Neredeyse bir gün geçmişti.
''Moses nerede kaldı?'' dedi, bilge. Etrafına baktı. ''Bir şeyler yanlış gidiyor.''
''Abimi biliyorsun... Bir şeye kafayı takarsa takar. Takmazsa da hiç takmaz.'' dedi, Metis. Göz devirdi.
''Bu ciddi bir mesele. Lemuryalılar, işgal bile başlatabilir.'' Başını avcuna yaslayarak gözlerini kapattı. Endişeyle başını salladı.
O sırada alakasız olarak Metis bir şey farketti. ''Kuyruğum!'' dedi.
''Ne oldu, canın mı yanıyor?!'' diye endişelendi bilge.
''Hayır!'' gülümseyerek ''Tamamen iyileşmiş. Acımıyor ve oynatabiliyorum.'' dedi, kuyruğunu çırparak.
''Vay canına. Bu gerçekten hızlı bir iyileşme. Buna sevindim.'' Metis tam konuşacakken bilge, parmağını havaya kaldırarak ''Ama...'' dedi ''Hareket etmek yok. Bir gün daha dinlenmen gerek.''
''Ama...''
''İtiraz yok. Hemen şimdi yüzersen yaran öncekinden de kötü olabilir.''
Mahzun şekilde başını eğdi Metis. ''Peki.''
Ufukta güneş batarken bir posta güvercini kondu Metis'in omzuna.
Şaşkınlıkla bilgeye baktı. ''Bu da nedir?''
Bilge gülümsedi. ''İlk kez posta alıyorsun.'' güvercini eline alarak ''Bu, insanların uzaktaki kişilerle mesajlaşma şekli.''
Metis anlamsızca baktı. Çünkü çok garipsemişti. Çünkü deniz insanları, mesajlaşmak için dalga frekanslarını kullanırlardı. Duraksadı. ''Bekle...'' kafasını iki yana salladı, kafası karışmıştı. ''O zaman bu güvercini bana bir insan mı yolladı?!''
Bilge onaylamak için başını salladı. Güvercinin ayaklarındaki küçük papirüs kağıdını Metis'e verdi. ''Aç ve oku.''
O yıllarda tüm dünyada aynı dil aynı yazı kullanılıyordu. Hatta semboller bile çok benzerdi. Kimileri kendince şifreli yazılar oluştursa da neredeyse tüm insanlar aynı dili kullanarak iyi şekilde anlaşabiliyorlardı.
Metis kağıdı nazikçe açarak sesli bir şekilde okumaya başladı.
Sevgili Atlantis Prensesi Metis'e.
İşittim ki yurdunuzda bir felaket olmuş, sevgili ittifakım olan Atlantis'i büyük bir zarara uğratmış. Babanız Kral Merlin'in de kayıp olduğu söylentilerinin beni derinden üzdüğünü belirtmek isterim. Atlantis toparlanana ve babanız dönene kadar, tüm samimiyetimle sizi bizzat bu kıtanın kralı olarak Güneş İmparatorluğu'na davet ediyorum. İki varis; siz ve abiniz, halkınıza burada daha iyi imkanlar sunabilirsiniz. Cevabınızın olumlu olması halinde size eşlik etmeleri için yarın sabah en iyi yetişmiş askerlerimi yollayacağım. Işık ve sevgiyle...
Kral Perseus
Gözlerini kağıttan ayırıp uzaklara baktı. ''Ben daha on yaşındayım. Böyle bir şey hakkında nasıl karar verebilirim?''
''Herkes senin Moses'ten daha önemli biri olduğunun farkında...''
Metis birden kaşlarını çatarak başını çevirdi. ''Böyle söylemek senin ne haddine!'' Öyle hiddetli bir şekilde bağırmıştı ki etraftaki insanlar onlara bakmıştı. ''Bu Moses'e ayrımcılıktır. Bir daha bunu yaparsan...'' Devamını getirmeden sustu.