Gözlerinden yaşlar inci taneleri gibi dökülürken kalbimin üzerinde bir ağırlık belirdi. Bunu hayal etmemiştim Soobin. Bu denli kötü bir geçmişin olduğunu tahmin bile etmezdim. Her üzüldüğünde bu yüzden kaçıp parka gelmeni ve belki de annen bir gün gelir ve sana o parkta sarılır umuduyla beklemeni ve her gün eve ağlayarak dönmeni hiç tahmin etmezdim. Keşke bunları yaşamak zorunda kalmasaydın, keşke hayat sana bu kötülüğü yapmasaydı Soobin. Keşke her gece ağlayarak değil de gülerek dönseydin evine. Keşke parka üzüldüğün için değil de bir çocuk gibi mutlu olduğun için gelseydin. Keşke kollarımda bu denli hıçkırarak ağlatmsaydı bu hayat seni. O gün ilk defa sıkı sıkı sarıldım sana. İlk defa ağladım yanında ve ilk defa öptüm saçlarından. Tek tek sildim göz yaşlarını. "Yeonjun, bana söz verir misin?" dedin ağlamaktan gerilen ses tonunla. Nedenini sorduğumdaysa "Bir gün sende beni bırakıp gitmeyeceksin değil mi?" Acıyla gülümsedim yüzüne bakıp. Serçe parmağını, parmağıma kenetleyip söz verdim. "Bırakmayacağım, söz veriyorum." demiştim kendimden oldukça emin bir şekilde. Sonra biraz da olsa gülümsemiştin. Yanaklarını sevmiştim. Saçlarınla oynamıştım ve gamzelerinden öpmüştüm ilk kez. Nasıl cesaret edebilmiştim hiç hatırlamıyorum. Bana karşı hislerin olduğundan dolayıydı sanırım bu rahatlığım, bir de sen mutlu ol istiyordum. Her an, her saniye gülümse istiyordum. Sadece mutlu olmanı değil, benimde sana karşı olan hislerimin farkına var istiyordum aynı zamanda. Ne kadar oturmuştuk o parkta bilmiyordum ama en sonunda eve geldiğimde daha çok ağlamıştım. Sana yaşatılanlar adına binlerce kez sövmüştüm. Ertesi gün okulda elimde bir elma şekeriyle geldim yanına. Arka bahçede kulaklıklarını takmış müzik dinliyordun. Birden uzattım elma şekerini sana. Daha yüzüme bakmadan gülümsedin şekeri görünce. Sonra hiç tereddüt etmeden almış ve daha geniş gülümsemiştin. Elindeki kağıtları hemen saklamaya çalışman gözümden kaçmasa da çaktırmadım bana bir mektup daha yazdığını. Birkaç gün sonra yine arka bahçede müzik dinlerken yanına geldim. Kulaklığını tekini çıkarıp taktım ve birlikte müzik dinledik bir süre. Kulaklığı kulağımdan çıkardıktan sonra çıkışta beni parkta beklemeni söyledim. Hiç inkar etmeden kabul ettin lakin endişelenmiş gibi görünüyordun. Çıkışta parka gittiğimde salıncakta olduğunu göremeyince kapalı kaydırağın içinde olabileceğini tahmin edip yanına geldim. Küçücük yere oturup karşında bağdaş kurdum zar zor. Gözlerimin içine içine bakıyordun korkuyla. Cebimden en son bıraktığın mektup zarfını çıkardım. Ağzın aralandı şaşkınlıktan fakat kendine hakim olmaya çalıştın. "İtiraf etmeliyim ki bu mektupları senin gönderdiğini biliyorum Soobin..." "Yeonjun ben değilim gerçekten." diyerek inkar ettin hemen. "Biliyorum Soobin, sensin. Geçenlerde kütüphanede mektup yazarken uyuyakalmıştın, hatırlıyor musun? O gün öğrenmiştim daha ama belli edip utandırmak istemedim seni." dedim gayet açık bir şekilde. Başın öne eğildi. Bunun için kötü bir tepki vereceğimden çok endişelenmiştin fakat asla öyle bir şey yapmayacaktım. Nazikçe çenenden tutup bana bakmanı sağladım. "Hepsini sakladım..." dedim ve devam ettim. "Hepsini çok güzel yazdığın için." Belli belirsiz bir sırıtış hakim oldu yüzünde. "Özür dilerim Yeonjun, benim arkadaşımsın ve sana karşı böyle şeyler hissetmemem gerekirdi. Üzgünüm." Gözlerim dolmuştu o an mutluluktan. Belki de ilk kez bu kadar güzel seviliyordum. Hem de sevdiğim kişi tarafından seviliyordum. "Arkadaşlığını bitirmek istersen eğer, seni anlayışla karşılarım." demiştin fakat sesinin tınısından anlıyordum bunu öylesine isteksiz ve korkuyla söylediğini. "Sevgilim olur musun Soobin?" Şaşkınlıktan gözlerin kocaman olmuşu. Ne diyeceğini bilemedin. "Bana birçok kez itiraf ettin aslında o yüzden sanırım sıra bende diye düşünüyorum. Seni seviyorum Soobin, senin beni sevdiğin için değil; ilk gördüğüm andan beri seviyorum seni. Güzel kalbini, düşünceli oluşunu, beni her zaman koruyup kollamak isteyişini, her an görüşmek isteyişini, gamzelerini, saçlarını, sana kırmızı elma şekerleri ve karahindibalar verdiğimde gülümseyişini, Odiyle ilgilenişini bile seviyorum." Son söylediğimden sonra kıkırdadın sevimli bir şekilde. "Lütfen sevgilim ol ve beni bunlardan mahrum bırakma." dedim hafif yalvarır bir tonla. Sonra biraz gözlerimin içine bakmış en sonunda da uzanıp dudağıma öpücük kondurmuştun. Aramızda çok mesafe olmadığından boynundan çekip daha tutkulu öpmeye başladım seni. Uzun zamandır öpmek istediğim dudaklara susamıştım ve acısını çıkarmıştım. Birbirimizin yüzüne bakmıştık bir süre. "Sende bana söz ver, hiçbir zaman birbirimizi üzmeyeceğimize ve ayrılmayacağımıza..." demiştim parmağımı uzatırken. Hiç tereddüt etmeden parmağını kenetlemiş. "Söz veriyorum, seni asla bırakmayacağım Choi Yeonjun. Benden kurtulamayacaksın." Gülüşmüştük ve bunu asla istemediğimi söylemiştim. Ben sözümü tutmuştum dilek çiçeğim, keşke sende o güzel günümüzde verdiğin sözü tutabilseydin...
Biliyor musun, senden kalan mektupları her gün açıp bakıyorum. Ve minnet duyuyorum sana, bu mektuplar senin aşkını bende diri tutuyor. Sayende hiç unutmuyorum beni nasıl sevdiğini. Her okuyuşumda bir kez daha seviyorum güzel kalbini.
----
helooo uzun zamandır bölüm atmamıştım umuyorum ki artık düzenli bölüm atacağım şimdilik sağlıcakla kalın çiçeklerim🫶🏻
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elma Şekeri ve Dilek Çiçeği | yeonbin
Fanfiction"𝙨𝙚𝙣𝙙𝙚𝙣 𝙤̈𝙣𝙘𝙚 𝙤̈𝙡𝙢𝙚𝙮𝙞 𝙙𝙞𝙡𝙚𝙙𝙞𝙢 " "𝙙𝙞𝙡𝙚𝙜̆𝙞𝙢 𝙜𝙚𝙧𝙘̧𝙚𝙠 𝙤𝙡𝙙𝙪"