Last First Kiss

1.8K 227 36
                                    

Aralık ayının 6'sını gösteriyor takvim.

Bugün benim doğum günüm, Ashton. 17 senedir yaşıyorum ve yaşamanın berbat olduğundan başka bir şey daha öğrenemedim. Doğduğum andan itibaren nefes alır gibi ağlıyorum.

Eğer güzel bir hayatım olsaydı elbette ki doğum günlerimi kutlardım. Ebevynlerimi evden gönderir çılgın bir doğum günü partisi verirdim. Fakat şuan olduğum durumda gülümsemelerden çok yıkık bir ruh ve güçsüz bir beden var. Bu yüzden odamda yalnız başımayım.

Okula gittiğimde Michael aklında bir şeyler olduğunu belli eden bir ifadeyle bana sarıldı. Doğum günümü kutlayıp bana bir sürprizi olduğunu söylerken oldukça heyecanlıydı. Açıkçası son 3 senedir her doğum günümde bu yüz ifadesini görmeye alıştım. Fakat bu sefer farklıydı. Geçen sene olduğu gibi bizi sahte kimliklerle bara sokmaya çalışmayacakmış gibiydi. Bunu anlamak zor değildi. Çünkü Michael'ı tanıyorsun Ashton. Duygularını oldukça uç noktalarda yaşıyor. Bu yüzden ne olduğunu anlamamak imkansızdı.

Birkaç kişinin Mike'ın ve Calum'un hatırlatmasıyla doğum günümü kutlamasına tebessüm ederek günümün çoğunu geçirdim. Benim için oldukça sıradan birgündü. Fakat o iki aptal olağanüstü bir olaymış gibi abartıyorlardı. Onlara bunu yapmamalarını defalarca söyledim fakat beni dinlemediler bile Ashton!

Okul çıkışı Calum spor antremanı olduğunu söyleyip yanımızdan ayrıldığında Michael ile sahilde bulunan güzel kafelerden bir tanesine gittik. Hayatımda gördüğüm en obur insandı. Menüdeki yiyeceklerin neredeyse yarısını sipariş etmişti. Hemde çifter tane. Ona kilo alacağını söylediğimde sadece kendisi için değil gelecek konuğumuz içinde sipariş verdiğini söyledi.

Gelecek kişinin kim olduğunu düşünmek yerine her kim olursa olsun bizi rahatsız edeceği için aklımdan binlerce küfür ederken kapıdan senin geleceğini tahmin etmiyordum açıkçası.

Ağzımdaki patates kızartmasını zorla yutarken bunun sebebinin güzel gülümsemen olduğunu biliyordum. Gelip Michael ile tokalaştın ve bana elini uzattın. Elini kavradığım sırada benimle aynı duyguları seninde hissetmeni dilerdim.

Kalbinin hızlı atmasını ve midende sonu gelmeyecekmiş gibi bir hareketlenmenin olmasını. Elimi bırakmak istememeni...

Güzel ve eğlenceli bir sohbete koyulduk. Bu geçirdiğim en güzel doğum günüydü. Yanımda sen vardın, Ashton. Yaptığım salaklıklara o güzel gülümsemen ile gülüyordun. Yemin ederim zorlama bir gülümsemeyi akşam boyunca yüzünde görmedim. Yemin ederim.

Michael kalkması gerektiğini söylerken sende onunla gitmek istedin. Başbaşa kalmak istemedin. Bu beni üzse bile birkaç saatlik seninle olmak beni uyuşturmuştu ve gideceğini önemseyemiyordum.

Ama sen kaldın Ashton. Michael ile gitmek yerine karar değiştirip karşımda oturmaya devam ettin. Hatta ardından kafenin sıkıcı olduğunu sahile gidebileceğimizi söyledin. Nasıl bir düşünce değişimi yaşadığını hala anlamış değilim.

Kafeden çıkarken seni ikiletmeden takip ettim. Havadaki soğuk esinti üşümeme sebep oluyordu. Ceketini vermedin fakat dalgaların sesi eşliğinde yıldızların altındaydık. Ve bu benim için oldukça yeterliydi. Konuşmuyorduk. Ben göz ucuyla seni izliyorken elindeki telefonla birileriyle mesajlaşıyordun. Bu acıtıyordu, Ashton. Acıtıyor, gerçekleri hatırlatıyor ve göz pınarlarımın heyecanla beklemesini sağlıyordu.

Uzaklığın Ashton, uzaklığın. Yakınken kilometrelerce uzaklığın. Konu bu. Konu yokluğun. Var olup nasıl yok olduğun. Elimi tutup birden nasıl boşluğa bıraktığın. Konu yalnızlığım. Sen benim yalnızlığımsın, sen benim çaresizliğimsin. Ashton, konu sensin. Beni boşver konu sensin.

Telefonu gülerek kumlara bıraktığında kollarını destek yaptığın bacaklarının üzerine koydun ve bana döndün. "Senin için ne yapabilirim doğum günü kızı?" diye sordun.

O an içimden binlerce istek geçiyordu. Sevmeni isteyebilirdim. Fakat bu boşuna olurdu. "Öp beni." dedim bende.

İlk başta şaşırdın gözlerini birkaç kere hızla kırptın. Dilini dudaklarının üzerinde gezdirirken dudağının bir tarafı yukarı kıvrıldı. Öpecektin. İlk ve son öpücüğümü senden alacaktım. Tek elin yanağımı okşarken her zaman hayalini kurduğum dudaklarını dudaklarımla buluşturdun.

Yemin ederim cennetin hissini iliklerime kadar hissettim. Sanki güzel bir şarkıyla sonsuza dek yürüyebilecek gibiydim.

Dudaklarımı aralayıp öpüşünü derinleştirirken aklında neler döndüğünü biliyordum. Her erkek gibi sende yatağında olmamı istiyordun. Benim gibi öpüşün hisli değildi. Ben seni öperken tekrar tekrar aşık oluyordum. Ama sen... Ah sikeyim.

İstemeyerek geri çekildiğimde şaşırmıştın. Biraz daha sessiz durduk. Ve sen kalkıp gittin. İstediğini almıştın. Belki de bu yüzden sadece iyi geceler demiştin.

Ama yine de en güzel doğum günümdü, Ashton. Her şey için teşekkür ederim. Öpücük ve yanımda olduğun için. Her şey için. Sana aşık olmamı sağladığın için.

Senin öpücüğünü düşünüyorum. Yüzümdeki gülümsemeyle birazdan uyurum. Uyurken de seni severim. Hiç şüphen olmasın.

Everything I Didn't Say | IrwinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin