Toka

333 61 99
                                    

Acıyla yüzyüzeydim. Acılarım tek bi beden haline gelmişti; kırmızı gözleri, gri ten rengi, arkasında duman saçılmasıyla korkutucuydu. beni kovalıyordu. bir yumruk savurdum, o an bana hissettirdiği bütün acıları tekrar hissettirdi ve karadeliğe düştüm, yumruk atmasına bile gerek kalmamıştı.

Bu raundu acı almıştı. Bir anda uykumdan sıçradım. Nefes nefeseydim ve vücudum kasılmıştı. Kabustan uyandığım için rahatladım ama bir aydır defalardır aynı kabusu görmek rahatsız etmeye başlamıştı. Koyu yeşil pikeyi üstümden çekip üstümde ki kaymış açık mavi tişörtü düzeltip, yataktan kalktım. 

Altımda bir şey yoktu. Banyoya girdim ve ayna da yüzümü incelemeye başladım. Koyu yeşil çekik gözlerimde çapak, dudaklarımda çatlak, kemerli kalkık burnumda uyurken bi şekilde çizdiğim bir çizik vardı. platin sarısı ombreli siyah dalgalı kısa saçlarım dapdağınıktı. Yani bütün ekip tamamdı. 

Ayna da pişmanlıktan bayılmak üzere olan bir kız görüyordum. Düşüncelerimi kir gibi yıkarcasına yüzümü yıkayıp banyodan çıktım. Salona girdim, sonbahar olmasına nispeten güneş vardı ve ışığı içimi aydınlatıyordu. Kendimi koltuğa bıraktım ve telefonu elime aldım, Kamelya'dan gelen "bugün buluşalım mı" mesajına "olur" yazdım. 

wp'ye girdim. Sekreter kız bugün ki randevunuza geç kalmayınız yazmıştı. Son psikiyatristim kabuslarımı geçirememişti, travma sürecime de pek etki etmemişti ben de bırakmıştım.

 İki gün önce doktortakvimi sitesine girip psikiyatristlere ve özgeçmişlerine bakmıştım. Karşıma "Aykan Tekdüze" adlı bi psikiyatrist çıkmıştı. Özgeçmişini okumuştum otuz iki yaşında, cerrahpaşa'dan mezundu ve bi süre devlet hastanesinde çalışmıştı şimdiyse kendi kliniğinde hizmet veriyordu. 

21 yaşındaydım benden 11 yaş büyüktü ve deneyimli olduğu için iki gün önce bugüne randevu aldım(aldığım için çok pişman olacaktım)sekreter kısaca gelme nedenimi söylememi istemişti. nedenimin babamın kaybı ve tekrarlayan kabuslar olarak betimlemiştim. Kalkıp mutfağa geçtim antidepresan ve antipsikotiklerle bakıştık. Buzdolabın kapısını açıp sütü alıp kapattım. Raftan cocopsu alıp kaba koyup sütü ekledim ve yemeye başladım. Salonda ki yeşil koyu koltuğa oturup cocopsu bitirip odama hazırlanmaya geçtim. 

dolapta kıyafet ararken babamın sakladığım en sevdiği ceketi görüp sersemledim. Bir lotus çiçeği kadar yalnız hissetmiştim. Cekete bakmak yapraklarımı birer birer kopardı, yaşamak için fazla elverişsizdim. boğuluyordum, ceketi kenara ittirip , derin bir nefes aldım. düşüncelere rehin olmayacaktım. Üstüme sonbahara yakışır şekilde balıkçı yaka ince yeşil kazak,altıma kot rengi orta bollukta kargo pantolonumu geçirip hırkamı alıp evden çıktım. 

Arabaya binip kafeye sürmeye başladım. Arkaya Heathens'ın twenty one pilots şarkısını açtım. (sanki şarkı yaşayacağım şeye ithafendi) şarkı da "yanında oturan psikopatı asla tanıyamayacaksın" kısmı geldiğinde anlamına aldırmadan delicesine eğleniyordum. kafeye vardığımda kamelya gülümseyerek bana bakıyordu. Birbirimize koskocaman sarıldık 

ve karşısına oturdum. Ağzıma bi dal sigara yerleştirip ateşlendirdim,içime çekerken Kamelya "doktora gidecektin, kaçta" diye sordu "dörtte" "umarım bu da önce ki şişko herbokolog karı gibi değildir:D" "umarım ama hissiyatı o karının erkek versiyonu gibi" dediğimde kamelya bir kahkaha patlattı. "Kaç gündür mesaj atıyorum cevap vermiyorsun,umursamıyorsun. 

Duygusuz musun ya" "huyumu biliyorsun Kamelya. Hem biraz depresiftim o ara" "peki şimdi nasılsın lotusçuk" "iyiyim ama sana geçenlerde anlattığım kabusu bugünde gördüm" "doktor düzeltir umarım" "umarım güzellik" "bak geçen noldu-" anlatmaya başlarken bir sigara daha yaktım. Bir saat cafede takıldıktan sonra kamelya evine gitti,ben arabaya binip kliniğe sürdüm. Kliniğe vardım. Bodrum katın üstündeydi. 

Yüz YüzeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin