Merhaba,bölümü kısa tuttuğum için üzgünüm...
İyi okumalarr 🦋278 yıl önce(Ares'in çocukluğu.)
"Baba!Baba lütfen!Bırakma beni!"
Babası,Ares'in son kez yanaklarını okşadı.
"Oğlum,üzgünüm.Gitmem gerek..."
İnsan ırkı büyülü ormanın kapısına dayanmış,meşaleler ile vampir türünün sonunu getirmeyi arzuluyordu.
"Ama neden?!Neden bu savaş?!"
Ares,gözündeki yaşları umursamadan babasına yüzünü yumdu.
"Hey,ağlama Ares!Çocukluk yapma.Sen koskoca Kont Drakula'nın biricik oğlu Prens Ares'sin!Korkaklık hiç sana yakışıyor mu?"
Ares hayır anlamında kafa salladı.
"Peki o zaman.Bırakta vampir halkımı koruyayım!Hem bana birşey olursa,ki olmaz,büyülü orman ve krallık sana emanet.Büyük bir kral ol oğlum!Sana güveniyorum..."
Kont Drakula,son kez oğlunu öptü ve yarasaya dönüşerek oradan uzaklaştı.Ama bilmiyordu ki bir daha geri dönemeyecekti.Arkasında sonsuza kadar onu bekleyecek bir vampir yavrusu bırakmıştı.Ve belki de hayatta kalacak son vampiri...
Ares,o gün söz vermişti.İnsanlıktan intikamını alacaktı.
Nasıl vampir soyu tükendiyse,insanlıkta tükenecekti...Bir süre sonra savaş bitti.İnsanlar kazanmıştı.Onlar vampirleri yok ettiklerini sanarak büyülü ormanı,tanrılarına kilitlettiler.
Ancak bilmiyorlardı ki büyülü ormanın derinliklerinde bir vampir daha vardı.Ancak bu vampir diğerleri gibi değildi.Büyülü ormanda cadılar tarafından büyütülmüş ve kara büyü öğrenmişti.
Ancak en önemlisi,intikam duygusu içinde kavruluyordu...Diğerlerinden daha güçlüydü...
_______________________________________
Maria 17 yaşında."Bayan Maria!Bayan Maria!Uyanın lütfen! Kahvaltınız hazır!"
Maria yatağında döndü.
"Hmm...Beş dakika daha..."
"Olmaz efendim!Kral ve Kraliçe, sizi 10 dakika içinde kahvaltı sofrasında görmek istiyor!"
Maria yatağından doğruldu.
"Tamam ge-Aman tanrım 10 dakika mı?!"
Çabucak yataktan kalktı ve dolaba yöneldi.Genelde kıyafeti umursamazdı ama annesi Kraliçe Militsa, kıyafet konusunda çok hassazdı.
Elini, kıyafetlerin arasına daldırdı ve dokunduğu ilk elbiseyi aldı.Sade birşey umuyordu ancak dolabı, mezuniyet elbiselerinden biraz daha uzun ve kabarık yüzlerce elbiseler ile doluydu.
Elinde tuttuğu elbise ise, mavinin her tonunu barındıran oldukça güzel bir elbiseydi.
Kızıl saçlarını salınık yaptı ve önden birer tutam alıp örerek arkada birleştirdi.Örgüsüne, kelebek tokalarını taktı ve aceleyle sarayın ihtişamlı koridoruna çıktı.Gözü duvardaki saate kaydı.
"Lanet olsun!İki dakika geciktim!"
Koşturarak yemek salonuna girdi.Tam özür dileyecekken masanın soylularla dolu olduğunu fark etti.
"Günaydın kızım.İki dakika geciktin meleğim!Birşey mi oldu?"
Maria hayır anlamında kafa salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kan kırmızısı
Fantasy(ORTAOKUL dönemimde yazdığım bir kitap...) Gecenin karanlığında doğdu bu lanet.Büyülü ormanın kenarında... Sihir onu ele geçirmişti.Sanki bir mıknatıs gibi kötülüğü içine çekiyordu.Ya da belki de kendisi kötü olandı... Mitoloji kitaplarında geçiyo...