yes to heaven- lana del rey
"BİR SANİYE!" Atsumu kardeşiyle fark etmeden daha çok dağıttıkları kıyafetleri hızlıca toplayıp dolabına sıkıştırdı. Yerdeki soda kalıntılarına bakıp iç geçirdi. Onlar için yapabileceği hiçbir şey yoktu. Yatağını düzelip üstündeki kitapları masasına fırlattı. Kitaplardan biri hızını alamayıp yer düşünce "Sikeyim!" diye mırıldandı. Bu kapının arkasındaki çocuktan kaçmamış olmalıydı ki içeri seslendi. "Miya,İyi misin?" "İYİYİM OMİ! Biraz daha bekle geliyorum hemen." Yere düşen kitabı boş verip aynanın karşısına geçti. Elini çekiştirmekten dağılmış saçlarına götürdü. Aklına gelen fikirle elini saçlarına daldırıp daha çok dağıttı. Gözleriyle aynadan üstündekileri inceledi: Takım forması ve eşofmanı. Tamam, iyi gö-
'Ne yapıyorum ben'. Neden bu kadar telaşlandığını düşündü. Sakusa, onu daha kötü durumlarda görmüştü. Saatler süren antrenmandan sonra terli terli soyunma odasına ilerlerken Hinata üzerine içtiği sodayı döktüğünde mesela. Veya karşılık olarak ağzındaki suyu Hinata'ya fışkırttığında çenesinden su damlarken. O zaman onlara iğrenerek bakan Sakusa'ya sadece dil çıkarmıştı. Şimdi ne değişmişti de görünüşünü önemsemişti. Sabahki yardımı yüzünden teşekkür ederken daha iyi gözükmek istemiş olabilirim diye düşündü ama bu fikir tuvaletten çıktıktan sonra o dağılmış görüntüsüyle teşekkür ettiğini hatırlayınca dağıldı. Veya sadece tuvalette hatırladığı ve öncesini tahmin ettiği anlar yüzünden olabilir miydi? Sakusa'nın onu kırılacak bir parça gibi tutup sürükleyişi, veya yanaklarından tutup dudaklarını bir- Kafasını iki yana salladı.
"Açacak mısın artık kapıyı?" Son kez aynaya dönmeden kapıya ilerledi. 'Sorun değil, o her zamanki Sakusa Kiyoomi ve ben ona iyi görünmek zorunda değilim.' Kendi kendine tekrarlayarak kapıyı açtı. Sakusa Kiyoomi takım forması ve yüzünden eksik etmediği siyah maskesiyle kapının önünde dikiliyordu. Atsumu onu baştan aşağı inceledi. Açıkça şu sürekli bahsedilen aura denen şey gerçekse Sakusa da olduğuna yemin edebilirdi çünkü şuan tam anlamıyla ihtişamıyla önünde duruyordu. Saçları yeni duş aldığını açıkça gösterecek şekilde ıslaktı. Uzun bir okul günü ve en az 2.5 saatlik yoğun bir antrenmandan gelmesine rağmen okulu yarıda bırakıp geldiğinden beri yatan Atsumu'ya göre daha dinç duruyordu.
Siyah saçlının boğazını temizlemesiyle kendine geldi. Kapıyı biraz daha araladı. "İçeri gelmek istemezsen dışarda da konuşabiliriz." Sakusa onu duymazdan gelip içeri adımladı. "Ne yapıyordun?" "Eee uyuyordum." Sakusa kafasını Atsumu'nun yatağına çevirdi -Atsumu nasıl kardeşinin yatağıyla birebir aynı gözüken yataktan kendisininkini anladığını sorguladı.- "Emin misin? Yatağın toplu gözüküyor." "Şey gelince direkt uyuyakalmışım." Sakusa tek kaşını kaldırdı. "Üstünü örtmeden uyuyamadığını sanıyordum." Atsumu afalladı. "Alık alık bakma bana. Hinata ve sen bir araya gelince inanılmaz bir gürültü kirliliği oluyor, ne konuştuğunuzu duymamak imkansız." Kısmen haklıydı, eskiden salonda sürekli konuşurdu, aklına gelen şeyleri anlatırdı. Küçük portakal kafalı da buna bayılırdı. Atsumu sustuktan sonra sıra ona geçerdi ve o tüm gününü anlatırdı. Bazen ikisi beraber bir tık fazla gürültülü oluyordu. Atsumu bu anları özlediğini hissetti. Sanki Sakusa ona bunu diyene kadar bu hiç yaşanmamış gibi hissediyordu. Şimdiyse salondaki tüm anılar bir bir aklına doluşmuştu. Atsumu hatırladığı ayrıntıyla gülümsedi. "Ve sen de sırf bizi duymamak için parana kıyıp yüksek baslı bir kulaklık almıştın Omi. Antrenman dışında da asla çıkartmazdın." Bu sefer afallayan ve ne diyeceğini bilemeyen Sakusa oldu. Ama Atsumu karşısındakinin zayıf noktasını bulma mutluluğu ile devam etti. "Ve hatırladığım kadarıyla benim hakkımda hiçbir şeyi aklında tutmak istemediğin için hangi dolabın benim olduğunu bile bilmiyorsun. Hm başka bir amacın mı vardı bunca zaman? Sürekli sorarak benimle konuşma fırsatı mı yaratıyordun yoksa bana aşık mısın?" Sakusa yüzüne gittikçe yaklaşan sırıtan suratı parmağı ile itti. Atsumu bunu hiç dert etmeden daha çok gülümsedi. Şuan kendini daha iyi hissediyordu anlam veremediği bir şekilde ."İğrenç. Uzak dur benden!" Atsumu normalde buna alınırdı ama maskenin kapatmadığı kısımlardaki kızarıkları görünce gülümsemesi büyüdü. Her zaman karşısındakine ne diyeceğini bilen Sakusa şuan diyecek bir şey bulamaması çok... tatlıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
when i think
Non-Fictionuyarı! : depresyon, intihar düşünceleri, küfür, panik atak, anksiyete Miya atsumu hatırlamıyordu. Kendini, arkadaşlarını, ailesini hatırlamıyordu. İstiyor muydu? Bilmiyordu. Ama hatırlamak istediği bir şey vardı. Sakusa Kiyoomi. ** -texting + düzya...