Bölüm 32; Sevilmeyen vedalar.

675 73 41
                                    

Kai'nin cenazesinin üzerinden 3 gün geçmişti. O geceden sonra Lisa ile bir birimizi hiç görmemiştik. Ne o bana gelmişti, ne de ben ona gitmiştim. Uzun bir süre daha bir birimize gideceğimizi düşünmüyordum. Bizim biraz zamana ihtiyacımız vardı. Bunu ikimiz de biliyorduk.

Üç gündür yaptığım şeyi yaparak yatağıma uzanmış yeni aldığım kitaba bakıyordum, ama sadece bakıyordum, çünkü odaklanamıyordum. Kitapta yazılanları okumadan sadece bakıyordum. Beynim Lisa ile olan durumumuza o kadar odaklıydı ki, ne yapsam bilemiyordum. Her an aklıma geldikçe moralim bozuluyordu.

Alacaklı gibi açılan kapıyla gelen kişiye baktım. Rosé'ydi. Ah, onunla da bu aralar pek konuşmuyordum. O da bu aralar sadece Jisoo ve Lisalarla takılıyordu. "Merak ediyorum, gerçekten haberin mi yok yoksa artık umursamıyor musun ?"

Değişen şeylerden biriyse Rosé beni her gördüğü yerde laf sokuyordu. Kız asla boş geçmiyordu yani. Sinirlerimi sakinleştirmek için gözlerimi bir kere kapatıp açtım. "Yine neyden bahsediyorsun, Rosé ?"

Gözleri yüzümü taradı. Ciddi olup olmadığıma bakıyordu, ama ben gayet ciddiydim. "Gerçekten bilmiyorsun."

Evet, bilmiyordum. Neye bu kadar şaşırıyordu ki ? Beslenmek için bile üç gün boyunca odadan çıkmadım. Neyden haberim olabilirdi ki ?

"Lisa gidiyor." Bu dediğiyle beynimden vurulmuşa döndüm. O gidiyor mu ?

Vücudumu saran garip duyguyla elimdeki kitabı yana bıraktım. Birkaç gündür görüşmüyorduk, ama gidiyor kelimesi bile olmayan kalbimi delmeye yetmişti. "Nereye gidiyor ?" Kelimeler dilimden zar zor yuvarlanmıştı.

"Eskiden geldikleri şehre gitmek istemiş Lisa. Onlar da Lisa ile birlikte gitmeye karar vermişler. Jisoo bana da gitmek isteyip istemediğimi sordu."

Ne demem, ne düşünmem gerekiyordu bilmiyordum. Gitmesini hiç istemiyordum. Asla istemedim. Bir anda vücudumu saran endişe hareket etmemi zorlaştırıyordu. 'Lisa gidiyor' cümlesi tüm vücudumu işlemden salmıştı.

Rosé omuzlarını düşürerek yanıma geldi. Birkaç gün sonra ilk kez gözlerinde bana karşı bir duygu gördüm. "Onu hâlâ seviyorsan, onunla konuş." Elimi sıktığında ona gülümsedim. Kollarını vücuduma doladığında ben de kollarımı beline sardım.

"Sen de gidecek misin ?" Onu da kaybetmek istemiyordum. Bu soruyu sorarken bile vereceği cevabı biliyordum, ama bir umut hayır demesini bekledim.

"Evet." Fısıltı gibi çıkan sesiyle gözlerimi kapadım. Yüzüme buruk bir gülümseme yerleştirdim. Beklediğim cevaptı, ama yine de hayır demesini umuyordum. Belki de aptallığım buradan başlıyordu.

Geri çekilerek bana baktı. Yüzüne zarif bir gülümseme yerleştirdi. "Hadi, git ve onunla konuş."

Kafa salladığımda yatağımdan kalktı. Beni odada düşüncelerimle yalnız bırakarak gitti. Kendimi geriye doğru atarak gözlerimi tavana diktim. Lisa bana bunu kendisi söylemediyse habersizce gitmek istiyor demektir.

Kendimle savaşmayı bırakarak sehpanın üzerinde duran telefonumu aldım. Mesaj atarak uçuruma gelmesini söyledim. Birkaç dakika sonra görüldü attı ve ardından kısa bir tamam mesajı geldi.

Yatağımdan kalkarak hızla üzerimi değiştim. Üzerime mavi ve bol bir kot, onun de üzerine oversize bir sweat giydim. Arabamın anahtarlarını alarak evden çıktım. Hiç vakit kaybetmeden uçuruma doğru gitmeye başladı.

3.kişi bakış açısından.

Jennie yol boyunca aklında ne konuşacaklarını, neler söyleyeceğini düşündü. Birden fazla senaryo ve sonuç düşündü kafasında. Ama hepsinde ise Lisa'nın kalışıyla sonlandı.

My True Alpha // JenlisaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin