8.📌

1K 67 11
                                    








Hemşire ve doktorlar odadan çıktığında biraz daha Lisa'ya baktıktan sonra kafamı pencereye çevirdim.

Sanırım uzun bir süre onu görmek istemiyordum.


Yazar'dan

Lisa bu durumda ne yapacağını bilmiyordu. Kesinlikle kendini affettirmeliydi. Çünkü Jennie'yi çok üzmüş ve kalbini kırmıştı.





Jennie ise Lisa'yı affetmeyi düşünmüyordu. Ama aşık tarafı baskın olduğu için kısa sürebilirdi bu durum. Sadece biraz burnu sürtsün istiyordu.




Lisa'dan

Doktor odadan çıktığında ben camdan Jennie'yi izliyordum. Bana olan kırgın bakışlarını gördüğümde kalbim ağrıyordu bu duruma.




Bana biraz derin bakmış ardından pencereye dönmüştü. Sanırım uzun bir süre yüzüme bakmayacaktı. Haklıydı da..




Doktor içerde görebilirsiniz dediğinde herkes içeri doluştu. Ben ise kapıda bekledim. Beni görmek istemeyebilirdi.




Hee-Ran tekrar çıktığında "neden burda bekliyorsun? İçeri gelsene." Dediğinde kafamı sallayıp içeri girdim.





Kafamı yerden kaldıramıyordum. Ona bakacak yüzüm yoktu çünkü.





Bakışlarını üzüerimde hissediyordum. Usulca göz ucuyla baktığımda kahvelerindeki derinliği görüyordum. Çok derin bakıyordu bana.





Bay Kim'in bakışlarını gördüğümde... Çok utanıyordum emanetine sahip çıkamamıştım. Tanrım cidden nasıl korumaydım ben!?



Hee-Ran herkesi kaldırarak dışarı çıkarmaya başladı. Bizi yalnız bırakma çabasındaydı.



"Hadi biz çıkalım siz de biraz konuşun." Diyerek çıktılar. Odada yalnız kaldığımızda yerimden yavaşça yanındaki sandalyeye oturdum.



"Jennie ben üzgünüm." Dedim titreyen sesimle.



"Üzgün olman hiçbir şeyi değiştirmiyor!" Dedi sinirli sesiyle. Haklıydı her yönden.



"Biliyorum zamanı geri çeviremem ama eğer bana bir şans daha verirsen-"




"Ne şansından bahsediyorsun?! Tekrar kalbimi kır, sana olan aşkımı hafife al diye mi?! Hayır buna asla izin vermem." Kafasını iki yana sallayarak gözünden yaşlar düştü birden.




"Hayır asla, bir daha bu hataya düşmem güzelim. Akıtma yaşlarını." Diyerek gözündeki yaşları sildim parmaklarımla.





"Ya düşersen. Sana güvenmiyorum." Sikeyim haklıydı bana güvenmemesi. O kadar haklıydı ki keşke ölsem dedim içimden.





"Güvenini kazanacağım güzelim." Dedim kendimden emin sesimle. Ne olursa olsun bana güvenmesini sağlayacaktım.



"Lütfen dışarı çıkar mısın? Dinlenmek istiyorum." Sesi bu sefer kısık ve sakin çıkmıştı. Ardından kafasını diğer tarafa çevirdi. Beni görmek bile istemiyordu. Anlıyordum onu. Eğer onu orda kırmasaydım, yalnız bırakmasaydım bunların hiçbiri olmayacaktı.




Oturduğum yerden kalktım usulca. Üzerine eğilip saçlarına öpücük kondurarak yavaşça odadan çıktım.



Sanırım biraz hava alıp kendime gelmeliydim.







Jennie'den

Ne düşüneceğimi şaşırmıştım. Yine kafamı karıştırıp arkasını dönüp gitmişti.





Saçlarımı öptü!? Tanrı şahit ki öpücüklerini hissettiğimde kendimi güvende hissettim o an.





Her ne kadar affetmek istesem de aklıma o konuşmamız gelince ister istemez uzak duruyordum ondan. Kafam düşüncelerle doluydu. Ne yapacağımı kestiremiyordum.



Kapı sesi geldiğinde kafamı çevirerek oraya baktım. Babam gelmişti. Yanımdaki sandalyeye oturarak ellerimi tuttu ve dudaklarına götürüp öptü.



"Kızım şimdi nasılsın?"




"İyiyim baba." Dedim yumuşak bir sesle.




"Bak kızım Lisa ile aranda ne geçti bilmiyorum ama senin mutlu olmanı istiyorum." Gülümsedim. Babam bu hayattaki tek ailemdi. Hem baba hem anne olmuştu bana.




"Mutlu olacağım baba."





"Lisa'ya aşık olduğu biliyorum." Şaşkınlıkla gözlerimi açıp ona baktım.






"İlk geldiğinde sadece anlık hoşlantı sanmıştım ama ona bakışlarını görünce-" derin nefes aldı ve devam etti sözlerine.





"Basit bir hoşlantı olmadığını anladım." Kafamı sallayarak onu onayladım. Ne diyebilirdim ki?





"B-baba?" Dedim titreyen sesimle. İstemsizce ağlıyordum.





"Baba ben çok aşık oldum. Ne yapacağımı bilmiyorum. Çok çaresizim." Ağzımdan bir hıçkırık kaçtığında babam kollarını yavaşça etrafıma sararak sıkıca sarıldı.




"Geçecek kızım. Çok mutlu olacaksın eminim, sadece biraz zaman gerekiyor." Diyerek beni sakinleştirmeye çalıştı.





.
.
.





Sonunda sakinleştiğimde babam benden ayrılarak şişmiş gözlerime baktı.




"Bak ağlamaktan gözlerin ne hale geldi?" Diyerek sitem etti.




"Nasıl oldu baba, çok mu çirkin oldum?" Dedim hala titreyen sesimle.





"Hey kendine çirkin deme sen bu hayatta gördüğüm en güzel kızsın ve benim kızımsın." Dedi gururla.





Biz böyle konuşurken Hee-Ran, Jisoo ve Chae de içeri girdiğinde gülümseyerek onlara baktım.




"Ben çok acıktım ya!" Dedi Jisoo karnını ovalayarak. Gerçekten de hiç doymuyordu.





"Jen çabuk kalk da senle bir kebap yemeye gidelim." Dediğinde şaşkınlıkla ona baktım.




"O ne?" Dedim şaşkınlıkla.




"Bir Türk yemeği canım. Sen çabuk kalkarsan beraber yemeye gideriz." Dediğinde gülümseyerek kafamı salladım.





Her ne kadar burda gülüyor olsam da aklım hep Lisa'daydı. Acaba şimdi nerdeydi. O neden gelmedi içeri.. çok mu kalbini kırdım diye düşünmeden edemiyordum..






Evettt bir günde iki bölüm.... Ani gelen ilhamla yazdım...

Sizce kitap nasıl gidiyor? Canınız sıkılıyor mu??

Umarım beğenmişsinizdir🤧💜

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınnn

xxHee-Ranxx.

🍓.

BODYGUARD{Boss-3}JenlisaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin