Sabah uyandığımda aklımda hala annem ve babamın kavgası vardı. Uyuyana kadar aklımdan çıkmamıştı ve hala aklımdaydı.
Üstümü değiştirme gereği duymadan Emma'ya bakmaya gittim. Hala uyuyordu. Rahatsız etmeden çıktım ve mutfağa geçtim. O uyanmadan kahvaltı hazırlasam iyi olurdu.
Son tabağı da masaya koyduğumda Emma mutfağa girdi. Masayı gördüğümde resmen gözleri ışıldadı.
"Abi, sen bunları yapmayı nereden öğrendin?"
Uyku sersemiydi ve bu halde konuşması oldukça komikti.
"Abin aşçı oldu küçük hanım."
Gülerek masaya geçti ve bende karşısına geçtim. Kahvaltı bittikten sonra hemen konuya girdim.
"Emma, şu kavgada neler duydun? Tam olarak anlatır mısın?"
Bu kavganın üzerinde neden bu kadar durduğumu merak ediyordu. Gözlerinden okunuyordu merakı ama sormadı.
"Aslında dün anlattıklarımdan başka bir şey duymadım. Korktuğum için odama gitmiştim."
Daha fazla uzatıp onu da üzmemek için konuyu kapattım. Bunu öğrenmek istiyorsam onlarla konuşmam gerekiyordu. Ayrıca annemle konuşmamız yarıda kalmıştı. Bu yüzden yanına gitmem gerekiyordu.
Odama gidip üstümü değiştirdim ve Jully'nin bıraktığı mektupları da yanıma aldım. İçimden bir ses almamı söylemişti. Sorgulamadım.
Emma burada kalmayı tercih ettiği için ben tek başıma çıktım. Babam şuan işte olmalıydı ve bu benim işime gelirdi. Annemle rahatça konuşabilirdim.
Merakımın verdiği heyecanla hızlıca eve ulaştım. Kapıyı çalıp beklemeye başladım. Kısa bir süre sonra annem kapıda göründü. Beni görünce gözlerini kaçırdı ve salona geçti. Bende arkasından girip kapıyı kapattım.
Tekli koltuğa oturduğumda o da karşıma oturdu.
"Ne için geldiğini biliyorum Aidan, ama anlatacak bir şeyim yok."
Sinirle soludum. Anlatacak çok şeyi olduğu belliydi ama ağzını açmamakta kararlıydı.
"Anlatacak bir şeyin olana kadar beklerim. Bunu sende biliyorsun."
Yine aynı şeyleri söyleyecekti ama duraksadı. Israrcı olduğumu ve dediğimi yapacağımı biliyordu. Ne de olsa onun oğluydum değil mi?
"Bak, sana hiçbir şey anlatamam. Tek diyeceğim şey bu olayla doğrudan bağlantım olmadığı. Lütfen beni anla."
Son kurduğu cümleyle sinirim daha da arttı. Cebimdeki mektupları çıkarıp ona fırlattım.
"Siz Jully'yi anladınız mı? Söylesene! Karşıma geçmiş beni anla diyorsun. Bu olaysa uzaktan ya da yakından bağlantın olması umrumda bile değil. Her türlü benim için bittin. Anladın mı? Bittin!"
Acımasızca kurduğum cümleler yüzünden ağlamaya başladı. Umrumda bile değildi. Karşımda artık annem yoktu. Öyle ya da böyle bu olayın içindeydi. Bu yüzden benim için bir hiçti artık.
Gözleri ona attığım mektuplara kaydı. bir tanesi aldı ve okumaya başladı. Hangisi olduğunu bilmiyordum ama ağlaması gittikçe şiddetlendi. Sadece bekledim. Sıra sıra mektupları aldı ve okudu. Acısı gözlerinden belli oluyordu.
"Biliyorum beni asla affetmeyeceksin ama mecburdum. Ağzımı açamazdım. Beni öldürürdü."
Sabrımın son damlalarındaydım. Olay gittikçe içinden çıkılmaz bir hal alıyordu. Ben cevap vermeyince devam etti.
"Şuan sana anlatırsam, ikimizi de öldürürler. Yapamam, ölmek istemiyorum!"
"Umrumda değil, anlıyor musun? Umrumda değil! Jully'nin ölmek istememesi nasıl kimsenin umrunda olmadıysa, senin, benim ya da bir başkasının ölmesi de benim umrumda değil!"
