7 • a coffee

92 12 10
                                    

Louis sırasına oturmuş kendi kendine resim yapıyordu. Amfinin ön sıralardaki bir kızı gözüne kestirmiş, tişörtünün sırtındaki akrep resmini defterine geçirmeye çalışıyordu.

İki sağ yanındaki boşluğa birinin oturduğunu hissetti ama sosyalleşmemek adına o tarafa bakmayı reddetti ve resmine devam etti.

Telefonundan saate bakıp iç çekti kendi kendine. Ders başlayalı beş dakika olmuştu ama hoca hala gelmemişti. Tek ders için yarım saat yürümüştü, hoca gelmezse tekrar aynı yolu bir hiç için yürümek istemiyordu.

Akrebi çizmeye çalışırken kızın sürekli hareket etmesine sinirlendi kendi kendine. Detayları düzgün göremiyordu. Bu yüzden de resim istediği gibi bir bütün olmuyordu.

Kız tekrar rahat durmayıp arkasına yaslandığında sessizce küfrederek bıraktı kalemi.

Sonunda hoca geldiğinde derin bir nefes alıp arkasına yaslandı ve dikkatsiz bir şekilde adamı dinlemeyi denedi. Ama kalemi elinde çevirirken aklı kendini sorgulamakla meşguldü. Buraya neden gelmişti, ne yapacaktı bilmiyordu. Son bir ayda her şey çok hızlı gelişmişti. Bir ay içinde taşınma kararı almış, kaydını aldırıp gelmişti bu şehre. Hiçbir zaman sosyalleşmeyi seven bir insan olmamıştı ve bu ani değişiklik bünyesine hiç iyi gelmiyordu.

Sıkıntıyla öğrencilerle sohbet eden hocaya baktı. Koyu kumral kıvırcık saçlarını küçük bir topuz yapmıştı. Koyu kahve gözleri, kısa sayılabilecek bir boyu ve hafif bir göbeği vardı. Masasına yaslanıp kollarını önünde kavuşturmuş, dönem boyunca dersi nasıl işleyeceği hakkında bilgiler içeren slaytı anlatmaya başlamıştı.

Aslında ilgi çekici bir dersti, her hafta farklı bir hoca gelecek ve kendi araştırma konusuyla ilgili üç saatlik bir ders işleyecekti. Konuları içeren çizelgeye göz gezdirdi kısaca. Genel olarak cinsiyet tartışmaları, travmalar ve psikoloji alanındaki bakış açılarını kapsıyordu.

Konuları geçip dikkat etmeleri gereken noktaları anlatmaya başladığında kafasını sıraya koyup rahat bir pozisyon bulmaya çalıştı. Günlerdir uyuyamıyordu. Harry karşısına çıkmamıştı ama yine de kendini tedirgin hissediyordu.

Rüyalarıyla da arası pek iyi sayılmazdı birkaç yıldır. Kim olduğunu bilmediği bir ses ona sesleniyordu sürekli, sabah uyanınca hatırlamadığı şeyler anlatıyordu. Hep aynı tedirgin ruh haliyle uyanmak onu boğmaya başlamıştı artık. Rüyasında gördüğü şeyi hayata geçirmeden o his peşini de bırakmıyordu. Buraya gelmesine sebep olan da o sesti; uzun bir süre şehrin adını sayıklayarak uyanmış, durmadan buradaki sokaklarda gezerken görmüştü kendini.

Burnu sıraya geldiği için huylanarak yan çevirdi kafasını. Sol yanağını birbirine bağladığı kollarının üstüne yaslayarak yerleşti rahatça.

Sakin bi uyuşukluk bünyesini sarmaya başlamıştı. Giderek gevşiyor, gözlerine çöken ağırlığa teslim olmaya çalışıyordu.

Dalmak üzereyken zihnini dürten izleniyormuş gibi bir hisle irkildi ve yavaşça araladı gözlerini.

Ona dikilmiş yeşil gözleri gördüğünde oturduğu yerden neredeyse düşüyordu, ağzından kaçan küçük bir şaşkınlık iniltisine de engel olamamıştı.

Ona seslenen sesle kocaman açılmış gözlerini hocaya çevirdi. "Ne oluyor?"

Beyni hızla bir bahane aradı. "Gözüme sinek giriyordu hocam, pardon."

Hoca başını sallayıp dikkatini tekrar slayta yönelttiğinde gergin bir ifadeyle yanındaki ince uzun bedene döndü. Bir şey söyleyemeyecek kadar gergin hissediyordu. Derin bir nefes alıp oturduğu yerde toplandı ve ders bitene kadar sessiz kalmaya karar verdi.

