Son Gün

131 11 37
                                    

Yibo uyanıp gözlerini açtığında karşısında sessizce kendisini izleyen iki gözle karşı karşıya geldi. Uyku mahmurluğuyla bir şey demeden öylece bakıştılar. Xiao Zhan bir süredir uyanık gibi; daha dinç gözüküyordu. Ama ağlamaktan şişmiş gözleri dün yaşananların hikayesini anlatır gibiydi. Yibo'yu sessizce izlemeye devam etti. Bir süre sonra uzanıp yüzünün yanında, yastığında duran elini tuttu. Kendi dudaklarına doğru çekip parmaklarına ufak bir öpücük kondurdu. Sessizce uzanırken bakışmaya devam ettiler. Xiao Zhan tuttuğu eli kendi yanağına getirip avucunu yüzüne dayadı. Sonra gözlerini kapatıp derin bir iç çekti.

- "Özür dilerim Bo-di..." sessizce mırıldandı.

Yibo cevap vermeden yanağındaki eliyle yüzünü okşadı. Bir süre yumuşak dokunuşuna kendini bırakan Xiao Zhan mırıldanmaya devam etti:

- "Sana sarılabilir miyim?"

Yibo konuşmadı ancak diğer kolunu da uzatıp Xiao Zhan'ı yattığı yerden kendine doğru çekti. Uyurken yaptığı gibi, koala gibi kendisine sarılmasına izin verdi. Başı göğsünde bir süre uzandıktan sonra tekrar konuşmaya başladı:

- "Güya seni üzmekten korkarken dün yaptıklarıma bak..." Derin bir iç geçirdi. "Dünkü saçmalıklarım için özür dilerim Bo-di."

- "...Sorun benim üzülmem değil Zhan-ge... Hala fark etmediğin şey; aslında tüm bunlar olurken kendini ne kadar üzdüğün... O yüzden, şu andan itibaren senden istediğim tek bir şey var... Benimle konuş. Tamam mı?" Eğilip başını yumuşakça öptü.

Xiao Zhan başıyla onayladı.

- "Cevabı duyamadım??"

- "Haklısın Bo-ge."

Şikâyet eden bir çocuk gibi homurdanmıştı. Sonra olduğu yerde kaykılıp daha da sıkı sarıldı gövdesine. Yibo haline gülüp iç geçirdi.

- "Zhan-ge~ Bu kadar tatlı olmamalısın."

- "Tatlı değilim zaten." Kendinden çok emindi. Başını kaldırıp kaşlarını çatan bir bakış attı. Sonra tekrar göğüne yatıp sarılmaya devam.

- "Peki... Sen öyle sanmaya devam et... Ah!!" Karnına gelen yumuşak bir yumrukla bükülmüştü. "Dur dur dur, çişim var, karnıma vurma."

- "Ne, çişin mi?!" Xiao Zhan dayanamayıp kahkahalarla gülmeye başladı. Olduğu yerde yatakta dönüp gülerken Yibo da durumdan istifade yataktan kalkıp tuvalete doğru koştu. Arkasından göz yaşlarını silerken dalga geçmeye devam ediyordu: "Bo-dii bu yatakta bir ıslaklık var? Yoksa bu da senin eserin mi?"

- "GE!!!"

Kahkahası bitip yavaşça sakinleştiğinde öylece uzanıp tavana bakmaya başladı. Geçtiğimiz on gün boyunca yaşadığı iyi-kötü anları düşünüyordu. Her şeye rağmen şu anda mutluydu, Yibo'yla mutluydu. Hiç düşünmek istemese de dönüş günü yaklaşıyordu. Normalde kendisine asla izin vermeyeceği şeyleri yapmaya, duygularını yaşamaya izin vermişti. Normalde onlarca hesap yapar, tüm olasılıkları, riskleri düşünüp öyle hareket ederdi. Ya da birisi onun yerine tüm bunları düşünüp karar vermiş olurdu. Ama bu on günlük kısa tatilde, tamamen kendi kalbiyle ve kendi aklıyla baş başa kalmış ve kendini maceradan maceraya sürüklemişti. Aklından çıkmayan Yibo'nun o sözünü tekrar düşündü: 'Güzel duyguların tadına bakmak; uğruna savaşılacak, çabalanacak daha çok şey olduğunu gösterir insana.'

Olduğu yerde dönüp Yibo'nun yattığı yastığa sarıldı. Gülümsemesini yastığın içine gömmüş, kendini beklenmedik derece heyecanlı hissediyordu. Ne yapacağı hakkında hiçbir fikri yoktu. Çünkü midesinde hissettiği o kıpırdanma hissi düşünmesine engel oluyordu. Artık bir ergen değildi. O yüzden bunun ne anlama geldiğini anlayabiliyordu. Bundan 4-5 yıl önce, belki mesleğinin ilk yıllarında aynı duyguları hissetse, olayların ilerlemesine izin vermezdi. Ama otuzlu yaşlarına yaklaştıkça kendi ihtiyaçlarının daha farkına varır olmuştu. Tek ihtiyacı olan onu bu yolda itekleyebilecek, tereddüt ettiğinde durmasına engel olacak birinin varlığıydı.

Xiao Zhan: Bon Voyage - YiZhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin