Yeni güne güzel haberlerle başlamak isterdim ancak maalesef mümkün olmuyordu. Hala onun bizim şirkette ne yaptığını öğrenememiştim. Sonunda öğrenmek için uğraşmaktan vazgeçtim. Ali ile karşılaşmasından korkuyordum ama olacaksa bunu engellemem mümkün değildi. Bu yüzden akışına bıraktım.
Şimdi Emre ile buluşup bizim şirkete geçiyorduk. Emre'nin şirketi ile bizim şirket ortak bir proje yürütüyormuş. Bende çeyiz işlerinden sıkılıp evden kaçmıştım. Japonya dönüşümden sonrada işlerimi azaltmıştım bu yüzden vaktim boldu.
Güvenlikten geçip asansöre bindik.
"Hayret ilk defa dediğim bir şeyi yapıyorsun bunu neye borçluyuz?" tabi gün geçmiyor ki Emre'nin dilinden düşmüyorum. Gözlerimi devirdim.
"Abartmasan olmuyor mu? Hem endişe etmem gereken bir durum yok ortada Ali bir iki kıskanır ve biter." Asansörden indiğimizde Emre toplantı odasına giderken ben Çağrı'nın odasına geçtim. Ona da artık bu durum için endişelenmediğimi söyledim. O kahve söylerken pencereyi hafif aralık bırakarak açtım. Yerime geçip bir sigara yaktım. Çağrı dik dik bana bakıp
"Endişelenmem gerekiyor mu?
"Tabi ki de hayır sadece kafa dağıtıyorum."
"Merak etme herhangi sorun çıkmayacak." çağrı böyleydi her durumda seni desteklerdi.
Ona gülümseyip "Bahar çok şanslı."
"Bunu ona söylersen daha iyi olur bilmediğim şey değil sonuçta." ukala bir şekilde gülerek
"Emreyle bu kadar sık görüşmemelisin." havadan sudan sohbet ederek toplantının bitmesini bekliyorduk. Ayaklanıp
"Ben bir dolaşmaya çıkıyorum otur otur sıkıldım."
Çağrı işine devam ederken "Tamamdır, görüşürüz." dedi.
Selim'in toplantıda olmadığını düşünerek odasına girdim. Odası boştu. Sandalyesine geçip oturdum. Bir sigara yakıp, odaya kahve söyledim.
Zihnimi boşaltmaya çalışıyordum ama olmuyordu bir türlü. Bir anda açılan kapıdan Selim geldi. Burada olduğuma şaşırmış
"Vay kimler gelmiş. Toplantıda değil miydin sen?" gelip sigara kutumdan sigara aldı.
"Ali anlayacak çok belli ediyorsun." deyip önümdeki boş koltuğa oturdu. Çakmağımı yakıp ona uzandım. Sigarasını yakıp geri çekildi.
"Evlenmeyi atarım ortaya. Ayrıca artık takmıyorum. O bizim aramızda sorun olamaz. Üstelik Ali'ye bahsettim."
Ciddi misin bakışını atıp "Eğer anlattıysan sorun çıkacak zaten. Ben bile onu görsem elini boş göndermeyi düşünmüyorum."
"Şöyle ki..." tam konuşacaktım ki sözümü kesti "Ali'ye tamamını anlatmadın değil mi?"
Bakışlarımla onayladım. Tamamını anlatsam sorun olay çıkacaktı. Üstelik bu hikayedeki rolüm aptallıktı. Yaşadığım en büyük rezillikti hatta. O küçük düşmüş halimi kimsenin bilmesini istemiyordum özellikle de Ali'nin. Hani çok sevdiğiniz insanların sizin en kötü halinizi görürse artık sizi sevmeyeceği yada artık size farklı göze bakacağı düşüncesi var ya işte tam da oradayım. Benim kirli çamaşırlarım benimle kalmalı. Onun bu konu hakkında bilmesini istediğim fazla şey yoktu. Hatta ondan bahsetmek bile istemezdim ama...
"Onun adını duyduğundan beri iyi değilsin, sorun ne Sevda? Hala bitiremediğin şeyler mi var?" öyle miydi bilmiyorum, ne ara bu belirsizliğe düşmüştüm.
"Bilmiyorum, şirkete kadar geldi Ali öğrenmek üzere ve bu olmasını asla istemediğim bir şey. Sadece bilmesini istediğim şeyleri bilse olmuyor mu?" son cümlemde bunu Selimden rica ediyor gibiydim. İstiyoruz ki sadece hakkımızdaki iyi şeyleri bilsin, ne iki yüzlülük ama!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İLİŞKİ DURUMU: VASİYET
RomanceYetişkin içerik! ''Hayat sen planlar yaparken başına gelenlerdir. ''diyorlardı. Bu aynen onlar için söylenmişti. Sevda kendisi için bambaşka şeyler düşünse de hesapta olmayan bir vasiyet vardı. Birde hiç hesaba katmadığı Ali. Bu birbirinden çok far...