Derin bir nefes aldım. Her şey ağır gelmeye başladı. Sanki dünyanın tüm yükü omuzlarımda gibiydi. Daha fazla dayanamazdım, dayanmak istemiyordum ama Jully için bir süre daha dayanmam gerekiyordu. Kısa bir süre. Sonra her şey güzel olacaktı.
"Baban bizi öldürür."
Sadece üç kelime. Bir insanın yerle bir olması için kaç kelime gerekliydi? Benim için üç kelime yetmişti.
Baban bizi öldürür.
İnsanlar yakınlarına o kadar alışır ki kör olurlar. Yaptıkları her hareket mükemmeldir onlar için. Sonsuz güven duyarlar. Güzel bir kutuyu dışardan incelemek gibidir aralarındaki bağ. Kutunun dışı çok güzeldir, o kadar güzeldir ki güzelliğiyle kör eder. Hiçbir kötü yönünü göremeyecek hale gelirsin. Kutunun dışına, mükemmelliğine odaklanırsın. Oysaki gerçekler için kutuyu açman yeterlidir. Ama sen bunu yapamayacak kadar kör olmuşsundur.
Ben şuan o kutuyu açmıştım. Geri kapatmak istiyordum. Duyduklarım yalan olsun ve o kutu kapansın. Tekrar güzelliğiyle kör etsin beni. Tekrar büyülesin. Gerçek olmasın tüm bunlar.
O an anladım ki, gerçekleri öğrenmek daha da ağır bir yükü sırtlanmak demekti. Omuzlarım asla hafiflemiyordu. Aksine gerçekler bir bir omzuma biniyordu.
Tek kelime edemedim karşımdaki kadına. Kendimi o kadına bile hazırlamışken en sevdiğim insan çıkması. İşte bu beni oldukça aşıyordu.
Jully'nin ölmesinin, bunca acıyı yaşamasının sebebi babamdı. Benim mükemmel kutum.
"Sen, sen diyorsun? Babam olamaz. Onu suçlamaya kalkma sakın!"
Sinirden deliye dönmüştüm. Bu kadın babamı benden uzaklaştırmak, suçunu başkasına atmak için babamı kullanıyordu.
Gözyaşları arasında hafifçe güldü.
"Seni öyle büyülemiş ki bana inanmıyorsun ama gerçekler bunlar. Kabullensen iyi olur."
"Hayır!" diye haykırdım gücümün yettiği kadar. Hayır.
"Sana bu kadar iyi davranmasının tek sebebi vardı. Onu da şuan öğrenmiş oldun."
Derin bir nefes alıp devam etti. Konuşmakta zorlandığı açıkça görülüyordu.
"Jully'ye kötü davranmamın tek sebebi bendim. Her şeyi bilmeme rağmen korkaklık yapıp sustuğum için kendimi o kadar suçlu hissettim ki-"
"Hissetmelisin de."
Sesim artık yorgun çıkıyordu. Bağıracak, haykıracak gücüm kalmadı. Her şeyin sorumlusu benim ailemdi. Dolaylı yoldan bende oluyordum. Bu gerçek yüzüme tokat gibi çarptı. Donup kaldım. Jully'nin ölmesinin sebeplerinden biri, bendim.
O konuşmaya devam ediyordu. Korkaklık ettiğini, pişman olduğunu, kendi kötülüğünü Jully'ye kötü davranarak örtmeye çalıştığını söylüyordu.
Dinledim, buna dinlemek denirse. Söylediklerinin benim için hiçbir önemi yoktu. Aklım hala aynı yerde takılıydı. Jully'ye bu kötülüğü nasıl yapabilmiştim?
O hala devam ediyordu saçmalıklarına. Ama birden sustu. Gözleri korkuyla kapıya kaydı. Anlaşılan bir misafirimiz vardı.
Mükemmel kutum.
Birkaç bölüm sonra final yapmayı planlıyorum. Açıkçası yazacak konu bulmakta zorlanıyorum ve artık üzülmek de istemiyor olabilirim.
Yeni bir kitap yazmaya başladım ama şuan yayınlamayacağım. İçime sindi ve artık kimse üzülmeyecek. Bunun garantisini veriyorum :)
<3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişten Mektuplar ~ Aidan Gallagher
Fanfiction"Özür dilerim sevgilim. Beni bir daha sevemeyeceğinden korktum." Aidan, göz yaşları akarken mektubu kapattı ve son kez konuştu: "Seni seviyorum Jully."