Yeşil gözlerin üstündeki baskısını hissedebiliyordu. Bütün bedeni uyuşmuş gibiydi, kaçabileceği yolları düşünüyordu ama Harry'yi aşmadan hiçbirine ulaşması mümkün değildi. Amfi şeklindeki uzun bitişik sıranın bir tarafında Harry oturuyordu, diğer tarafı da kaçabilmek için fazla kalabalıktı.

Harry sessizce kalkıp aralarındaki boşluğu kapattı ve direkt yanına oturdu. Özellikle Louis'nin üzerine eğilerek önündeki resme baktı. Başını döndüren kokuya daha da yaklaşmış olduğu gerçeğini göz ardı ederek beğeniyle tek kaşını kaldırdı ve dudaklarını büzerek başını salladı.

Louis'nin nefesini tutmuş bir şekilde put gibi duruşuna güldü hafifçe. Sesini kısık tutmaya çalışarak konuştu. "Güzel çizmişsin." Kafasını kaldırıp ön sıralarda oturan kızın sırtına baktı. "Ama bak, onun kuyruğu seninki kadar kıvrımlı değil."

Louis tepki vermeden korkmuş bir şekilde ellerini izlemeye devam edince kaşlarını çattı. "Louis saçmalama, elli kişinin ortasında ne yapabilirim sana şu an?" Yalnız olsalar yapabileceği şeylerin listesi fazlasıyla uzundu ama kalabalıkta ne kendini ne kendinden olanları riske atacak bir şey yapmazdı.

Bakışlarını parmaklarından kaldırıp önündeki resme baktı Louis. "Kız..." Hafifçe öksürüp boğazını temizledi. "Kız çok kıpırdanıyordu, hatalı olan tek şey kuyruk değil o yüzden."

Harry başını salladı. "Bana birini hatırlattı, siz insanlar asla sabit duramıyorsunuz."

Louis şokla kendisine dönünce oluşan ifadesine kahkaha atmamak için ellerini ağzına kapattı.

"Gerçekten mi, gerçekten komik mi? Bununla ilgili şaka yapamazsın, ölüyordum."

Gülüşünü durdurduktan sonra ellerini yüzünden çekip uzun saçlarını parmaklarının arasına toplayıp geriye attı Harry. "Abartma, öldürmeyecektim."

Kollarını bağlayıp arkasına yaslandı Louis uzaklaşmak isteyerek. "Çok iyisin gerçekten."

Dudaklarını büzüp Louis'yi taklit ederek kollarını bağladı ve arkasına yaslandı Harry de. Louis'nin gözlerinin şişen kollarına takıldığını da fark etmişti. "Sık duyduğum bir şey değil, teşekkür ederim."

Ciddi olup olmadığını sorgulama amacıyla dönüp sinirle Harry'nin gözlerine baktı Louis.

Ama saniyesinde bunu yaptığına pişman oldu çünkü gözleri buluştuğu an sakinleşip köşesine çekilen korkusu tekrar tüylerini ürpertecek kadar güçlenmişti. Ellerinin, ayaklarının uyuştuğunu hissederken aceleyle çekti gözlerini.

Hızlanan kalp atışlarının sesini duydu Harry. Çocuğu nasıl sakinleştirebileceğini bilmiyordu, yanına gelmek için daha rahat hisseder diye kalabalık bir anı seçmişti. Yanlış bir şey görüp sinirlenmemek için zihnini bile okumuyordu. "Sana kahve ısmarlayabilir miyim?"

Başını iki yana salladı Louis. "Eve gitmek istiyorum."

"Tamam kahve alayım, evine yürürken içeriz."

Gözlerini kısıp Harry'nin olduğu tarafa baktı. "Oldu, akşam da yatıya kalırsın."

Harry başını salladı yavaşça. "Teklif edersen hayır demem."

"Evimi öğrenmeni istemiyorum."

"Evini biliyorum zaten."

Louis şaşkınlığın etkisiyle hiç düşünmeden çocuğun gözlerine baktı tekrar. "Nerden biliyorsun?"

"Kokundan." Çok gündelik bir bilgiden bahseder gibi omuz silkerek, dümdüz bir ifadeyle söylemişti bunu Harry. Ne kadar büyük bir ayrıntı olduğunun fazlasıyla farkındaydı ama. Çocuğun yanına oturduğu an kendini fark etmemiş olmasına seviniyordu çünkü kokusuna alışmak için biraz zamana ihtiyaç duymuştu.

Louis ise kontrol edemediği bir şeyin karşısındaki insan için bu kadar büyük bir öneme sahip olmasına sinir oluyordu içten içe. Gözlerini kaçırıp dizlerine indirdi bakışlarını. "Sana güvenmiyorum."

"Haksız değilsin."

Ayaklanmaya başlayan insanları görüp yaslandığı yerden ayrıldı ve eşyalarını gelişigüzel bir şekilde çantasına attı. "Gelme."

"Geleceğim."

harry cok garip bi karakter oluyo... smash💥

-ariadne

The Moira (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin