"hey Seungmin!" Hyunjin'in karşıdan telaşla gelen bedene seslenmesiyle oturduğu yere sindi Jisung, rahatsız hissediyordu. Seungmin elindeki çantayla bulundukları ortama gelirken gözlerini bir saniye bile kendisine bakmayan gençten ayırmamıştı.
"Jin, Minho'yu gördün mü?"
başını iki yana sallamıştı bilmediğini belli ederek, meraktan içi içini kemiriyordu Jisung'un.
ne olduğunu sorma arzusuna karşı yenik düşemezdi.
dün akşam ikisinin vakit geçirmesi Seungmin'in aramasıyla bölünmüştü ve bu biraz da olsa sinirine dokunmuştu, neticesinde düzgün bir ortam yaratıp aralarındaki durumu konuşuyorlardı ve bir aramayla bunun bölünmesi hoşuna gitmemişti. Minho telefonunu sessize alsa da sürekli aradığı belliydi bu yüzden kalkıp Seungmin'le konuşacağını söylemişti. şimdi ise telaşlı bir şekilde Minho'yu araması Jisung'un ilgisini çekmiyor değildi. eh ne de olsa artık flört sayılırlardı.
"ne oldu acaba?" giden bedenin arkasından mırıldanan Hyunjin'e karşı gülmek istemişti, üçü yakın arkadaş olsalar bile her zaman Hyunjin dışta kalmıştı. Seungmin kesinlikle farklı biriydi.
"felix, yavrum kime bakıyorsun?" tekrardan konuşmasıyla bir cevap alamadı sorusuna, kitlenmişti resmen. ayağa kalkıp kendilerine gelen Minho'nun kolundan tutmuş ve başka bir yöne ilerletmişti. Hyunjin ve Jisung anlam veremese de kısa süre sonra gelen bildirimle anlamıştı olayı Jisung. beklemesini söyleyerek oturdukları alandan kalkıp kampüsün arka bahçesine ilerledi. kolundan çekilmesiyle sendelese de kendini toparlayıp ikiliye bakmıştı.
"yine gelmiş Ji, gözlerini senden ayırmıyordu."
Felix zeki biriydi, her ne olursa olsun olayı ilk kavrayan taraf olurdu.
"ne oluyor?" Minho'nun sorusuyla derin bir nefes alıp elini Jisung'un omzuna koymuştu. "dostum sır saklamaman lazım, senden öğrenmesi lazım. Minho'yu da takip edebilir." umut veren bir gülüşün ardından yanlarından uzaklaşmıştı.
karşısında merakla bekleyen gözlere lanet etti, birinden sırlar saklamayı elbette sevmezdi fakat acı gerçekler yerine tatlı yalanları hep tercih etmişti.
fakat bu sefer her şeyi anlatmayı tercih etmişti.
"eski sevgilim beni takip ediyor, takıntılı biraz." parmaklarıyla oynayarak anlatmaya devam etmişti. "seni yanımda görmemesi lazım yoksa senin hayatına da müdahale edebilir ve inan bunu istemem."
parmaklarının üzerini kapatan elle başını kaldırdı yerden, parıldıyordu gözleri.
"seni üzen durumu anlat bana."
"o hamile." tek seferde bitirmişti anlık bir cesaretle, uzun uzun cümlelere aptalca oyalanıp vakit kaybetmeye gerek yoktu.
"yani sanırım çünkü bana testi gösterdi."
dolan gözleriyle tekrardan hissetmişti içindeki burukluğu, pişmanlık damarlarından vücuduna yayılıp tenine işliyordu adeta.
beline sarılan ellerle şaşırsa da ağlamasına engel olamadı, omzuna başını yaslayarak kıyafetinin ıslanmasını sağlıyordu. ikisi de bu durumdan hoşnutsuz değildi.
"tamam önce sakin ol, seni yargılayacak birisi değilim ben."
güven veren kolların arasında bir süre gözyaşlarını akıttı umursamadan.
duygular onun için güçsüzlüğün bir sembolüydü, ne kadar hislerinizle yaşarsanız o kadar ağır darbeler alırdınız fakat ilk defa birine karşı duvarlarını örmedi. belki de sadece buna ihtiyacı vardı, birine güvenmek istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cigarettes after sex minsung
Short Storydudağının izini taşıyan sigara hala cebimde güzel gün ışığım.