minho
jisung neredesin?telefonu kapatarak gözlerini karşı ağaçlara dikti, dün geceden beri minho'ya uzak duruyordu sebebi ise bir hayli sinirini bozuyordu. sophia'nın tehditlerine boyun eğecek birisi değildi fakat mezun olmaya az bir süre kalmışken aralarına soğukluk girse pek sorun olmazdı diye düşündü.
felix'in cümleleri dönüyordu hala aklında, uzun zamandan beri bu denli şok etkisi yaratacak pek az şey duymuştu. okulun başından beri arkadaşının ikinci sırada olmasının nedenini yeni öğrenmiş olmanın verdiği üzüntü vardı içinde. bay lee'nin böyle bir şey yapacağını hiç düşünmemişti ki minho da aynı şekilde bundan bahsetmemişti ona, belki de bundan haberi yoktu diye düşündü içini rahatlatmak adına.
"yazmayacak mısın?"
felix'in sorusuyla başını iki yana salladı, eğer onunla konuşmaya devam ederse sophia'nın ailesiyle konuşmaya gideceğini iyi biliyordu. en azından kendi ailesi bunu pek hoş karşılamazdı.
"seni böyle görmeyi sevmiyorum."
"bana diyene bak asıl sen berbatsın."
kurduğu cümleyle ikisi de büyük bir yorgunlukla güldü, aşkın ne zaman acı çektireceği belli olmuyordu.
"geliyor seninki." jisung'un sözüyle başını kaldırdı felix. hyunjin'in oturdukları alana geliyor oluşu yüzünde gülümseme oluşmasını sağlamıştı lakin belli etmeden sildi hemen. kalbini çok kırmıştı.
"jisung, minho seni arıyor burada ne yapıyorsun?"
hayal kırıklığı.
"bir süre felix'le kalacağım, gelmesin yanıma."
arkadaşının yüzüne dahi bakmamasıyla anlamıştı üzüldüğünü, hyunjin hiçbir şekilde adım atmıyordu felix'e.
görüş alanına giren ryujin'le hiçbir şey demeden banktan kalktı felix. uzun zamandır takılmıyorlardı ve aniden görmesi tanıdık bir his uyandırmıştı içinde.
"hey lix, nereye?"
jisung ardından bağırsa da duymayarak ilerlemeye devam etti ne zaman ki ryujin de ona baksa sarılıp kampüse girdiler, uzun zamandır arkadaşlardı ve felix onu buraya bilerek çağırmıştı. staj yapacağı okula elbette ki o karar vermişti.
"neyse ne, minho seni bekliyor."
sinirli tavrıyla geri geldiği yöne ilerledi, canı sıkılmıştı.
derin bir iç çekerek olduğu yerden kalktı jisung, biraz temiz hava almak istiyordu ve bunu kampüs dışında gerçekleştiresi vardı. çıkışa ilerlerken gördüğü bedenle yerinde durdu aniden, seungmin.
"selamlar bay han."
soğuk kelimeler ve donuk bir surat, bu iki etken bile sinirlerini bozmaya yetmişti.
umursamadan yanından geçerken peşine takılacağından habersizdi, ardından gelen adım sesleri kulağını tırmalıyordu.
"küsmeye karar verdin demek, minho üzülecek."
çoktan çıktığı ana caddede aniden kesti adımlarını, ardına ağırca dönerken yüzündeki gülümsemeyle bedeninin gerildiğini hissediyordu.
"sen söyledin değil mi? şerefsiz."
eski sevgilisine ötenin seungmin olduğunu aklının ucundan dahi geçirmiyordu, en azından arkadaşlıklarına saygısı vardır diye düşünmüştü ama yanıldı. kim seungmin onu yanıltmıştı.
"ne buldu sende? özel hiçbir yanın yok, basit bir insansın." cümlelerinin arasında gülmeyi de ihmal etmiyordu, delirmiş gibiydi. "eğer bir daha minho'ya yaklaşırsan tanrı şahidim olsun ki han jisung, ikinizi de bitiririm."
"iğrenç birisin."
yine gülmüştü, takmıyordu. jisung konuşsa da konuşmasa da onun için aynıydı, umursamaz tavrı sinir bozucuydu. daha fazla dayanamayarak ayrıldı oradan, bedeni daha fazlasını istemiyordu. ileride gördüğü parka ilerledi yavaşça, aklı bir hayli karışıktı.
"jisung!" tanıdık sesle başını kaldırarak arkasına döndü, hızlı adımlarla üzerine doğru geliyordu minho. "beni bekle." aralarındaki mesafeyi en aza indirerek soluklanmaya başladı.
"neden kaçıyorsun benden?"
çatallaşmış sesinden duyduğu cümleyle gardını indirmeye yaklaşmıştı, dolu gözlere karşı kırıcı konuşabilir miydi bilmiyordu. hiçbir şey demeden yoluna devam etti lakin peşinden minho da geliyordu.
"seni kıracak bir şey mi yaptım?" susmadan devam ediyordu sorulara. "jisung, iyi misin?"
"rahat bırak beni."
yüksek çıkan sesiyle şaşırmıştı minho, aniden bu denli neye sinirlenmişti diye merak etmeden duramadı.
parmakları saçlarına gidecekken jisung'un eliyle aniden geriye itildi.
"jisung, ne oluyor anlamıyorum."
sakin tuttuğu ses tonu karşısında ağlamak istedi jisung, gerçekten onu seviyordu ve böyle davranmak kendisini boktan hissettiriyordu.
"bence ara verelim, ben başka birini düşünüyorum sanırım." ağzından çıkan cümleyle nefesini tuttu. "aklımda birisi varken sana umut verdim."
titremişti bedeni soğuk esen rüzgarla, üşüyordu.
"gün ışığım, neler oluyor? yalan söyleme bana."
anlıyordu, şu kısa sürede belki de kendisini en iyi tanıyan insan olmuştu minho ama kararı kesindi. ikisinin de ailesi olaya müdahale edemezdi, seungmin ciddiydi eğer onunla konuşursa neler yapacağını düşünmek istemiyordu.
"sanırım ilgini sevdim fakat şu an onu da istemiyorum, uzun bir süre benden uzak dur."
ardında bıraktığı enkazdan bir haber yoluna devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cigarettes after sex minsung
Historia Cortadudağının izini taşıyan sigara hala cebimde güzel gün ışığım.