"tamam, öncelikle sakin kalalım." Felix'in sakinleştirmek üzerine kurduğu cümleler boğazımı daha çok sıkıyordu sanki. "ne kadar ileri gittiniz?"
yüzümün kızardığını hissedebiliyordum, kim cinsel ilişkisi hakkında konuşurken gülünç bir şeymiş gibi anlatabilirdi ki zaten. özellikle bu geçmiş bir hatadan ibaretse.
"hatırlamıyorum."
rezalet.
elini alnına yaslayıp, başımda sayısız yürüyüşlerine devam ediyordu Felix. ellerimi kıyafetimin içerisine gömüp sessizce oturdum sadece, düşünüyordum hiç olmadığı kadar. sanki dünyanın sonunu getiren o lanet haberi kulaklarımla işitmiş gibiydim.
"ne zaman oldu?" tekrar sorgulamaya başlamıştı.
"son kez buluşmak için gitmiştim, sanırım o zaman."
alnına yaslı duran eli bu sever ses çıkaracak bir biçimde vurmuştu, benim bir aptal olduğumu düşündüğüne emindim.
"peki herhangi bir kanıtı var mı? belki başka birinden hem o günden sonra aylar geçti, sence yeni fark etmesi mümkün mü?"
bilinmezlik, koca bir bilinmezlik tufanı sarmıştı etrafımı. beynim sanki işlevini yitirmişti, düşüncelerim boşaydı hepsi yeni bir saçmalığa yol açıyordu. iki elimle başımı sıkıştırıp aptallığımı sorguluyordum sadece, nasıl olurdu da onun oyununa kanardım?
"jisung bana bak," eğilerek önümde durmuş ve ellerimin üzerini parmaklarıyla örtmüştü. "sakin ol. ben o kıza inanmıyorum, izin ver bunu ben halledeyim."
uzun zaman önce yaptığım bir hataydı o kızla tanışmak, insanlar tarafından küçük düşürüldüğü için üzülerek yanında durmuştum. şimdi anlıyordum insanların neden onu sevmediğini, ondan kaçtıklarını. içinde saf bir şeytan yatıyordu.
başımı onaylar biçimde salladım sadece, çok yorgundum.
çalan telefonla uzaklaşmıştı Felix, gözlerim yavaşça kapanırken en son üzerimin örtüldüğünü hatırlıyordum.
her zaman güzel devam etmezdi işlerin gidişatı, ne kadar çabalasanız da tanrı mutlaka kendi yazdığı kuralları uygulardı. kötü birisi sayılmazdım pek. yalnızdım, mutsuzdum evet ama asla kötü birisi değildim. yaşamak zorlaşıyordu benim için, beni hayata bağlayan iki üç parça halata tutunuyordum.
yoğun ışığın nüfuz ettiği göz kapaklarımı araladım büyük bir yavaşlıkla, direkt olarak yüzüme vuran parlaklık bir hayli rahatsız ediciydi. dirseklerimin üzerinde doğrulup etrafa bakındım, albümler ve resimler. Felix'in odasındaydım.
bacaklarımı yataktan sallandırıp açıkta kalan bedenime baktım, kısa bir şort ve t-shirt. üzerimi de değiştirmişti aynı kıyafetlerle yatmayı sevmediğim için. Felix düşünceli biriydi, en hassas noktanızı bulur ve onun üzerinde konu açmamaya çalışırdı. sevdiğim her şeyi bilirdi mesela, sevmediklerimi de.
savsak adımlarımı gelen seslere yönelttim, salonu büyük bir kahkaha tufanı sarmışa benziyordu. kapıyı açmamla Hyunjin'i ve Minho'yu görmüştüm ve onlarla birlikte yemek yiyen Felix'i. gözleri beni bulunca gülerek yanına gitmemi işaret etmişti. başımı Minho'ya çevirdiğimde ise bakışlarını kısa bir süre bacaklarımda tutmuş sonrasında yemeğine geri dönmüştü, sapık.
"benim manitam da uyanmış." dedi Felix gülerek. bunu yapmayı çok severdi çünkü Hyunjin fazlasıyla kıskanç biriydi.
"ben saat yaklaşık 8 gibi uyandım zaten Felix'im."
bahsettiğim tam olarak buydu, kıskanç olmasına rağmen ilişkilerini bozmaya asla fırsat vermemişti ama. bana ayırılan yemeğe bakınca midem bulanmıştı, nereye baksam aklıma o iğrenç kız geliyordu. önüme bırakılan sıcak çorbayla gülümsedim, düşünceli birisi derken ciddiydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cigarettes after sex minsung
Short Storydudağının izini taşıyan sigara hala cebimde güzel gün ışığım.