay. Ama lafı uzatmak istemediğinden sadece "hm hm" diyerek Emre'nin dediğini kabul edermiş gibi yaptı. Böylesi daha iyiydi onun için. Tekrar sessizliğe, daha doğrusu dalga seslerine gömülmüşlerdi. Ancak bu gömülme işi çok uzun sürmemişti, sürememişti.

"Asi!"

Ağaçların arasından gelen ses ile Emre de Asi de kafasını o yöne çevirdi. Ay ışığında kim olduğu tam seçilemiyordu, sadece bir silüetti ancak git gide yakınlaşıyordu.

"Demek buradasın, neden engelledin beni?" Evet, Furkan'dı bu "silüet". Asi hâlâ olanları tam olarak kavrayamamışken Furkan'ın sesi tekrar duyuldu, bu sefer daha da yakındı çünkü artık neredeyse yanlarına gelmişti. "O yanındaki kim lan senin?"

Asi ayağa kalktı ve Furkan'a doğru ilerledi. "Siktir git lan hayatımdan artık! Ne işin var senin burada?" Emre de hemen ayağa kalktı ve yakınlarına gitti, Asi'nin halledebileceğini biliyordu ama yine de her ihtimale karşı burada olması daha mantıklı gibiydi.

"Sakin ol konuşalım lütfen."

"Ne konuşacağım ya ben seninle? Çık git hayatımdan!" Emre Asi'yi ilk defa böyle görmüştü, açıkçası şaşkındı. Müdahale etmek istiyordu ancak Asi'nin bir de ona sinirlenmesini istemiyordu.

Furkan Asi'ye doğru yakınlaştı, "Bak özür dilerim dedim ya işte, nolur barışalım tekrar güzelim." Furkan Asi'nin üzerine doğru yürüyor, Asi ise geriye doğru gidiyordu. Furkan Asi'yi ağaçla arasına sıkıştırınca Emre hamle yapması gereken zamanın geldiğini düşündü. Asi sıkıştığını farkedince Furkan'ın yüzüne sert bir tokat attı. Emre'nin ise eli havada kalmıştı çünkü Asi zaten onun yapacağı şeyi yapmıştı. "Yeter lan artık. Siktir git!" Asi'nin bağırışları tüm sahili inletiyordu.

Furkan yumruktan pek etkilenmemiş ve Emre'nin de orada olduğunu unutmuş olacak ki Asi'yi sert bir şekilde ittirdi. Kafasının ağaca denk gelmesiyle yere yığılması bir olmuştu Asi'nin. Emre olanlara inanamamış bir şekilde ilerleyip Furkan'a yumruğunu geçirdi. "Orospu çocuğu, n'aptın lan sen!" Furkan ilk başta karşılık vermeye çalışsa da sonradan yapamayacağını anladı ve ardına bakmadan koşmaya başladı. Emre ise Asi'nin yanına koştu.

"Asi! İyi misin?" Emre yere eğildi. Neyse ki Asi'nin şuuru hâlâ açıktı. "Emre" dedi Asi tüm gücünü kullanarak. "Hallettim ben onu kaçtı ardına bile bakmadan merak etme sen." Emre endişeliydi, ne yapmalıydı bilmiyordu. Asi'nin güvende olduğunu hissetmesi için saçlarını okşadı. "Ambulansı aramalıyım." dedi. Asi'nin saçlarından elini tam çekiyordu ki bir ıslaklık hissetti.

Kan.

ANHEDONİ -MentorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin