Yedinci Gün - 1. Kısım

116 10 45
                                    

Yibo telefonunun alarmıyla gözünü açığında odasının camından güneşin daha doğmadığını fark etti. Yattığı yerde vücudunu esnetti, ancak yaşlı amcalar gibi kaslarında ağrılarla uyanmıştı. Uzun zamandır spor yapmadığı için kayak, hamlaşmış vücudunu yormuştu. Boynundaki tutukluğu esnetirken birden dün akşam koltukta, hem de Xiao Zhan'ın kucağında, uyuyakaldığını hatırlayıp tekrar utançtan yüzü kızarmaya başladı. Boynunun ağrısıyla uyandığında saat gece 2 civarıydı ve o saate kadar Xiao Zhan da onunla beraber koltukta uyumuştu. Panikle hemen kalkıp özürler dileyerek Xiao Zhan'ı yatağına gönderdikten sonra kendi odasına dönmüş, yatağa yığılıp tekrar uykuya dalmıştı. Kafasını sallayıp düşünceleri dağıtmaya çalışarak yataktan kalktı. Sıcak bir duş alıp az da olsa ağrılarını hafifletti. Kendi eşyalarını toplayıp gitme saati yaklaştığında valizini gürültüyle salona doğru sürmeye başladı. Sekiz buçuk olmadan evden çıkmayı planlamışlardı ama önceki günlerden deneyimlerine bakacak olursa Yibo'nun pek de ümidi yoktu. Bir süre salonda telefonunu karıştırıp yüksek sesle videolar izledi. Xiao Zhan'ın odasından bir tıkırtı bile gelmeyince kalkıp kapısını tıklatmaya başladı:

- "Zhan-gee? Uyandın mı?"

Sessizlik devam etti. Yibo hala uyuyor olmasına çok da şaşırmamıştı ama habersiz odasına girme fikri nedense uygunsuz geliyordu. Sanki iki gün önce o odada uyuyan kendisi değilmişçesine utanmıştı bu fikirle. Birkaç kez daha adını seslenip cevap alamayınca sessizce odanın kapısını araladı. Tam tahmin ettiği gibi yatağın bir kenarında yığılmış yorgan ve yastıklar ve altından uzanan iki ince bacak gözüktü.

- "Zhan-geee"

Kapının aralığından hareket eden yorgan yığınını izledi. Ayaklarını yorganın içine çekip homurdanır sesler çıkarmıştı. Yibo bunu bir izin olarak kabul edip odaya girdi ve başında dikildi. Fısıldayarak bağırmaya devam etti.

- "Kalkma vakti geldi Zhan-gee... Bir saat sonra randevumuz var. Anca yetişiriz..."

- "Iııııııh"

Xiao Zhan tatil boyunca erken kalkmakta çok zorlanmıştı. Normalde çalıştığı günler bırakın erken kalmayı, sabahlayana kadar çalıştıkları bile oluyordu. Hayatının son üç yılını neredeyse hep yapılacak bir iş planıyla uyanarak geçirmişti. İlk defa bir sorumluluğu olmadan uyuyup uyanıyordu. Bu da onu biraz olsun gevşetmişti. Bu sabah da alarm kurmuştu ancak ilk çalışıyla beraber kapatıp uyumaya devam etmişti. Yibo az çok durumu tahmin etse de bugün diğer günlerden farklı olarak yetişmeleri gereken bir randevuları vardı. Sorumluluğu üstüne alıp yorgan yığınını dürtmeye başladı.

- "Çok özür dilerim ama gitmemiz lazım."

Yorgan kitlesi yatağın Yibo'dan uzak tarafına doğru kurtçuk gibi ilerleyip tekrar sessizleşti. Yibo artık gülmeye başlamıştı. Odanın diğer tarafına doğru kovalamaya başlarken fısıldamayı bırakmıştı:

- "Uyandığını görebiliyorum Zhan-gee. Beni kandıramazsın."

Öbür taraftan yorganı çekmeye başladı. Kumaşların arasından boğuk bir ses geldi.

- "Tamaaam... Kalkıyorum... 5 dakka daha..."

Kurtçuk bu sefer yatağın ortasına doğru yuvarlandı. Uyurken giydiği çorapları yorganın altından gözüküyordu. Yibo uzanıp çoraplardan birini yakalayıp çekti ve ortaya çıkan ayak hızlıca yorganın altına geri girdi. Homurdanma devam ediyordu.

- "Yaaaa..."

- "Kusura bakma ama bunu yapmak zorundayım" derken yüzünde koca bir sırıtmayla yatağa tırmanıp, bu sefer yorganı sıkıca çekmeye başladı.

Xiao Zhan: Bon Voyage - YiZhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin