4-çiçek kokulu aşk mektupları

11 2 2
                                    


Bir sabah okula geldiğimde sıramda öylece beni bekleyen bir adet dilek çiçeğiyle karşılaştım. Yüzümde belli belirsiz bir gülümseme oluştu. Bunu senin bırakmış olmanı ummuştum. Üstünde yapışık duran notu alıp okudum heyecanla. "Üzgünüm, bugün evden erken çıktım. Beni koruduğun için teşekkür ederim, seni seviyorum. -Soobin" yazıyordu kağıdın üzerinde. Ağzım kulaklarıma varmıştı adeta. Belki de ilk kez o zaman açıkça söylemiştin bana karşı hislerini. Sonra beni izlediğini itiraf ettin ilerleyen zamanlarda. Aslında ben hep seni izlerken sende beni izlemiştin öyle değil mi? Sırf bu yüzden bana verdiğin hiçbir şeye kıyamıyordum Soobin, tıpkı geçen günlerde verdiğin elma şekeri gibi. Sonra spor salonunda karşılaştık seninle. Giyinme odasına girdiğimde kolların belime dolandı. Afalladım ve ne yapacağımı bilemedim. Lakin refleksle bende sarıldım boynuna. Beni özlediğini söyledin. Öyle çok hoşuma gitmişti ki gülümsemiştim senden ayrılırken. Basit bir "hadi ama!" döküldü dudaklarımdan. Gerçekten özlediğini söylemiştin ve daha kendi yaraların iyileşmeden benimkileri sormuştun. İyi olduğumu ve sorun olmadığını söylediğimde birbirimize doğru çekilmiştik sanki aniden. Nefesini dudaklarımda hissedişimi unutamıyorum. Her şey oluverecekken kendini geri çekmiş ve özür dileyerek kaçıp gitmiştin. Bin bir parçaya bölünmeme rağmen ne hissedeceğimi bilemedim.  Kalakaldım olduğum yerde. İtiraf etmeliyim ki beni öpmeni dört gözle beklemiştim. Fakat bunun aksine birkaç gün yüzüme bakmadın. Okulda yanıma gelmemiş, çıkışlarda ve sabah okul yolunda da beni beklememiştin. Benden kaçmıştın Soobin. Neden kendini benden mahrum bırakmıştın? Günler sonra mesajıma cevap vermiş ve nerede olduğunu söylemiştin. Tabii ki şaşırmamıştım, yine parka gitmiştin. Fakat geldiğimde seni salıncakta göremedim, tam arayacakken kapalı kaydırağın içinden bana seslendin. Yukarı çıkıp yanına geldim. Bir süre konuşmadan ellerinle oynadın karşımda. Sonra elindeki yaraya takıldı gözlerim. Ne olduğunu sorduğumda ufak bir kesik olduğunu söylemiş ve geçiştirmeye çalışmıştın. Bense her zamanki gibi senin için yanımda taşıdığım tavşanlı yara bantlarımdan bi tane çıkardım. Bu yara bandını ilk kez gördüğünde çok beğendiğin için marketten gidip tüm tavşanlı yara bantlarını almıştım biliyor musun? Sonra kesiğine yapıştırdım dikkatlice. Yine gülümsemiştin ama çok kısa süreliydi. "Neden kaçıyorsun benden?" diye sordum. "Yeonjun, ben... Sanırım iyi bir arkadaş değilim. Özür dilerim." cevabın tatmin edici değildi. Neyi kast ettiğini biliyordum ama bunu göz ardı etmek istedim o an. Çünkü yanımda sen olmadan ne yapacağımı bilemedim Soobin. Daha fazla açıklamamak için ısrar ettin. Senle olmanın tadına vardıktan sonra sensiz ne yapacağımı düşünmek beni çok yorardı bu yüzden yeniden eski halimize dönmeyi teklif ettiğimde başını salladın olumlu biçimde. Bunun içinde dilediğin özrü kabul ettim ve elini tutup bir daha benden kaçmamanı söyledim. Ardından sana bir soru sormuştum hatırlıyor musun? "Neden sürekli kaçıp kaçıp parka geliyorsun?" Bir süre gözlerimin içine baktın. Omuzlarını silktin önce. Yine ellerinle oynamaya başladın. "Çocukluğumu hiç yaşayamadım, sanırım o yüzden." demiştin acı bir ses tonuyla. Bir insanın çocukluğunu yaşayamaması ne kötüydü. Tüm oyunlardan, çocukluk arkadaşlarından mahrum kalmaktı bu. Erken olgunlaşmaktı. Çocukluğuna dair pek de mutlu edici anılarının olmamasıydı. Bu durumun seni ne kadar üzdüğünün farkındaydım bu yüzden sana saklambaç oynamayı teklif etmiştim. İnanamayarak baktın gözlerime. "Hadi saymaya başla, saklanıyorum." dedikten sonra koşturmaya başladım. Sende hâlâ şaşkınlığını üzerinden atamamış olmana rağmen saymaya başladın. O gün saatlerce parkta oyun oynamıştık. Hatta hiç bilmediğimiz çocuklar da bize katılmıştı sonra. Beraber bir sürü oyun oynamıştık. Yüzündeki mutluluk tarifsizdi Soobin. Adeta küçük bir çocuk gibiydin. Saf, masum çocuk... Bir kez daha anlamıştım dilek çiçeğim, benim için en doğru kişi olduğunu. 

***

Herhangi sıradan bir gündü. Spor salonunda, kıyafetlerimi almak için dolabı açtığımda üzerinde karahindiba iliştirilmiş bir mektupla karşılaştım. Merak edip açtığımda bunun benim için yazılmış bir aşk mektubu olduğunu anlayabildim. Fakat okuldan birkaç kişinin benimle dalga geçtiğini düşünüp yine de çantama atmıştım. Eve gittiğimde tekrar açıp bakma fırsatım olmuştu. Aslında güzel birinin kaleminden çıkmış olması, şaka amaçlı yapılma ihtimalini azaltıyordu fakat yine de saklamıştım o mektubu sebepsizce. Mektubu hatırlıyorsun değil mi? Bizzat kendin yazıp süslediğin, çiçek kokulu ve devamı gelen aşk mektuplarını...


----

soobin kendince bişyler deniyo arkadaşlar inşalla başarılı olur diyoruzz ldkfjg

Elma Şekeri ve Dilek Çiçeği | yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin