Belki zamanla kendimi dibe batırdığım bu karanlık deliği Alice'in Harikalar Diyarı'na kaçışı gibi hissettirdiği için sevdim.
Sevdim ve gerçekleri görmezden gelerek bir şizofren edasıyla devam ettirdim.
Kendime senin ağzından mektuplar yazmak, çaresiz bir aşık olduğumu mu yoksa normal bir insan olmak ve deli bir insan olmak arasındaki o ince çizgide kaybolduğumu mu gösterir? Açıkçası bilmiyorum.
Bu saçma işe başlamamın sebebi senin beni görmezden gelmendi. Artık dayanamıyordum. Bir yerlere saklanmak ki bu kalabalığın içindeki sessizliğim yüzünden oluyordu seni benden binlerce kilometre uzağa götürüyordu. Çabalarım aslında her insan gibi seninle konuşmak doğrultusunda olsa da anlamsızdı.
Kendime yazdığım o mektuplarda benim gibi hissetmeni istedim. Ailenin olmadığını, kurtulmanın düşük olduğunu bildiğin halde uyuşturucu adlı bir illete başladığını, yalnız olduğunu ve saatte yelkovan ilerledikçe beni sevmeye devam ettiğini.
Ama bunlar ne gerçekleşebilirdi ne de benim gibi hissetmeye çalışacak kadar bana değer veriyordun.
Sen en güzel enstrümanların birleşerek oluşturduğu güzel bir besteyken bense sana uydurulmaya çalışılan anlamsız birkaç şarkı sözüydüm.
Ve sana güzel sözler, bana da uyduruk bir beste lazımdı.
Ne yapacağımı, nasıl kurtulacağımı bilmiyorum. Her zaman karanlıktayım ve güneş hiç doğmayacak gibi. Etrafa kıvılcımlar saçarak olduğum yerde dönüyorum ve üzgünüm ki yakında alev alıp küllere dönüşeceğim.
Beni tanıyor musun bundan da emin değilim ama umarım bu ve diğer mektupları aldığında bana kızmaz, çoktan terk etmiş olduğum bu dünyada beni aramaya kalkışmazsın.
Şuan okulun bahçesinde çimlere oturmuş bunu yazıyorum. Derse girmedim. Müdürün odasına gidip iyi olmadığımı söylerken korkmuş gözüküyordu. Benim için endişelendi. Bense gülmek istedim.
11.05
Teneffüs zili çalıyor ve herkes dışarı akın ediyor. Kalabalık kümeler yerlerini alırken iç çekiyorum ve yazmaya devam edip senin için oluşturduğum şarkı listesini dinliyorum.
11.06
Başımı kaldırdığım anda benim karanlığımla yaraşır derin kahverengi gözlerine denk geliyorum. Kalbim hızla atmaya başlarken astımımın tekrar atağa geçmemesi için kendimi uyarıyorum. Yüzündeki gülümseme içimin bulutlarla dolmasını sağlıyor.
11.07
Koca akasya ağacının gölge gövdesine sırtını yaslayıp cebinden sigaranı çıkartıyorsun. Çakmağını sağ cebinde bulamıyorsun, diğer ceplerini de yokluyorsun ama çakmak sırt çantandan çıkıyor.
11.09
Usulca sigaranı içmeye devam ediyor, kafandaki bir şeyler yüzünden kontrol edemediğin mimiklerini sergiliyorsun.
11.10
Astımım vardı ama şuan tek isteğim bana gülümseyerek karşımda sigara içişini izlemekti. Yere attığın izmariti botunla eziyorsun ve çevrene bakıyorsun. Ama göz göze gelmiyoruz. Sanki birini bekliyormuş gibisin.
11.11
Saati gördüğümde dileğim sadece senken, beklediğin kişi geliyor. Biraz önce sigarayla buluşmuş dudakların onun dudaklarıyla buluşuyor. İnce kollarını onun beline sarıyorsun ve görüş alanımdan uzaklaşıyorsunuz.
11.15
Bilincim kapanmışcasına duruyorum.
Binlerce kez yaşadığım bu duyguyu hiç düşünmek bile istemeyeceğim senaryo alevlere veriyor.
Yanıyorum.
Beynim, ellerim, düşüncelerim donmuş ama yanıyorum.
Bahçe zille birlikte ıssızlaşırken büyük bir güçle yerimden kalkıyor ve çıkış kapısına doğru yürüyorum.
Güvenlik bile beni farketmezken umursamadan yürüyorum.
Her adımım bir başlangıcın habercisi.
Özgürlük, bitmişlik, kurtulmak...
Bir şey demiyorum. Yaratacağım etkiyi düşünmüyorum.
Sadece yürüyorum.
Elimde karalanmış müsfette birkaç kağıt, kulaklarımda yankılanan bir şarkı.
"Sonsuzluk bu gece başlayacak." diyor.
Tebessüm ediyorum. Rastlantı hoşuma gidiyor ama içimde buruk bir hüzün var.
Köşeyi dönüyor evimizin yakınlarındaki ve sürekli hüzünle geçtiğim kırık kalpler bulvarından şikayet etmeden yürümeye devam ediyorum.
Adımlarım korkak.
Kalbim işlevsiz.
Beynim çoktan beni terketmiş.
Boşluk.
Koskoca bir boşluk içimi dolduran.
"Ashton!"
Birinin bana seslendiğini duyuyorum. Hızla arkama döndüğümde ise bir boşlukla karşılaşıyorum.
Gözlerimi yumup derin bir nefes alırken delirdiğimi düşünüyorum.
Kalbinden sonra aklını kaybeden bir zavallı gibi hissediyorum.
Evin kapısını zorla bulduğum anahtarla açıp arkamdan kapatıyorum.
Ölüme yürüyüşümü tamamlıyorum.
Merdivenleri yavaşça çıktıktan sonra odama varıyorum.
Ve müzik çalarımı son ses açıp evde şarkının yankılanmasına izin veriyorum.
19.45
Banyoya ilerliyorum.
Heyecanla ellerim titrerken ne yapacağımı bilmiyorum.
Aynada yıpranmış yüzüm beni korkutuyor.
"Bir zamanlar mutluydun, Ashton." demek istiyorum kendime ama pek inandırıcı gelmiyor.
Yüzümü yıkıyor ve keskin jileti parmaklarımın arasında dolaştırıyorum.
Gülüyorum.
Ölümün bu kadar basit, vedamın bu kadar sade olması komik geliyor.
Odama geçiyorum.
Yüzümde anlamsız bir gülümseme var.
Huzura kucak açıyormuşum gibi hissediyorum.
Çekmecemden birkaç hap buluyorum.
Suya gerek duymadan onları midemle buluşturuyorum.
İşimi garantiye almak istercesine jileti bileklerimde gezdirirken acıyı hissetmiyorum.
Tamamen yalnızım.
Nefes almam zorlaşıyor.
20.03
Seni seviyorum.
Ve bu gece gidiyorum.
Ashton Irwin
23.05.2015
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Everything I Didn't Say | Irwin
Fanfiction"Astımım vardı, fakat tek isteğim karşımda sigara içişini izlemekti."