Dokuzuncu Gece

129 12 53
                                    

Xiao Zhan hala burnundan soluyordu. Bir süre düşündükten sonra yine konuşmaktan vazgeçmiş gibiydi.

- "Odana git Yibo."

- "HAYIR YA HİÇBİR YERE GİTMİYORUM!"

Sonra bağırdığını fark edip sakinleşmek için derin bir nefes aldı. Bu sefer konuştuğunda sesi daha sakindi. Konuşurken Xiao Zhan'a doğru adım atıyor, Xiao Zhan da farkında olmadan geri adımlarla uzaklaşmaya çalışıyordu.

- "Tam olarak neye kızdığını anlatır mısın lütfen?!"

Derin derin solurken doğru kelimeleri seçmeye çalışıyor gibiydi. Ya da neyi söylemek istediğine karar vermeye çalışıyordu.

- "Neden menajerim olma teklifini kabul ettin ki?"

- "Ne?! Ne teklifinden bahsediyorsun? Gerçekten bir teklif olduğunu mu sanıyorsun Zhan-ge? Şirketten aradılar ve bunu bunu yapacaksın dediler. Zhan-ge için en iyisinin bu olduğunu söylediler. Ben de tamam dedim."

- "...Neyse ne, beni ilgilendirmiyor... Ben... Senin menajerim olmanı istemiyorum... Senle beraber çalışmak istemiyorum..."

Xiao Zhan'ın ifadesi acı çeker gibiydi, cümlelerini söylerken çenesi büzülmüş, ağzının kenarlarını düz tutmakta zorlanıyordu. Yibo ise duydukları karşısında ne diyeceğini bilemedi. Sabahtan beri midesine taş gibi oturmuş olan suçluluk duygusu, duyduklarıyla her an daha da ağırlaşıyordu. Artık tartışmaya bile cesareti kalmamıştı.

- "Kalbimi kırıyorsun ama Zhan-ge..."

- "Bak işte tam da bu yüzden İSTEMİYORUM!"

Arkasını dönüp odada deli gibi dolaşmaya başladı. Ellerini saçının içine geçirmiş, kendi saçını, yüzünü yolmak ister gibiydi. Yibo bu sefer kaygıyla izlemeye devam etti.

- "Beraber çalışırsak bu olur işte!.. Sen de bu bok çukurunun içine düşünce görürsün Yibo. Sürekli çalışırsın, çalışırsın, çalışırsın... Sonra, tatilde de çalışırsın... Sonra tükenmeye başlarsın... Sonra... Sonra çalışmaktan mutsuz olursun... Sonra mutsuz olan Xiao Zhan'la uğraşmak zorunda kalırsın!!..." Artık dayanamayıp ağlamaya başlamıştı. "Ve sonra bir gün bu işe lanet okuyup, çekip gidersin... Bir daha da Xiao Zhan'ın yüzünü görmeyeyim diye dua edersin!!" Ağlamamak için kendini zorlarken yüzü acı içindeydi. "Her akşam ağlıyorum. ŞU HALİME BAK!"

Yibo kendine zarar vereceğinden korkarak kollarına uzandı ve indirip sıkıca vücudunun iki yanına sabitledi. Dibinde olmasına rağmen o da farkında olmadan bağırıyordu:

- "SAKİN OL ZHAN-GE!"

Tuttuğu gibi zorla yatağın kenarına oturttu. Kendisi de yanına oturup derin bir iç çekti. Kollarını hala bırakmamış, tutuşuyla hareket etmesine engel oluyordu.

- "Önce bir sakin olalım, tamam mı?"

Xiao Zhan itaatkâr bir şekilde başını sallarken yüzünde ağlamasını tutmaya çalışan aynı çirkin ifade vardı. Ama göz yaşları ona ihanet edip göz kenarlarından bir bir dökülüyordu.

- "Sana ilk diyeceğim; menajerin olmak kesinlikle benim fikrim değildi ve döner dönmez, eğer ki işler yoluna girmişse hemen bu işi sonlandıracağıma söz veriyorum. Asla sana emrivaki yapmak istemezdim. Ama doğru yolu bulup bir şekilde bunu halledeceğiz."

Xiao Zhan cevap vermese de aynı acılı ifadeyle kafasıyla onaylamaya devam ediyordu.

- "İkincisi; sana kesinlikle katılmıyorum. Eğer ki senin menajerin olsaydım... Yani eğer o şekilde tanışmış olsaydık, işimi büyük bir keyifle yapacağıma eminim... Seninle çalışan herkesin ne kadar samimiyetle çalıştığını görebiliyorum..."

Xiao Zhan: Bon Voyage - YiZhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin