Yedinci Gün - 2. Kısım

133 10 47
                                    

Arabaya binip yola çıktıklarında ikisi de yorgunluktan sessizleşmişti. Radyoda çalan şarkıların eşliğinde Xiao Zhan telefonunu karıştırıyor, ara ara geçtikleri yollardaki uçsuz bucaksız dağ manzarasını izliyordu. Yaklaşık bir saat sonra Innsbruck'ta ihtiyaç molası verip alışveriş yaptılar. Xiao Zhan ikisi için sandviç ve kahve almıştı ancak Yibo sadece kahvesini içmekle yetindi. Bir yarım saat daha gittikten sonra Yibo sağ şeride geçip ilk bulduğu benzinliğe girdi. Benzin ücretini öderken ufak bir şişe enerji içeceği alıp kafasına dikti. Bugün Hallstatt'da bir otel ayarlamışlardı. Varışlarının geç saat olacağını ve pek bir şey yapamayacaklarını biliyordu. Ancak yine de çok karanlık saate kalmak istemiyordu. Önlerinde dört saatten fazla yol vardı ve enerjisini toplaması gerekiyordu. Çıkmadan tuvalete uğrayıp yüzünü soğuk suyla yıkadı. Gözleri ve yanakları kızarmıştı. Arabaya bir torba abur cubur ve enerji içeceği ile döndü. O sırada arabada içi geçmiş olan Zhan kapı sesiyle uyandı.

- "Az mı kalmıştı benzin?"

- "Önümüzdeki yol çok uzun, belki benzinliğe rastlamak zor olur diye alayım dedim."

Kafasıyla onaylarken hala biraz uykuluydu. Bakışları Yibo'nun elindeki Redbull'a kaydı:

- "Bunları çok zararlı diyorlar Bo-di... Keşke kahve alsaydın bunun yerine."

- "Kahve de aldım." Derken eliyle az önce Xiao Zhan'a uzattığı torbayı işaret etti.

Gerçekten poşetin içi Nescafe Xpress, Redbull ve birkaç paket çikolatayla doluydu. Xiao Zhan daha fazla uzatmayıp torbayı arka koltuğa bıraktı. Otoyola çıkmalarıyla beraber tekrar mayışıp uykuya daldı. Bir sonraki frenle uyandığında araba sağa çekip emniyet şeridinde durmuştu. Yibo kaşlarını çatmış, gözlerini ovuşturuyordu.

- "Ne oldu Bo-di? Bir sorun mu var?"

Hızlıca önü ve arkayı kontrol etti. Neyse ki yolda kazayı düşündürecek bir bulgu yoktu.

- "İyi misin?"

Elini omzuna koyup yüzünü görmeye çalıştı. Panikten kalbi çarpmaya başladı. Yibo yüzünü ovuşturmaya devam ediyordu. Yüzü avuçlarının içinde konuşmaya başladı.

- "Zhan-ge... Midem bulanıyor... Soğuktandır geçer diye düşündüm, dayanayım dedim ama... Başım dönmeye başladı... Özür dilerim."

Xiao Zhan şaşkın bir ifadeyle kalakaldı. İkisinden birinin hastalanma ihtimali hiç aklına gelmemişti ve ne yapabileceklerini bilmiyordu.

- "Saçmalama ne özür dilemesi... Evet... O zaman şöyle yapalım..." Düşüncelerini toplamaya çalıştı. "Öncelikle yer değiştirelim, evet."

Hemen kapıyı açıp arabanın diğer tarafına geçti. Nadir de olsa otoyoldan araba geçiyordu. Hızlıca Yibo'yu koltuğundan kaldırıp öbür tarafa kadar eşlik etti. Koltuğa oturup kemerini takmasını izledi. Aklında hiçbir fikir yoktu. Ancak Yibo'yu kaygılandırmak istemediğinden vakit kazanmaya çalışıyordu. Koltuğun sırt kısmını yatırıp rahat olduğundan emin olunca tekrar şoför koltuğuna yerleşti. Yibo uzandığı gibi gözlerini yummuştu.

- "Çok kötü müsün?... Kusmak ister misin?"

Başını sadece hayır anlamında sallamakla yetindi. İlk krizi çözen Xiao Zhan telefonunu alıp navigasyonda hastane aratmaya başladı. En yakın yerleşim yerine bir saatten fazla yol vardı ancak başka yapacak şeyi olmadığı için yol tarifini açıp otoyola tekrar çıktı. Yol boyunca Yibo'nun sesi çıkmamıştı. Uyuyor olma ihtimaline karşı sesini çıkarmadan ilerlemeye devam etti. Bir saatin sonunda hastanenin girişine arabayı park ettiğinde bile uyanmamıştı. Önce kendisi arabadan inip acil girişindeki görevlilerle konuştu. Mecbur kalınca zorla da olsa derdinin anlatabilmişti. Sonra bir görevli ve tekerlekli sandalyeyle beraber tekrar arabanın yanına döndü. Kapıyı açıp Yibo'yu uyandırdı:

Xiao Zhan: Bon Voyage - YiZhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin