Last Letter

2.6K 266 136
                                    

Bu... Son mektup.

Evet yanlış okumadın, Ashton. Sana salakça mektuplar yazmayı bırakıyorum. Aslında bir bakıma salakça değillerdi. Bunlar kalbimden kağıda dökülen acılardı. Ağladığım her gece, parçalara ayrılmaktan nefes alamadığım her saniye sanki seninle konuşuyormuşum gibi bu mektupları yazmak kaçış yolum oldu.

Şimdi ki kaçış yolum ise buradan gitmek olacak. Seni ve yaşadığım her şeyi geride bırakıp gideceğim. Bunun ne denli doğru olduğunu, bu yaptığımın güçsüzlük belirtisi olup olmadığını bilmiyorum.

Tek hissettiğim boşluk. Koskoca bir boşluk ama aslında bir hiç. Tek hissimin boşluk olması kadar içimi acıtan bir şey olmuyor şu sıralar. Konuşamıyorum, ağlayamıyorum bile. Belki hissizlik değil bu yorgun düşmek. Aşktan, hayattan, sırtıma saplanan bıçaklardan, yalnızlıktan... Kimse bilmesin ağladığımı tamam mı? Her gece ağlayarak uyuduğumu hissiz olduğumu bilmesin. Bu mutsuzluk beni daha ne kadar ayakta güçlü gibi tutar bilmiyorum.

Hiç sevilmedim, Ashton. Hiç.

Ne kadar çok ağladım senin için. Değdi mi peki? Sonuç bu soruya hayır demem gerektiğini söylüyor fakat belki değiyordu. Bilmiyorum, niye bilmediğimi dahi bilmiyorum. Sadece alışıyorum. Çoktan alıştım belki bunu da bilmiyorum.

Tek bildiğim acıdan öleceğim.

Bütün şehri kıskandıracak kadar güzel gülüyordun. Ve ben sana aşık olmaktan sıkılmıyordum. Sana hala fena bir şekilde aşık olduğumu inkar edemem. Seni asla birden bire silip atamam. Atamam çünkü bu aşk sıradan değildi. Yemin ederim iliklerime kadar sevdim seni. Bu yüzden her zaman bu yorulmuş kalpte olacaksın. Bu beni günden güne mahvetse bile vazgeçmek yerine elimden geldiği kadar katlanmaya çalışacağım.

Merak etmediğini hatta umrunda olmadığını  biliyorum fakat belki aklında küçük soru işaretleri belirebileceği için kendimde açıklama gereği duyuyorum. Babamın yanına, Miami'ye gitmek üzere iki saat sonra uçağa bineceğim. Orasıyla ilgili kısa bir araştırma yaptım. Avustralya gibi diyebilirim. Tabi oranın kangurusu ve senin gibi harika bir çocuğu yok. Ama alışacağım. Zaten senden kaçmak için oraya gitmiyor muyum? Alışmak zorundayım.

Buradan ayrılmak canımı o kadar sıkıyor ki. Hayatımın aşkı seni, en yakın dostlarım Calum ve Mike'ı, beni gülümsetmekten başka işi yokmuş gibi uğraşan Luke'u deli gibi özleyeceğim. Ama gitmeliyim, Ashton. Burada kaldığım her saniye şehirden silemediğim anılar ruhumu ele geçirecek ve karanlığa gömecek. En dibe. Her acı anı da daha da dibe.

Bu son mektup dışında geri kalan mektupları Michael'a verdim. Sana ulaştıracağına dair söz verirken gözleri kızarmıştı. Sıkıca sarılıp ağladık. Şimdi ise Miami'ye götürmem için onu unutturmayacak birkaç eşyasını almak üzere evine gitti. Havaalanında buluştuğumuz da bu mektubu da sana vermesi için ona vereceğim. Miami'ye gelmek istediğini onlarca kez söylesede ona her defasında hayır dedim. Calum ona göre daha sert mizaçlıydı. Ağlamadı. Tek bir adım atmamı istemiyor gibiydi. Fakat bu imkansızdı.

Luke ile ise bu mektubu bitirdikten sonra buluşacağım. Onunla vedamız oldukça uzun sürecek gibi gözüküyor. Uzun, gözyaşlı ve acı dolu. Onu üzdüğüm her saniye için kendime birçok kez kızdım. Ama kalbimi yönetemiyorum, Ashton. Kalbim senin aşkın için yalvarırken ne diye sahibi olmayan birine onu vereyim ki?

Mektuplarımı okuduğunda ne hissedeceğini tam olarak tahmin edemiyorum. Belki de okumazsın. Ah, evet kesinlikle okumayacaksın. Kıymetli dakikalarını sıradan bir kızın yazdığı birkaç mektup için harcamayacaksın. Çünkü sen busun. Kibirli ve sevgisini paylaşmayacak kadar cimri. Eğer okursan, eğer senin de gerçekten bir kalbin varsa aldığın her nefes zorlayacak bir zaman sonra seni. Korkma ölmüyorsun. Sadece acılar gerçeklerle birlik olup kalbini biraz acıtacaklar.

Bu mektubun sonunda "Küçücük bir kadın beni çok büyük sevdi." diyeceksin. Belki böbürleneceksin belki de kalbin ilk defa o zaman acıyacak. Ama zaman çoktan geçmiş olacak.

Bana bakan o ifadesiz bakışlarını asla unutmayacağım. Bana karşı bir duygu bile barındırmıyordun. Nefret etsen bile sevinecektim. Çünkü nefret oldukça kuvvetli bir duygudur, Ashton. Ama sen beni yok saymayı seçerek nefreti bile laik görmedin.

Zaten kolay olan ne vardı ki benim için? Kendimi öldürmemle seni sevmem arasında hiçbir fark yoktu. Ben de seni sevmeyi tercih ettim Ashton. İçimde bir umut vardı. Fakat çok sürmeden o da yok oldu.

Kırgınım, kızgın olsam bir yolunu bulur arar, bağırır çağırırdım geçerdi ama sen beni kırdın. Sen beni paramparça ettin. Geçmiyor bu acı anlıyor musun? Hiç sanmıyorum.

Zarfın içine bir cd koydum. Bu cdnin içerisinde benim sana anlatmak istediğim şeylerin çeşitli şarkıcıların şarkıları var. Bir gece yarısı herhangi birini dinleyeceksin, ciğerin acıyacak ve ben aklının ucuna geleceğim. İş-

***

Ve böylece bir kitabın sonuna geldik! İlk kez bir hikayemi bitirdim ve sanırım ağlayacağım...

Mektup bu kadar. Bir yanlışlık yok. Bir şeyler oldu o an ve kız mektubu burada bıraktı, bırakmak zorunda kaldı.

Bir epilogue bölümü yayınlayacağım.

Yorumlarız gerçekten benim için önemli. Yorum yapmayı unutmayın.

Sizi seviyorum.

Everything I Didn't Say | IrwinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin