Selam:)Umarım bölümü ve kitabı beğenirsiniz.🦋
NOT;kitap orta çağ döneminde geçmektedir.
Ormanın sessizliğini,zavallı bir kadının çığlıkları bozdu.
Çektiği acı tarif edilemezdi...
Bir ağacın kenarına yaslanmış,dokuz aydır taşıdığı canı çıkarmaya çalışıyordu.
En sonunda çığlıkları kesildi.
O dehşet verici çığlıkların yerini,bir bebek ağlaması yer aldı.
Annesinin en büyük dileği, saçlarının kendisininki gibi olmamasıydı.Bebeğini kanlı çimlerin üzerinden aldı.
Ancak tanrı dileğini kabul etmemiş,kendisininkinden bile daha koyu bir kırmızı olan kan kırmızısını bahşetmişti bebeğine...
Bebek, yeşil gözlerini araladı.
Annesi gözlerine baktığında, uçsuz bucaksız vadileri,kırları görebiliyordu.Bebek avazı çıktığı kadar bağırıyordu.
"Ssh,ağlama bebeğim...Zaten bu lanet saçlarla ömrün boyunca birçok kez ağlayacaksın...Ama korkma!Öyle bir gün gelecek ki,ağlaman bitecek...Yüzün gülücüklerle dolacak...Umarım o günleri görebilirim..."
Zavallı kadın,bebeğiyle son konuşmasını yapıyordu.O sırada köylüler meşaleler ile ormana girmiş onu arıyorlardı.
(Orta çağ döneminde kızıl saçlı kadınlar cadı,vampir,kurt adam veya büyücü kabul ediliyor ve türlü işkence aletleriyle öldürülüyor ya da diri diri yakılıyorlardı.)
Kadın telaşla bebeğini ağaç kavuğunun arasına sakladı ve oradan koşarak uzaklaştı.Köylüler bebeğin ağlama sesini duydular.
İçlerinden biri bebeği fark etti ve kucağına aldı.Bebek kanlar içindeydi.Yeni doğduğu belli oluyordu.
Minik bebek onu tutan adamın yüzüne gözlerini dikti.Adamın gözleri ise çoktan onun yeşil gözlerinden ayrılmış,kızıl saçlarına kaymıştı...
Adam bebeği köylü halkına götürdü.Halk onu görünce dehşete kapıldı.Aradıkları kadının çocuğu olduğu yetmiyormuş gibi kızıl saçlara sahipti.
"Saraya haber vermeliyiz!"dedi içlerinden biri.
"Hayır olmaz!Ya ölüm kararı verirlerse?"dedi öteki.
"Söylemezsekte bizim kellemiz gider!"
Aslında hepsi haklıydı.Ya bebeği yada kendilerini seçeceklerdi...Keşke ikisi de olabilseydi!Küçücük bir çocuğun kızıl saçlı olması onun suçumuydu?
Sırf bir söylenti uğruna kim bilir kaç kadının canına kıydılar!Ama bilmiyorlardı ki en büyük cadı en büyük büyücü kendileriydi.Tamam ölüm kararlarını krallık veriyordu ama onlar da en büyük kötülüğü yaptılar.Göz yumdular...Bebek ağlamaya başladı.
"Susturun şunu,biri duyacak!"
"Kolaysa sen sustur!Madem çok biliyorsun..."
Bebeği unutup,birbirlerine dalaşmaya başladılar.Yaşlı bir kadın aralarına girdi.
"Yeter artık!Bu bebek lanetli!Gördüğünüz üzere daha şimdiden lanet sizlere bulaştı...Ben saraya haber vermeye gidiyorum!Bence siz de çok düşünmeyip harekete geçin!"
Yaşlı kadın, tam bebeği alıp dışarı çıkacakken biri önüne atıldı.
"Hey,bebeği bırak!Ölmesine göz yumamayız!Bu kadar cinayet yeter..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kan kırmızısı
Fantasy(ORTAOKUL dönemimde yazdığım bir kitap...) Gecenin karanlığında doğdu bu lanet.Büyülü ormanın kenarında... Sihir onu ele geçirmişti.Sanki bir mıknatıs gibi kötülüğü içine çekiyordu.Ya da belki de kendisi kötü olandı... Mitoloji kitaplarında geçiyo...