İkinci Gün

179 17 14
                                    

İkinci günün programı daha sakin olsa da fiziksel olarak oldukça yorucuydu. Sabah otelde kahvaltı yaptıktan sonra hızlıca şehir merkezine indiler. Yibo ile vakit geçirmek insanı sakinleştiriyordu. Çok konuşkan biri değildi ancak yanında susmak bile huzurlu hissettiriyordu. Xiao Zhan'ın beklediğinden çok daha iyi işleri organize ediyor ve ona düşünmesi gereken hiçbir şey bırakmıyordu. Planlandığı şekilde tramvaya binip uzun bir tırmanış sonrası Prag Kalesine ulaştılar. Kaleyi gezip çekim yapmaları yaklaşık iki buçuk saat sürdü. Her bir köşesi hayranlık uyandıracak derecede estetikti. Xiao Zhan sık sık fotoğraf çekmek için duruyor, bazen de eskiz defterine ufak desenler karalıyordu. Arada Yibo ile göz göze geldiklerinde hemen onu beklettiği için özür diliyordu. Yibo ise her seferinde sorun olmadığını söyleyip sabırla onu takip etmeye devam etti. Habersiz çektiği video ve fotoğraflar en güzelleri olmuştu. Manzara çok güzeldi tabi ama Xiao Zhan'ın güzelliği en iyi arka plana bile gölge düşürüyordu. Sinematik açıdan tabii ki.

Yeterince içerik aldıklarından emin olduktan sonra tepeden inmeye başladılar. Plana göre eski şehir merkezini gezmeleri gerekiyordu ancak soğuk havanın üstüne bir de yağmur ve rüzgâr eklenmişti. Biraz vakit öldürmek için yol üzerindeki orta çağ restoranlarından birine girdiler. Mekân belki 500 yıllık eski bir binanın bodrum katındaydı. Tamamen mumlarla aydınlatılan bir mahzen, bira fıçıları ve kafataslarıyla doluydu. Dünkü plan yoğun olduğu için fark etmemişlerdi ama aslında biranın anavatanına gelmişlerdi! Garson kadının önerisiyle dört farklı bira seçip bir de tadım videosu çektiler. Kayıt bittikten sonra Xiao Zhan ısrar etmeye devam etti:

- "Xiao-Waaang, ben bunların hepsini kendim bitiremem. Hadi al iki tanesini de paylaşalım."

- "Teşekkür ederim ama çalışırken alkol almasam daha iyi olur." deyip kibarca gülümsedi.

- "Ne kadar işimiz kaldı ki sanki?... Ziyan olacak biralar, yazık" derken dudaklarını uzatarak büzdü.

İlk bardağı bitirdikten sonra hafif gevşemiş, yanakları pembeleşmişti. Yibo bir süre yüzünü izledikten sonra gülümsemesini bozmadan "Olmaz" dedi.

- "Bana içerken eşlik etmeyeceksen nasıl bir menajersin sen?" dedikten sonra ikinci bardağı da kafasına dikip istediğinden biraz daha sert şekilde masaya indirdi. "Opps!" diyip eliyle ağzını kapatarak gülmeye başladı.

Yibo sakinliğini bozmadan kalan iki bardağı kendi önüne çekti. Arkasına dönüp garsona hesabı getirmesi için el işareti yaptı. Önüne döndüğünde Xiao Zhan meraklı gözlerle kendisini izliyordu.

- "Mr. Xiao sizin iyiliğinizi düşünen bir menajer olmaya çalıştığım için bu iki bardağı ziyan etmenin sorumluluğunu ben alıyorum."

Yüzündeki gülümseme sevgi doluydu ancak Xiao Zhan'ın alınganlığı üzerindeydi.

- "Hımfff... Pek de profesyonelsiniz "Mr.Wang"..."

Yibo gülmeye devam ederken hesabı ödedi. Ekipmanları toplayıp ayaklandı ve kollarını kavuşturmuş surat asan Xiao Zhan'ı bir süre izledi.

- "Mr.Xiao, kalkalım mı?"

Cevap gelmeyince devam etti:

- "Xiao-laoshi? Küstünüz mü bana?"

Xiao Zhan bu sefer bakışlarını Yibo'ya döndürmüştü. Kaşlarını çatıyordu ama bir yandan da gülümsemesini zor tuttuğu belliydi.

- "Bari sizli bizli konuşmasan?"

Yibo şaşkınlıkla bakakaldı. Böyle bir tepki beklemiyordu. Belki de ikinci bardağı da içmesine izin vermemeliydim diye düşündü.

Xiao Zhan: Bon Voyage - YiZhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin